7602
gerçekten inanılmaz bir spor kulübüyüz. demokrasisi son dişlisine kadar çalışan, başarısızlığa asla tahammül edilmeyen bir yapımız var. biri başarısız mı oldu anında gidiyor, gideceğini kendisi de biliyor. başkan, yönetim, teknik direktör fark etmiyor.
geçen sezon 13. olduktan sonra fatura yönetime kesildi, yönetim gönderildi, yeni yönetim getirildi, gelirler çok çok alt seviyedeydi (erden timur en düşük gelir elde ettiğimiz sezon olduğunu söylüyor hatta). transfer sezonunun ortasında elimizde 13. olan kadro ve yeni yönetimden başka bir şey yoktu. oradan koşmaya başlayan galatasaray rakiplerini eze eze şampiyon oldu. 30 mayıs'ta şampiyonluk ilan edildi, 31 mayıs 01.00 itibariyle çoğu galatasaraylı gelecek sezonun kqdro hesabını ve 24. şampiyonluk hedefi için gerekli görülen iyileştiemeleri tartışmaya başladı bile. işin daha da ilginci galatasaray bunu hep yapıyor, başarısız olunan sezonların ardından ayağa öyle hızlı kalkıyor ki rakiplerinin başı dönüyor.
rakiplerimizin en büyük sıkıntısı burda. o kulüpleri başkanlar babalarının çiftliği gibi yönetiyor. 1998'den bugüne galatasaray 9 başkan değiştirirken fenerbahçe sadece 2 başkan tarafından yönetilmiş. üstelik bu süreçte galatasaray her türlü başarıda fenerbahçe'yi geçip, üstüne avrupa kupaları kazanmış. fenerbahçe ise şikeli şaibeli birkaç sezon dışında lige bile asla ambargo koyamamis.
bir yönetim öncesinde başarılı dahi olsa basarisiz olmaya başladığında biz dur bakalım diyoruz. bu iş nereye gidiyor diyoruz. büyüğüyle küçüğüyle desteği hemen çekip seçime zorluyoruz. gitmiyorum diyen çıkarsa ibra etmiyoruz, yönetim süresi dolduktan sonra bir daha yüzüne bakmıyoruz, neredeyse kulüple ilişiğini kesiyoruz. bu da eninde sonunda başarıyı getiriyor. çünkü gelen herkes bir yerlere hesap vermek zorunda kalacağını, herkesin başarı beklediğini, başarısızlık durumunda sıkıntı yaşayacaklarını biliyor. ona göre hareket ediyor. yapamazsa da defolup gidiyor. bu da eninde sonunda başarıyı getiriyor, muazzam bir imaj çiziyor kulüp için.
halbuki rakiplerimiz başkanların elinde oyuncak olmuş durumda. aziz yıldırımlar, yıldırım demirörenler, fikret ormanlar, ahmet nur çebiler, ali koçlar... zaten batık durumda olan kulüplerini kendilerine borçlandirip parmaklarında oynatiyorlar. kimse sesini dahi cikartamiyor. başkanı ve yönetimi yargılayacak ciddi bir mecraları yok, başarısızlık durumunda asıl şampiyon biziz, 28 şampiyonluk, uefa'ya başvuracağız, 5 yıldız falan diye algılar üretip taraftarı uyutuyor ve işlerine bakiyorlar.
türk futbolu işte tam olarak bu zihniyet yüzünden gelişmiyor. bizim de artık bu ligden siyrilmamiz lazım, özümüze dönüp avrupa başarılarına odaklanmamiz lazım, ancak bu şekilde olduğumuzdan ileriye gidebiliriz.
her şeyin, bilhassa demokrasi kurumunun tersine işlediği ülkemizde bunu tek isletebilen oluşum galatasaraydir. keşke ülke de bunu örnek alsa.
geçen sezon 13. olduktan sonra fatura yönetime kesildi, yönetim gönderildi, yeni yönetim getirildi, gelirler çok çok alt seviyedeydi (erden timur en düşük gelir elde ettiğimiz sezon olduğunu söylüyor hatta). transfer sezonunun ortasında elimizde 13. olan kadro ve yeni yönetimden başka bir şey yoktu. oradan koşmaya başlayan galatasaray rakiplerini eze eze şampiyon oldu. 30 mayıs'ta şampiyonluk ilan edildi, 31 mayıs 01.00 itibariyle çoğu galatasaraylı gelecek sezonun kqdro hesabını ve 24. şampiyonluk hedefi için gerekli görülen iyileştiemeleri tartışmaya başladı bile. işin daha da ilginci galatasaray bunu hep yapıyor, başarısız olunan sezonların ardından ayağa öyle hızlı kalkıyor ki rakiplerinin başı dönüyor.
rakiplerimizin en büyük sıkıntısı burda. o kulüpleri başkanlar babalarının çiftliği gibi yönetiyor. 1998'den bugüne galatasaray 9 başkan değiştirirken fenerbahçe sadece 2 başkan tarafından yönetilmiş. üstelik bu süreçte galatasaray her türlü başarıda fenerbahçe'yi geçip, üstüne avrupa kupaları kazanmış. fenerbahçe ise şikeli şaibeli birkaç sezon dışında lige bile asla ambargo koyamamis.
bir yönetim öncesinde başarılı dahi olsa basarisiz olmaya başladığında biz dur bakalım diyoruz. bu iş nereye gidiyor diyoruz. büyüğüyle küçüğüyle desteği hemen çekip seçime zorluyoruz. gitmiyorum diyen çıkarsa ibra etmiyoruz, yönetim süresi dolduktan sonra bir daha yüzüne bakmıyoruz, neredeyse kulüple ilişiğini kesiyoruz. bu da eninde sonunda başarıyı getiriyor. çünkü gelen herkes bir yerlere hesap vermek zorunda kalacağını, herkesin başarı beklediğini, başarısızlık durumunda sıkıntı yaşayacaklarını biliyor. ona göre hareket ediyor. yapamazsa da defolup gidiyor. bu da eninde sonunda başarıyı getiriyor, muazzam bir imaj çiziyor kulüp için.
halbuki rakiplerimiz başkanların elinde oyuncak olmuş durumda. aziz yıldırımlar, yıldırım demirörenler, fikret ormanlar, ahmet nur çebiler, ali koçlar... zaten batık durumda olan kulüplerini kendilerine borçlandirip parmaklarında oynatiyorlar. kimse sesini dahi cikartamiyor. başkanı ve yönetimi yargılayacak ciddi bir mecraları yok, başarısızlık durumunda asıl şampiyon biziz, 28 şampiyonluk, uefa'ya başvuracağız, 5 yıldız falan diye algılar üretip taraftarı uyutuyor ve işlerine bakiyorlar.
türk futbolu işte tam olarak bu zihniyet yüzünden gelişmiyor. bizim de artık bu ligden siyrilmamiz lazım, özümüze dönüp avrupa başarılarına odaklanmamiz lazım, ancak bu şekilde olduğumuzdan ileriye gidebiliriz.
her şeyin, bilhassa demokrasi kurumunun tersine işlediği ülkemizde bunu tek isletebilen oluşum galatasaraydir. keşke ülke de bunu örnek alsa.