26
ömrümde gittiğim ilk maçta maruz kaldığım (tabi o dönem yaş henüz 7 olunca o andan çok zaman sonra ancak anlamlandırabildiğim) durum.
86-87 sezonu, tribünlerin yarı yarıya olduğu bir dönemde fenerbahçe ile kadıköy'de oynuyormuşuz (kadıköy'de gittiğim ilk ve son maçım), tabi yaş 7 civarı olunca sahayı görebileyim diye maç boyu genelde koyu galatasaraylı babamın omzundaymışım.
bugünkü gibi koltuk yokmuş, beton merdivenlere, artık poponun altına ne bulursan gazete, karton, köpük...vs. birşey koyup öyle oturuyormuşsun.
şöyle ilginç anektotlar var (babam anlatır);
maça akrabaların olduğu bir grupla gitmişiz, grubun çoğunluğu fenerli olunca bize çoğunluğa uymak düşmüş ve fener tribününe (eski stadı bilenler için karşı maraton tribünü ama o zamanlar üstü açık) girmişiz.
babam kafama sarı kırmızı şapka takmış, üzerinde "malatyaspor" yazılı.
sağdan soldan sataşmalar olmuş, çıkarmam için, akrabalar araya giriyormuş, babam bir iki sefer çıkarmaya yeltenince bu sefer ben basıyormuşum yaygarayı.
çıkarsa benim yaygara, çıkarmasa etraftan sataşmalar arasında, neyse akrabalar da devreye girmiş, çocuktur idare edin falan derken ben o şapka ile maçı izlemişim.
sonrasında bugüne çok benzer şekilde fener bir korner atışında aut çizgisinde bekleyen hakeme çarpan topun altı pasa düşmesiyle oluşan karambolden golü atmış.
sonra ikinci yarıda önce beraberlik, sonra son dakikalarda uğur'un attığı golle 2-1 kazanmışız.
tabi o günlerde malatyaspor bahanesi falan oluyormuş ama bugün öyle bir tolerans olması pek mümkün değil tabi...
(bkz: 21 eylül 1986 fenerbahçe galatasaray maçı)
86-87 sezonu, tribünlerin yarı yarıya olduğu bir dönemde fenerbahçe ile kadıköy'de oynuyormuşuz (kadıköy'de gittiğim ilk ve son maçım), tabi yaş 7 civarı olunca sahayı görebileyim diye maç boyu genelde koyu galatasaraylı babamın omzundaymışım.
bugünkü gibi koltuk yokmuş, beton merdivenlere, artık poponun altına ne bulursan gazete, karton, köpük...vs. birşey koyup öyle oturuyormuşsun.
şöyle ilginç anektotlar var (babam anlatır);
maça akrabaların olduğu bir grupla gitmişiz, grubun çoğunluğu fenerli olunca bize çoğunluğa uymak düşmüş ve fener tribününe (eski stadı bilenler için karşı maraton tribünü ama o zamanlar üstü açık) girmişiz.
babam kafama sarı kırmızı şapka takmış, üzerinde "malatyaspor" yazılı.
sağdan soldan sataşmalar olmuş, çıkarmam için, akrabalar araya giriyormuş, babam bir iki sefer çıkarmaya yeltenince bu sefer ben basıyormuşum yaygarayı.
çıkarsa benim yaygara, çıkarmasa etraftan sataşmalar arasında, neyse akrabalar da devreye girmiş, çocuktur idare edin falan derken ben o şapka ile maçı izlemişim.
sonrasında bugüne çok benzer şekilde fener bir korner atışında aut çizgisinde bekleyen hakeme çarpan topun altı pasa düşmesiyle oluşan karambolden golü atmış.
sonra ikinci yarıda önce beraberlik, sonra son dakikalarda uğur'un attığı golle 2-1 kazanmışız.
tabi o günlerde malatyaspor bahanesi falan oluyormuş ama bugün öyle bir tolerans olması pek mümkün değil tabi...
(bkz: 21 eylül 1986 fenerbahçe galatasaray maçı)