58
23 ekim gecesi oynanan los angeles lakers - portland trail blazers maçında azılı bir portland fanı olarak yeniden hayran kaldığım efsane, bayrak adam, kaptan.
ilgili maçta attığı 41 sayı bir yana, bitime 13 saniye kala rakibinin üstünden geriye çekilerek attığı ve geride olan takımını öne geçirdiği üç sayılık atışa bile tepki vermedim. lillard atmıştı çünkü, alışıldık, sıradan bir olaydı.
çocukken 30 sayı üzerinde atan skorerlere, son saniye sayılarına karşı ağzım açık kalırdı, lillard öyle bir alıştırdı ki bitime 13 saniye kala topu alıp öne fake verip geriye çekildiği anda şuta kalkıp o üçlüğü sokacağına emin oldum ve fiziksel olarak tepki bile vermeden, derinden gelen bir orgazm gibi sessizce zevk aldım bu mevzudan. halbuki eskiden ayağa fırlar gol sevinci gibi coşku yaşardım. "lillard öyle bir alıştırdı ki..." kısmı tepkimin değişme nedenini açıklar nitelikte kesinlikle.
underrated bir oyuncudur, sanılandan ve söylenenden çok daha büyük bir yetenek, büyüklük ve istikrar abidesidir. sanıldığı ve görüldüğünden çok daha atletiktir, çok daha iyi oyun kurucu ve çok daha iyi bir ribaundcıdır. değişen basketbolla beraber all around bir oyuncu olmasına rağmen şutun üstüne eğilmiş, sonra onu da fanteziye döküp orta sahadan sanki mid range atış yapıyormuşcasına üçlük atıp patır patır sokmaya başlamıştır.
uzun lafın kısası, bana göre jenerasyonunun en büyük bir numarası kendisidir, kariyer ve yüzük için uğraşsa büyük organizasyonların büyük parçaları olacak bir oyuncudur fakat portland aşığıdır. taraftarların sonsuz ilgisini, sevgisini ve tabii ki kulübün ona layık gördüğü sonuna kadar hakkı olan kontratları bırakamamıştır. gerçi kontrat olarak daha iyilerini bulabilirdi diye düşünüyorum.
futboldaki muadili kesinlikle francesco totti'dir. aynı onun gibi şehrine ve kulübüne bağlı kalmış, kupaları, yüzükleri, şampiyonlukları ve ekstradan paraları seçmemiştir.
ondan önce lanetli olan ve hala lanetli devam ettiğini düşündüğüm takımım portland trail blazers'ın aydınlık yüzü olmuştur. ne zaman yıldız/yıldız adayı çıkarsa sakatlığa kurban veren takımın yıkılmaz kalesi, istikrar abidesi, yetenek küpü olmuştur.
uzun lafın kısası, çok büyük oyuncudur. disiplinli, karizmatik ve tarz sahibi bir insandır. hakkı verilir fakat asla yettiği kadar verilmez, underrated kalmıştır.
kendi jenerasyonunun en önemli oyuncularından biri olmuştur, gözümde en önemlisi belki de kendisidir. yıllardır takip ettiğim ve etmeye devam edeceğim bu spor ve ligden kesinlikle bir damian lamonte ollie lillard geçmiştir. izleyenleri mest ederek geçmiştir hem de...
ilgili maçta attığı 41 sayı bir yana, bitime 13 saniye kala rakibinin üstünden geriye çekilerek attığı ve geride olan takımını öne geçirdiği üç sayılık atışa bile tepki vermedim. lillard atmıştı çünkü, alışıldık, sıradan bir olaydı.
çocukken 30 sayı üzerinde atan skorerlere, son saniye sayılarına karşı ağzım açık kalırdı, lillard öyle bir alıştırdı ki bitime 13 saniye kala topu alıp öne fake verip geriye çekildiği anda şuta kalkıp o üçlüğü sokacağına emin oldum ve fiziksel olarak tepki bile vermeden, derinden gelen bir orgazm gibi sessizce zevk aldım bu mevzudan. halbuki eskiden ayağa fırlar gol sevinci gibi coşku yaşardım. "lillard öyle bir alıştırdı ki..." kısmı tepkimin değişme nedenini açıklar nitelikte kesinlikle.
underrated bir oyuncudur, sanılandan ve söylenenden çok daha büyük bir yetenek, büyüklük ve istikrar abidesidir. sanıldığı ve görüldüğünden çok daha atletiktir, çok daha iyi oyun kurucu ve çok daha iyi bir ribaundcıdır. değişen basketbolla beraber all around bir oyuncu olmasına rağmen şutun üstüne eğilmiş, sonra onu da fanteziye döküp orta sahadan sanki mid range atış yapıyormuşcasına üçlük atıp patır patır sokmaya başlamıştır.
uzun lafın kısası, bana göre jenerasyonunun en büyük bir numarası kendisidir, kariyer ve yüzük için uğraşsa büyük organizasyonların büyük parçaları olacak bir oyuncudur fakat portland aşığıdır. taraftarların sonsuz ilgisini, sevgisini ve tabii ki kulübün ona layık gördüğü sonuna kadar hakkı olan kontratları bırakamamıştır. gerçi kontrat olarak daha iyilerini bulabilirdi diye düşünüyorum.
futboldaki muadili kesinlikle francesco totti'dir. aynı onun gibi şehrine ve kulübüne bağlı kalmış, kupaları, yüzükleri, şampiyonlukları ve ekstradan paraları seçmemiştir.
ondan önce lanetli olan ve hala lanetli devam ettiğini düşündüğüm takımım portland trail blazers'ın aydınlık yüzü olmuştur. ne zaman yıldız/yıldız adayı çıkarsa sakatlığa kurban veren takımın yıkılmaz kalesi, istikrar abidesi, yetenek küpü olmuştur.
uzun lafın kısası, çok büyük oyuncudur. disiplinli, karizmatik ve tarz sahibi bir insandır. hakkı verilir fakat asla yettiği kadar verilmez, underrated kalmıştır.
kendi jenerasyonunun en önemli oyuncularından biri olmuştur, gözümde en önemlisi belki de kendisidir. yıllardır takip ettiğim ve etmeye devam edeceğim bu spor ve ligden kesinlikle bir damian lamonte ollie lillard geçmiştir. izleyenleri mest ederek geçmiştir hem de...