291
25 mart 2010 günü, içimdeki tüm hevesi kırmış olan, kulübümüzün mağazalar zinciridir.
aslında, üstte verdiğim gün, zaten çok şenlikli başlamamıştı. uzun süre sonra yarım gün çalışacaktım, yogun calişma sezonundan önce kısa bi freahlama iyi gelecekti. ancak gün, biletix cilesiyle başladı.
saat 9.45'den saat 12'ye kadar süren bilet alma çabalarım sonucsuz kalmişti. yarım günlük mesai zaten güme gitmişti de, bir de bilet alamayıp derbiyi izleyememek cok dokunuyordu. allahtan hagi kardeşim * imdadıma yetişti de, bana bilet alabilmeyi başardı. kendisine burdan ne kadar teşekkür etsem azdır.
saat 1 bucukda işten cıkıp, galatasaray dolu günümü tamamlamak amacındaydım. taksime gecip, istiklal kitabevinden biletimi teslim alıp, ordan çadıra gectim. amaç yeni derbi, yeni forma idi.
girer girmez gördügüm sahne, zaten canımı sıkmaya yetti. girişin sağında, aksanlarından anladığım kadarıyla almanyada yaşayan gurbetci bir aile, aglayan küçük cocuklarını yatıştırmaya calişiyorlardı. anlaşılan, cocuk başka bir takımı tutuyordu, ancak fanatik galatasaraylı babası, cocuga galatasaray forması alıp, giydirmişti. ağlayan cocugu yatıştırmaya calişanlar arasında, store personellerinde 2 kişi de vardı. kendilerinin, cocugu yatıştırmak icin kullandığı yöntem *, gercekten beni cok şaşırttı. çıcıga şöyle diyorlardı:
' niye aglıyorsun ki, bak biz de galatasaraylı değiliz, ama ekmek parası, mecburiyetten calişiyoruz. '
belki sadece cocugu susturmak icin yapıyorlardı bunu, ama gene de söylenmesi gereken bu değildi bence.
bu olaydan sonra, forma bölümüne dogru yöneldim. bu senenin parcalısını henüz almadıgımı farkettim. hemen satın aldım, arkasına da bir şeyler yazdırmak istedim. önce, hagi'mizin lakabı olan comandanteyi yazdırmak istedim. baskıdan yetkili olan ablamız, medium formaya 10 karakterin sığmayacagını söyledi. * ben de kabul edip, hagi yazdırmak istedigimi söyledim. kendisi şu soruyla beni şok etti.
' tamam, isim hagi olsun, peki kaç numara olacak? '
şimdi, kiminiz, ismi hagi yazdırıp, kendi ugurlu sayısını yazdırmak isteyebilecek laleler olabilecegini söyleyebilirsiniz. ama store'da calişan bir insanın, hagi'nin numarasını sorması, beni benden almadı değil.
bu kadar olaydan sonra, aklıma şu düştü doğal olarak:
bu kadar zorluk yaşarken, beni peşinden koşturan motivasyon noktası nedir !?
aslında, üstte verdiğim gün, zaten çok şenlikli başlamamıştı. uzun süre sonra yarım gün çalışacaktım, yogun calişma sezonundan önce kısa bi freahlama iyi gelecekti. ancak gün, biletix cilesiyle başladı.
saat 9.45'den saat 12'ye kadar süren bilet alma çabalarım sonucsuz kalmişti. yarım günlük mesai zaten güme gitmişti de, bir de bilet alamayıp derbiyi izleyememek cok dokunuyordu. allahtan hagi kardeşim * imdadıma yetişti de, bana bilet alabilmeyi başardı. kendisine burdan ne kadar teşekkür etsem azdır.
saat 1 bucukda işten cıkıp, galatasaray dolu günümü tamamlamak amacındaydım. taksime gecip, istiklal kitabevinden biletimi teslim alıp, ordan çadıra gectim. amaç yeni derbi, yeni forma idi.
girer girmez gördügüm sahne, zaten canımı sıkmaya yetti. girişin sağında, aksanlarından anladığım kadarıyla almanyada yaşayan gurbetci bir aile, aglayan küçük cocuklarını yatıştırmaya calişiyorlardı. anlaşılan, cocuk başka bir takımı tutuyordu, ancak fanatik galatasaraylı babası, cocuga galatasaray forması alıp, giydirmişti. ağlayan cocugu yatıştırmaya calişanlar arasında, store personellerinde 2 kişi de vardı. kendilerinin, cocugu yatıştırmak icin kullandığı yöntem *, gercekten beni cok şaşırttı. çıcıga şöyle diyorlardı:
' niye aglıyorsun ki, bak biz de galatasaraylı değiliz, ama ekmek parası, mecburiyetten calişiyoruz. '
belki sadece cocugu susturmak icin yapıyorlardı bunu, ama gene de söylenmesi gereken bu değildi bence.
bu olaydan sonra, forma bölümüne dogru yöneldim. bu senenin parcalısını henüz almadıgımı farkettim. hemen satın aldım, arkasına da bir şeyler yazdırmak istedim. önce, hagi'mizin lakabı olan comandanteyi yazdırmak istedim. baskıdan yetkili olan ablamız, medium formaya 10 karakterin sığmayacagını söyledi. * ben de kabul edip, hagi yazdırmak istedigimi söyledim. kendisi şu soruyla beni şok etti.
' tamam, isim hagi olsun, peki kaç numara olacak? '
şimdi, kiminiz, ismi hagi yazdırıp, kendi ugurlu sayısını yazdırmak isteyebilecek laleler olabilecegini söyleyebilirsiniz. ama store'da calişan bir insanın, hagi'nin numarasını sorması, beni benden almadı değil.
bu kadar olaydan sonra, aklıma şu düştü doğal olarak:
bu kadar zorluk yaşarken, beni peşinden koşturan motivasyon noktası nedir !?