4
enes ünal, manchester city'ye transfer olduğu zamanlarda sanıyorum ki socrates dergi için bir yazı kaleme almış ve ingiltere izlenimlerini anlatmıştı.
enes şuna benzer şeyler demişti; burada bir genç oyuncu hata yaptığında hemen onu motive edecek şeyler söyleniyor antrenmanlarda. devam etmesi gerektiği konusunda cesaretlendiriliyor. iyi bir şey yaptığında ise anında alkışla ödüllendiriliyor. ben bursaspor altyapısındayken bir hocamız sürekli ''genç oyuncuların top kaybetme lüksü yok'' diye bağırırdı. burada ise sizden istenen tek şey çaba göstermeniz.
***
ben sporda en önemli şeyin mental hazırlık olduğuna inanırım. istediğiniz kadar fiziken hazır olun, kafa olarak orada değilseniz, mental olarak hazır değilseniz başarılı olamazsınız. bu demek değil ki fiziksel hazırlık önemsiz. elbette önemli ama 20 km koşabilecek bir hazırlığınız olsa dahi, takıma, oyuna, arkadaşlarınıza inanmıyorsanız sahada o kadar koşamazsınız. takım ruhu, birliktelik denen şey zaten büyük anlamda odur. herkes kafa olarak tam konsantre ise, birbirine güveniyorsa, kendine güveniyorsa olduğundan da daha iyi görünür, daha fazlasını verir.
ben her hata alkışlansın, herkes şımartılsın demiyorum. bir oyuncu 40 metreden şut çekiyorsa dany'nin bir avrupa maçında yaptığı salaklık gibi, elbette alkışlanmamalı. ama özellikle genç oyuncular yeteneklerini kullanmak konusunda bence taraftar tarafından da yüreklendirilmeli.
enes şuna benzer şeyler demişti; burada bir genç oyuncu hata yaptığında hemen onu motive edecek şeyler söyleniyor antrenmanlarda. devam etmesi gerektiği konusunda cesaretlendiriliyor. iyi bir şey yaptığında ise anında alkışla ödüllendiriliyor. ben bursaspor altyapısındayken bir hocamız sürekli ''genç oyuncuların top kaybetme lüksü yok'' diye bağırırdı. burada ise sizden istenen tek şey çaba göstermeniz.
***
ben sporda en önemli şeyin mental hazırlık olduğuna inanırım. istediğiniz kadar fiziken hazır olun, kafa olarak orada değilseniz, mental olarak hazır değilseniz başarılı olamazsınız. bu demek değil ki fiziksel hazırlık önemsiz. elbette önemli ama 20 km koşabilecek bir hazırlığınız olsa dahi, takıma, oyuna, arkadaşlarınıza inanmıyorsanız sahada o kadar koşamazsınız. takım ruhu, birliktelik denen şey zaten büyük anlamda odur. herkes kafa olarak tam konsantre ise, birbirine güveniyorsa, kendine güveniyorsa olduğundan da daha iyi görünür, daha fazlasını verir.
ben her hata alkışlansın, herkes şımartılsın demiyorum. bir oyuncu 40 metreden şut çekiyorsa dany'nin bir avrupa maçında yaptığı salaklık gibi, elbette alkışlanmamalı. ama özellikle genç oyuncular yeteneklerini kullanmak konusunda bence taraftar tarafından da yüreklendirilmeli.