2258
çok sevdiğim teknik direktörümüz. başkan olsam kendisine başarıdan bağımsız 5 senelik kredi açardım (sonra 9. ayımda ibra edilmeden paketlenirdim tabii, o ayrı mesele).
galatasaray taraftar ve camiası, 20 senedir bir hayal dünyasında yaşıyor. kendi boyumuzun, kapasitemizin fersah fersah üzerinde bir lüks yaşama alıştırıldık, şımartıldık. başkanlarımız, “taraftar isterse yapılır” diye diye drogba’ları, falcao’ları önümüze serdiler. onlar kulübün olmayan paralarını hortumla havaya saçarken, biz de 3 günlük mutluluklara, kısa süreli tatmine, fenerbahçeli arkadaşlarımıza “nasıl aldık ama falcao’yu” diyebilecek olmanın şehvetine kendimizi kaptırdık. ama geldiğimiz noktada biz, asgari ücret kazanıp haftada birkaç gece pavyonda sahip olmadığı paraları yiyen, 4 kredi kartının tamamı limitlerine dayanmış ama buna rağmen kendini kral zanneden yurdum insanından farksızız. bu lüks yaşam uğruna dededen kalma tarlaları, bağı bahçeyi sattık yedik, ama kafamız milim değişmedi.
kendimizi kral zannettiğimiz bu hayal dünyasında bir de “vasata alışmak” diye bir tabir ürettik. biri isimsiz bir futbolcunun alınmasını istedi, popüler olmayan bir teknik direktörü mü destekledi, ağzının ortasına yapıştırıveriyoruz bu etiketi. öyle ya, “galatasaray’da kimler oynadı, biz ona mı kaldık” öyle değil mi?
ben tam aksini düşünüyorum. benim tüm taraftara tavsiyem, kendi tabirleriyle acilen “vasat”a alışmalarıdır. çünkü galatasaray, maddi olarak batık bir kurumdur. bir daha çok uzun bir süre mancini, prandelli gibi popüler ve pahalı hocalarımız, sneijder, drogba, falcao gibi sansasyonel futbolcularımız olmayacak. bunu ne kadar erken kabullenirsek, hepimiz için o kadar iyi olur.
peki torrent “vasat” mıdır? bence değildir, zira masaya çok sağlam bir birikim geçmiş ve futbol bilgisi getirmektedir. o geçmiş birçokları için yeterince havalı olmayabilir ama beni çok tatmin ediyor. yardımcı antrenörmüş, varsın olsun, zerre zararı yok, zira son senelerde ligimizde doğru işler yapan, takımlarına katma değer yaratan ne kadar hoca varsa hepsi birkaç sene öncenin yardımcı antrenörleri. yaşlıymış, neden bu yaşa kadar hocalık yapmamış? valla zerre umrumda değil, hatta belki daha bile iyi zira bu yüzden çok heyecanlı, istekli ve kendini kanıtlama arzusu içerisinde.
peki benim için en güzel tarafları ne torrent’in? sadece ve sadece futbol konuşması, futbolla ilgilenmesi. gelen saçma sapan magazin sorularını bile bir şekilde futbolla açıklaması. kendini eleştirmekten hiç kaçınmaması. açıklamalarının çok ama çok net olması. futbolcularına çok güçlü destek vermesi. elindeki malzemenin kıymetini bilmesi ve bileceğini hissettirmesi.
son bir konu da topladığı puanlar. bazı taraftarlarımız çok düşük puan topladığı için, nasıl olur da bu adam desteklenir diye şaşırıyor. basit bir analiz yapalım, geçen 31 haftayı 4 bölüme ayıralım.
ft1 : hafta 1-12 (fenerbahçe maçına kadar)
ft2 : hafta 13-20 (13. hafta fenerbahçe, 20. hafta ft ayrılık)
dt1 : hafta 21-26 (dt göreve başlama, kaos)
dt2 : hafta 26-31 ( kısmi durulma)
bu dönemlerde puan ortalamalarımız şöyle:
ft1: 1.75 (12 maç)
ft2: 0.75 (8 maç)
dt1: 0.40 (5 maç)
dt2:2.00 (6 maç)
kendisi, benim hatırladığım en sert kaos dönemlerinden birinde, gelir gelmez oynadığı hatay, trabzon, kasımpaşa ve alanya maçları ile yargılanıyor. hani bu sözlükte dahi gelişinin 4. gününde istifa başlığı açılmışken. siz bilirsiniz tabii de, acaba o berbat dönemde aynı maçları, son 8 maçtan 6 puan çıkaran fatih terim ile oynasak sonuç ne kadar farklı olurdu acaba?
neyse, çok ama çok uzattım. özetle seviyorum kendisini. başarılı olacağına, bu kulübe değer katacağına 100% inanıyorum. umarım yeni yönetim kendisi ile çalışmaya devam eder.
galatasaray taraftar ve camiası, 20 senedir bir hayal dünyasında yaşıyor. kendi boyumuzun, kapasitemizin fersah fersah üzerinde bir lüks yaşama alıştırıldık, şımartıldık. başkanlarımız, “taraftar isterse yapılır” diye diye drogba’ları, falcao’ları önümüze serdiler. onlar kulübün olmayan paralarını hortumla havaya saçarken, biz de 3 günlük mutluluklara, kısa süreli tatmine, fenerbahçeli arkadaşlarımıza “nasıl aldık ama falcao’yu” diyebilecek olmanın şehvetine kendimizi kaptırdık. ama geldiğimiz noktada biz, asgari ücret kazanıp haftada birkaç gece pavyonda sahip olmadığı paraları yiyen, 4 kredi kartının tamamı limitlerine dayanmış ama buna rağmen kendini kral zanneden yurdum insanından farksızız. bu lüks yaşam uğruna dededen kalma tarlaları, bağı bahçeyi sattık yedik, ama kafamız milim değişmedi.
kendimizi kral zannettiğimiz bu hayal dünyasında bir de “vasata alışmak” diye bir tabir ürettik. biri isimsiz bir futbolcunun alınmasını istedi, popüler olmayan bir teknik direktörü mü destekledi, ağzının ortasına yapıştırıveriyoruz bu etiketi. öyle ya, “galatasaray’da kimler oynadı, biz ona mı kaldık” öyle değil mi?
ben tam aksini düşünüyorum. benim tüm taraftara tavsiyem, kendi tabirleriyle acilen “vasat”a alışmalarıdır. çünkü galatasaray, maddi olarak batık bir kurumdur. bir daha çok uzun bir süre mancini, prandelli gibi popüler ve pahalı hocalarımız, sneijder, drogba, falcao gibi sansasyonel futbolcularımız olmayacak. bunu ne kadar erken kabullenirsek, hepimiz için o kadar iyi olur.
peki torrent “vasat” mıdır? bence değildir, zira masaya çok sağlam bir birikim geçmiş ve futbol bilgisi getirmektedir. o geçmiş birçokları için yeterince havalı olmayabilir ama beni çok tatmin ediyor. yardımcı antrenörmüş, varsın olsun, zerre zararı yok, zira son senelerde ligimizde doğru işler yapan, takımlarına katma değer yaratan ne kadar hoca varsa hepsi birkaç sene öncenin yardımcı antrenörleri. yaşlıymış, neden bu yaşa kadar hocalık yapmamış? valla zerre umrumda değil, hatta belki daha bile iyi zira bu yüzden çok heyecanlı, istekli ve kendini kanıtlama arzusu içerisinde.
peki benim için en güzel tarafları ne torrent’in? sadece ve sadece futbol konuşması, futbolla ilgilenmesi. gelen saçma sapan magazin sorularını bile bir şekilde futbolla açıklaması. kendini eleştirmekten hiç kaçınmaması. açıklamalarının çok ama çok net olması. futbolcularına çok güçlü destek vermesi. elindeki malzemenin kıymetini bilmesi ve bileceğini hissettirmesi.
son bir konu da topladığı puanlar. bazı taraftarlarımız çok düşük puan topladığı için, nasıl olur da bu adam desteklenir diye şaşırıyor. basit bir analiz yapalım, geçen 31 haftayı 4 bölüme ayıralım.
ft1 : hafta 1-12 (fenerbahçe maçına kadar)
ft2 : hafta 13-20 (13. hafta fenerbahçe, 20. hafta ft ayrılık)
dt1 : hafta 21-26 (dt göreve başlama, kaos)
dt2 : hafta 26-31 ( kısmi durulma)
bu dönemlerde puan ortalamalarımız şöyle:
ft1: 1.75 (12 maç)
ft2: 0.75 (8 maç)
dt1: 0.40 (5 maç)
dt2:2.00 (6 maç)
kendisi, benim hatırladığım en sert kaos dönemlerinden birinde, gelir gelmez oynadığı hatay, trabzon, kasımpaşa ve alanya maçları ile yargılanıyor. hani bu sözlükte dahi gelişinin 4. gününde istifa başlığı açılmışken. siz bilirsiniz tabii de, acaba o berbat dönemde aynı maçları, son 8 maçtan 6 puan çıkaran fatih terim ile oynasak sonuç ne kadar farklı olurdu acaba?
neyse, çok ama çok uzattım. özetle seviyorum kendisini. başarılı olacağına, bu kulübe değer katacağına 100% inanıyorum. umarım yeni yönetim kendisi ile çalışmaya devam eder.