1969
saha içerisinde yaptıklarıyla saygıyı hak ettiğini düşündüğüm yerli teknik direktörlerden biridir kendisi. özellikle milli takım teknik direktörlüğüyle sonuçlanan 2002-2003 ve 2003-2004 yılları arasında gençlerbirliği ile başardıkları yaşı yeten pek çok yazar için güzel hatıralar da barındırmaktadır diye düşünüyorum. zira o süreçte, uefa kupası'nda son 16'ya kalma başarısı gösterip, ilgili sezonun kupa şampiyonu valencia'yı ankara'da 1-0 yenmesine rağmen deplasmanda uzatmalarda yenilen gol sonucunda elendiği muhteşem bir serüven yaşamıştı gençlerbirliği. bir sezon önce de denizlispor, başında rıza çalımbay ile birlikte uefa kupası'nda çok güzel maçlar çıkartmış, onlar da son 16 turunda porto'ya engel olamamışlardı.
rıza çalımbay'ı, özellikle beşiktaş sonrasında oynattığı futbol sebebiyle çok sevmemekle birlikte, ersun yanal'ı her zaman gelişime daha açık bulmuşumdur. zira ersun yanal, rıza çalımbay ve benzeri teknik direktörlerin aksine geldiği seviyeye futbolculuk döneminde bir kulübe ait olmadan, tırnaklarıyla kazıya kazıya ve inandığı/inandırdığı projelerle gelmiştir. ersun yanal'ın tanınmasını sağlayan, milli takıma kadar yükselmesini sağlayan süreç tamamen kendi başarılarıyla ve teknik direktörlük kabiliyetleriyle alakalıdır. burada, saha içerisinde yaptıkları olarak sınırlamamın sebebi bu; çünkü saha dışında verdiği demeçler, medya yönetimi, taraftarı birleştirme kabiliyeti gibi konularda hep eksik kaldığını düşünüyorum. bunun sonucu olarak da kariyeri saha içinde yaptıklarının karşılığını alabileceği şekilde sürmedi diye düşünüyorum. kendisine şampiyonluğa oynayan bir takımı yönetme fırsatı, hepimizin malumu olan sene, kendisine göre çok geç sayılabilecek bir zamanda verildi ve kendisi de o süreçte takımı şampiyon yaptı zaten (duygusal olarak bir de "malesef" eklemek istiyorum bu cümlenin sonuna).
futbol, bir teknik direktörün tek başına sihirli değneği sayesinde size üst düzey liglerde bir şampiyonluk getiremez, şampiyonluk için teknik direktör dahil pek çok faktörün muhteşem bir uyum içerisinde çalışabilmesi gerekiyor. örneğin; saha dışı algının sizi destekler nitelikte olması, bazı maçlarda şansın yanınızda olması gibi durumların da çalışma sürecinizin arka planını oluşturması gerekiyor. bu nedenle bir teknik direktörü değerlendirirken, kariyerini kupalarla kıyaslamaya çalışmadan önce, hangi şartlarda bu işi gerçekleştirdiğini de hesaba katmak gerek diye düşünüyorum.
kendisi, gün itibariyle türk futbolu hakkında bir fikir beyan etmiş ve pek çok kişinin hemfikir olabileceği bir şey önermiş: işi, işi bilenlere bırakın. bu kadar net bir önermeye, ve doğru olan bir önermeye sırf söyleyen ersun yanal olduğu için karşı çıkmak ya da değersizmiş gibi göstermek gereksiz. zira türk futbolu, bu basit önermenin bile çok uzağında yönetiliyor, çooook uzun yıllardır.
rıza çalımbay'ı, özellikle beşiktaş sonrasında oynattığı futbol sebebiyle çok sevmemekle birlikte, ersun yanal'ı her zaman gelişime daha açık bulmuşumdur. zira ersun yanal, rıza çalımbay ve benzeri teknik direktörlerin aksine geldiği seviyeye futbolculuk döneminde bir kulübe ait olmadan, tırnaklarıyla kazıya kazıya ve inandığı/inandırdığı projelerle gelmiştir. ersun yanal'ın tanınmasını sağlayan, milli takıma kadar yükselmesini sağlayan süreç tamamen kendi başarılarıyla ve teknik direktörlük kabiliyetleriyle alakalıdır. burada, saha içerisinde yaptıkları olarak sınırlamamın sebebi bu; çünkü saha dışında verdiği demeçler, medya yönetimi, taraftarı birleştirme kabiliyeti gibi konularda hep eksik kaldığını düşünüyorum. bunun sonucu olarak da kariyeri saha içinde yaptıklarının karşılığını alabileceği şekilde sürmedi diye düşünüyorum. kendisine şampiyonluğa oynayan bir takımı yönetme fırsatı, hepimizin malumu olan sene, kendisine göre çok geç sayılabilecek bir zamanda verildi ve kendisi de o süreçte takımı şampiyon yaptı zaten (duygusal olarak bir de "malesef" eklemek istiyorum bu cümlenin sonuna).
futbol, bir teknik direktörün tek başına sihirli değneği sayesinde size üst düzey liglerde bir şampiyonluk getiremez, şampiyonluk için teknik direktör dahil pek çok faktörün muhteşem bir uyum içerisinde çalışabilmesi gerekiyor. örneğin; saha dışı algının sizi destekler nitelikte olması, bazı maçlarda şansın yanınızda olması gibi durumların da çalışma sürecinizin arka planını oluşturması gerekiyor. bu nedenle bir teknik direktörü değerlendirirken, kariyerini kupalarla kıyaslamaya çalışmadan önce, hangi şartlarda bu işi gerçekleştirdiğini de hesaba katmak gerek diye düşünüyorum.
kendisi, gün itibariyle türk futbolu hakkında bir fikir beyan etmiş ve pek çok kişinin hemfikir olabileceği bir şey önermiş: işi, işi bilenlere bırakın. bu kadar net bir önermeye, ve doğru olan bir önermeye sırf söyleyen ersun yanal olduğu için karşı çıkmak ya da değersizmiş gibi göstermek gereksiz. zira türk futbolu, bu basit önermenin bile çok uzağında yönetiliyor, çooook uzun yıllardır.
