9839
yaptığı iş iyiydi, çok iyiydi. ilk dönemi 96-2000 dönemi dışında galatasaray'da en özlediğim dönem hatta. bir önceki sezon kümede kal galatasaray tezahüratları arasında bam üçlüsüyle boğuşan galatasaray'ı alıp 2 sene sonra şampiyonlar ligi çeyrek finalinde real madrid'in dizlerini titreten galatasaray'a dönüştüren iki kişiden biriydi.
fakat yaptığı iş bi yandan da çok riskli bi iş. başına doğru adamı getirmediğinde, özellikle bizimki gibi eleştirinin ölümcül olduğu, sabrın neredeyse hiç olmadığı coğrafyalarda ve galatasaray gibi sıfırı tüketmiş bi camiada, başarısız olduğun anda altına girdiğin maliyet seni batıracak noktaya gelebilirdi.
avrupai bakabilen bi adam ünal aysal, bu yüzden böyle düşündü, böyle yaptı zaten fatih terim sonrası döneminde. mesela fatih terim'i gönderdikten sonra mancini'yi takımın başına getirdiği yer ispanya, ingiltere falan olsaydı muhtemelen çok daha başarılı olurdu. çünkü ünal aysal'ın düşünce yapısı tam olarak, kaliteli bi şey ortaya çıkarmak istiyorsan yatırımdan kaçmayacaksın şeklinde. sneijder mi abicim en alınabilir orta saha, getir, bakma maliyetine çünkü kaliteli iş ortaya çıkarırsan o maliyeti katlarsın zaten.
mantıklı.
ama o kaliteli işin ortaya çıkması lazım.
ve burada, yukarıda kullandığım çok önemli bir söz öbeği devreye giriyor: "`bizimki gibi eleştirinin ölümcül olduğu, sabrın neredeyse hiç olmadığı coğrafyalarda`..."
bu coğrafya zor abicim işte. zor yani, insanı zor, inanışı zor, sabırsız... kendi kültürünü yanlış tanıyan ve asıl kültürüne değer vermeyen bir coğrafya burası. ulan kendi kurtarıcısına, atatürk'e bile galiz küfürler eden milyonlarca, bakın milyonlarca diyorum insan barındıran bi ülke burası. salieri kompleksini dibine kadar yaşayan insanlarız hepimiz.
o yüzden, böyle riskli bi proje yapacaksan, başında doğru adam olacak. bu adam illa ki fatih terim olmak zorunda değil tabii ki, öyle bi şey söylemiyorum, günün sonunda fatih terim bi insan, allah gecinden versin bi yerde aramızdan ayrılacak falan. sadece kabul etmek lazım gelir ki bu işi en iyi kotarmış, başarabilen, kavga edebilen falan insan fatih terim yani. okan buruk falan diyemiyorum mesela, görmedik daha. sergen bi ara olacak gibi oldu ama sonra itirazın, laf ebeliğinin bokunu çıkardı, olmayacak yerde hak aramaya kalktı, samimiyetini kaybetti.
bunların en başarılısı fatih terim'di, evet. bence ünal aysal'ın hatası da, bu kadar avrupai düşünerek gerçekleşmiş oldu. "ligi tanıyan hoca, ülkeyi tanıyan hoca" diyoruz ya. işte ünal aysal da "ligi, ülkeyi tanıyan başkan" olamadı. olsaydı başka çözümler bulurdu, yolları ayırmazdı, ve şu an çok başka şeyler konuşuyor olabilirdik.
olan galatasaray'ıma oldu. çok yazık oldu.
fakat yaptığı iş bi yandan da çok riskli bi iş. başına doğru adamı getirmediğinde, özellikle bizimki gibi eleştirinin ölümcül olduğu, sabrın neredeyse hiç olmadığı coğrafyalarda ve galatasaray gibi sıfırı tüketmiş bi camiada, başarısız olduğun anda altına girdiğin maliyet seni batıracak noktaya gelebilirdi.
avrupai bakabilen bi adam ünal aysal, bu yüzden böyle düşündü, böyle yaptı zaten fatih terim sonrası döneminde. mesela fatih terim'i gönderdikten sonra mancini'yi takımın başına getirdiği yer ispanya, ingiltere falan olsaydı muhtemelen çok daha başarılı olurdu. çünkü ünal aysal'ın düşünce yapısı tam olarak, kaliteli bi şey ortaya çıkarmak istiyorsan yatırımdan kaçmayacaksın şeklinde. sneijder mi abicim en alınabilir orta saha, getir, bakma maliyetine çünkü kaliteli iş ortaya çıkarırsan o maliyeti katlarsın zaten.
mantıklı.
ama o kaliteli işin ortaya çıkması lazım.
ve burada, yukarıda kullandığım çok önemli bir söz öbeği devreye giriyor: "`bizimki gibi eleştirinin ölümcül olduğu, sabrın neredeyse hiç olmadığı coğrafyalarda`..."
bu coğrafya zor abicim işte. zor yani, insanı zor, inanışı zor, sabırsız... kendi kültürünü yanlış tanıyan ve asıl kültürüne değer vermeyen bir coğrafya burası. ulan kendi kurtarıcısına, atatürk'e bile galiz küfürler eden milyonlarca, bakın milyonlarca diyorum insan barındıran bi ülke burası. salieri kompleksini dibine kadar yaşayan insanlarız hepimiz.
o yüzden, böyle riskli bi proje yapacaksan, başında doğru adam olacak. bu adam illa ki fatih terim olmak zorunda değil tabii ki, öyle bi şey söylemiyorum, günün sonunda fatih terim bi insan, allah gecinden versin bi yerde aramızdan ayrılacak falan. sadece kabul etmek lazım gelir ki bu işi en iyi kotarmış, başarabilen, kavga edebilen falan insan fatih terim yani. okan buruk falan diyemiyorum mesela, görmedik daha. sergen bi ara olacak gibi oldu ama sonra itirazın, laf ebeliğinin bokunu çıkardı, olmayacak yerde hak aramaya kalktı, samimiyetini kaybetti.
bunların en başarılısı fatih terim'di, evet. bence ünal aysal'ın hatası da, bu kadar avrupai düşünerek gerçekleşmiş oldu. "ligi tanıyan hoca, ülkeyi tanıyan hoca" diyoruz ya. işte ünal aysal da "ligi, ülkeyi tanıyan başkan" olamadı. olsaydı başka çözümler bulurdu, yolları ayırmazdı, ve şu an çok başka şeyler konuşuyor olabilirdik.
olan galatasaray'ıma oldu. çok yazık oldu.