657
fatih terim'in görevden ayrılma sürecine nasıl bakıldıysa, kendisine de aynı mantıkla bakılan teknik direktör.
fatih hocayı kısaca geçelim, üzerinde çok konuşuldu. galatasaray kulübünün efsanesi, 1-2 sezonluk kupasızlıkla efsane niteliğini kaybetmez. yani hocayı eleştirmek, onun geçmişine yapılan bir saldırı değildi, tabii eleştirilerin bir zemine oturtulması şartı ile. yani iki kutba ayrılmanın manası yoktu. hocanın geçmişine saygı duyarak mevcut durumu, bugünkü görev süresini eleştirmek mümkündü. nedense ülkedeki hükümet-muhalefet kavgası gibi gri alan kalmadı ve terimistlerle, fatih terim düşmanları gibi saçma iki kutba bölünüldü.
torrent'te de aynı şey olacak gibi duruyor. "hocaya sene sonuna kadar zaman verelim"cilerle - 2 maçta görevden alınmasını isteyenler. halbuki bunun ortası mümkün.
torrent'e elbette duran toplar, hücum setleri, savunma yerleşimi, kontratak planları için süre tanınmalı. bunlar pratikle, antrenmanla, aynı oyuncularla tekrarla gelişecek şeyler. fakat oyuncu seçimi, mevkiiler, duran topları kullanacak oyuncu gibi konularda aylara hatta haftalara bile gerek olduğunu düşünmüyorum. eğer çok büyük gizli cevherleri keşfetmeyecekse. şöyle düşünelim, yeni başladığınız bir iş yerinde, işinizi yapacak elektronik sistemleri öğrenmeniz zaman alacaktır, ama fotokopi çekmek için kahve makinesine gitmezsiniz muhtemelen. hocanın bu son 2 maçta yaptığı bazı hamleler ikincisini andırıyor ve bunlar endişe verici hamleler. takımla 10 gün geçiren bir hocanın 4'lü savunma önünde van aanholt ve alpaslan seçimini anlamak çok kolay değil. tekrarlayalım bu tür şeyler tarihte oldu. philipp lahm, stefan effenberg, lothar matthaus gibi oyuncular ciddi mevkii değişiklikleri yaşadılar, hele matthaus'unki cidden kahve makinesinden fotokopi makinesine değişmek gibi oldu. fakat ertuğrul sağlam gibi başarısız örnekler de var. dolayısıyla ben son 2 haftadaki aytaç ve alpaslan hamlelerini bu ikinci sınıfa sokuyorum.
yani evet hocaya zaman verilmeli, fakat bu ne "enkaz devraldı"ya ne de "zaman lazım"a bağlanması tartışmalı hamlelerini es geçmeye bir bahane olmamalı.
fatih hocayı kısaca geçelim, üzerinde çok konuşuldu. galatasaray kulübünün efsanesi, 1-2 sezonluk kupasızlıkla efsane niteliğini kaybetmez. yani hocayı eleştirmek, onun geçmişine yapılan bir saldırı değildi, tabii eleştirilerin bir zemine oturtulması şartı ile. yani iki kutba ayrılmanın manası yoktu. hocanın geçmişine saygı duyarak mevcut durumu, bugünkü görev süresini eleştirmek mümkündü. nedense ülkedeki hükümet-muhalefet kavgası gibi gri alan kalmadı ve terimistlerle, fatih terim düşmanları gibi saçma iki kutba bölünüldü.
torrent'te de aynı şey olacak gibi duruyor. "hocaya sene sonuna kadar zaman verelim"cilerle - 2 maçta görevden alınmasını isteyenler. halbuki bunun ortası mümkün.
torrent'e elbette duran toplar, hücum setleri, savunma yerleşimi, kontratak planları için süre tanınmalı. bunlar pratikle, antrenmanla, aynı oyuncularla tekrarla gelişecek şeyler. fakat oyuncu seçimi, mevkiiler, duran topları kullanacak oyuncu gibi konularda aylara hatta haftalara bile gerek olduğunu düşünmüyorum. eğer çok büyük gizli cevherleri keşfetmeyecekse. şöyle düşünelim, yeni başladığınız bir iş yerinde, işinizi yapacak elektronik sistemleri öğrenmeniz zaman alacaktır, ama fotokopi çekmek için kahve makinesine gitmezsiniz muhtemelen. hocanın bu son 2 maçta yaptığı bazı hamleler ikincisini andırıyor ve bunlar endişe verici hamleler. takımla 10 gün geçiren bir hocanın 4'lü savunma önünde van aanholt ve alpaslan seçimini anlamak çok kolay değil. tekrarlayalım bu tür şeyler tarihte oldu. philipp lahm, stefan effenberg, lothar matthaus gibi oyuncular ciddi mevkii değişiklikleri yaşadılar, hele matthaus'unki cidden kahve makinesinden fotokopi makinesine değişmek gibi oldu. fakat ertuğrul sağlam gibi başarısız örnekler de var. dolayısıyla ben son 2 haftadaki aytaç ve alpaslan hamlelerini bu ikinci sınıfa sokuyorum.
yani evet hocaya zaman verilmeli, fakat bu ne "enkaz devraldı"ya ne de "zaman lazım"a bağlanması tartışmalı hamlelerini es geçmeye bir bahane olmamalı.