9
bana oldukça popülist gelen söylem. acı ama gerçek.
galatasaray türkiye'nin en büyük kulübüdür ve büyük kulüp olmak bana göre çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batırmayı gerektirir. özeleştiri yapılmayan her sistem bir gün çökmeye mahkumdur. düzen ne kadar bozuk olsa da düzeni suçlarken kendi eksikliklerimizi, kabahatlerimizi görmezden gelemeyiz. umutları yeşertebilmek için bir eylem, bir söylem, bir plan yok ortada. bir kıvılcım yok. sabah akşam dalga geçtiğimiz megafonlu açıklamalar bile bir yerde işe yaramış olacak ki rakip takım üst üste iki derbide hakem ittirmeleriyle 4 puanı cebine koyabiliyor. umutsuzluk benim tarzım değil ama umutlanacak hiçbir şey de yok elde. evet avrupa'da müthiş bir başarıya imza attık ama biz sevilla değiliz ki tüm odağımızı avrupa'ya dikip ligde yokları oynayalım, ki bu örnekteki sevilla liglerindeki diğer üç büyük kulübün müthiş dominasyonuna rağmen hiçbir zaman 1.5 puan ortalamasının altında kalmadı, hiçbir zaman 17 haftada 18 puan fark yemedi. bu sezon puan farkı çift hanelerde devam ederse zaten önümüzdeki sezon için avrupa ihtimali çok çok düşük, ya türkiye kupası kazanılmalı ya da avrupa ligi. şu anki galatasaray bana bırakın bir kupayı, hiçbir maçın favorisi olarak gözükmüyor. evet hakemler tarafından çok hırpalandık ama biz de birkaç maçın birkaç sekansı hariç iyi futbol oynamadık. her yıl en az üç sefer dinlediğimiz "tüm sorumluluk benim, hataları kabul ediyorum" açıklamalarının da benim nezdimde hükmü yok, zira kabul edilen hataların telafisi için bir şeyler yapılmadığını da yeterince deneyimledik. fatih terim'i ne kadar seversek sevelim dünyanın hiçbir yerinde olmadığı gibi bu kulüpte de hiç kimse dokunulmaz değil. mutluluğumuzu sadece onlar almadı, umudumuz için de bir şeyler görmek istiyorum haliyle.
galatasaray ile doğdum, galatasaray ile büyüdüm. fatih terim'i babam gibi sevdim, bizi bırakıp gittiğinde çok kızdım ama döndü yine sevdim. fatih hoca'nın galatasaraylılığından asla şüphe duymuyorum ama bir yerde dönüp kendi hatalarını tespit etmesi ve bunların çözümü için bir şeyler yapması lazım artık. her sezon bir iki imza cümle kurmak ile bir yere varamadığımızı hep beraber görmemiz gerek. "devrim evde başlar" diye bir söz var, çok severim. hoca'nın etrafında sürekli iş bilmez teknik ekipler olduğu gibi daha da tehlikelisi "mevlam ne eylerse güzel eyler" mantığıyla sürekli sırtını sıvazlayan, sen en büyüksün diyen bir güruh olduğunu düşünüyorum. öyle ki hocanın kızı bile, iyi kötü fikrini belirten her şeyden önce bir galatasaray taraftarı ve kendi çapında gazeteci olan birinin tweetine şu şekilde* cevap verme hakkını kendisinde görüyor. evi taşlayanlara tabii ki savaş açacağız ama bir devrim olacaksa önce bizim evimizde başlamalı. hiç kimse ve hiçbir kurum dokunulmaz veya eleştirilemez değil.
bkz: https://gss.gs/Hnf.jpg
galatasaray türkiye'nin en büyük kulübüdür ve büyük kulüp olmak bana göre çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batırmayı gerektirir. özeleştiri yapılmayan her sistem bir gün çökmeye mahkumdur. düzen ne kadar bozuk olsa da düzeni suçlarken kendi eksikliklerimizi, kabahatlerimizi görmezden gelemeyiz. umutları yeşertebilmek için bir eylem, bir söylem, bir plan yok ortada. bir kıvılcım yok. sabah akşam dalga geçtiğimiz megafonlu açıklamalar bile bir yerde işe yaramış olacak ki rakip takım üst üste iki derbide hakem ittirmeleriyle 4 puanı cebine koyabiliyor. umutsuzluk benim tarzım değil ama umutlanacak hiçbir şey de yok elde. evet avrupa'da müthiş bir başarıya imza attık ama biz sevilla değiliz ki tüm odağımızı avrupa'ya dikip ligde yokları oynayalım, ki bu örnekteki sevilla liglerindeki diğer üç büyük kulübün müthiş dominasyonuna rağmen hiçbir zaman 1.5 puan ortalamasının altında kalmadı, hiçbir zaman 17 haftada 18 puan fark yemedi. bu sezon puan farkı çift hanelerde devam ederse zaten önümüzdeki sezon için avrupa ihtimali çok çok düşük, ya türkiye kupası kazanılmalı ya da avrupa ligi. şu anki galatasaray bana bırakın bir kupayı, hiçbir maçın favorisi olarak gözükmüyor. evet hakemler tarafından çok hırpalandık ama biz de birkaç maçın birkaç sekansı hariç iyi futbol oynamadık. her yıl en az üç sefer dinlediğimiz "tüm sorumluluk benim, hataları kabul ediyorum" açıklamalarının da benim nezdimde hükmü yok, zira kabul edilen hataların telafisi için bir şeyler yapılmadığını da yeterince deneyimledik. fatih terim'i ne kadar seversek sevelim dünyanın hiçbir yerinde olmadığı gibi bu kulüpte de hiç kimse dokunulmaz değil. mutluluğumuzu sadece onlar almadı, umudumuz için de bir şeyler görmek istiyorum haliyle.
galatasaray ile doğdum, galatasaray ile büyüdüm. fatih terim'i babam gibi sevdim, bizi bırakıp gittiğinde çok kızdım ama döndü yine sevdim. fatih hoca'nın galatasaraylılığından asla şüphe duymuyorum ama bir yerde dönüp kendi hatalarını tespit etmesi ve bunların çözümü için bir şeyler yapması lazım artık. her sezon bir iki imza cümle kurmak ile bir yere varamadığımızı hep beraber görmemiz gerek. "devrim evde başlar" diye bir söz var, çok severim. hoca'nın etrafında sürekli iş bilmez teknik ekipler olduğu gibi daha da tehlikelisi "mevlam ne eylerse güzel eyler" mantığıyla sürekli sırtını sıvazlayan, sen en büyüksün diyen bir güruh olduğunu düşünüyorum. öyle ki hocanın kızı bile, iyi kötü fikrini belirten her şeyden önce bir galatasaray taraftarı ve kendi çapında gazeteci olan birinin tweetine şu şekilde* cevap verme hakkını kendisinde görüyor. evi taşlayanlara tabii ki savaş açacağız ama bir devrim olacaksa önce bizim evimizde başlamalı. hiç kimse ve hiçbir kurum dokunulmaz veya eleştirilemez değil.
bkz: https://gss.gs/Hnf.jpg