• 682
    (bkz: fatih terim/#3296675)

    öncelikle teşekkürler, hocamız imparator fatih terim hakkında fikirlerini belirten emek isteyen yazısı için. ricam yazdıklarımı farklı bir bakış açısı olarak görmesidir.

    --- alıntı ---

    öyle saçma bir algı var ki.
    fatih terim taraftar eleştirdiği için başkan tarafından görevine son verilmez. veya birileri (bazılarının dediği gibi twitter fenomenleri) savunduğu için koltuğunda oturmaz. şunu artık bir anlamak gerekiyor.

    --- alıntı ---
    fatih terim bu ülkenin en başarılı teknik direktörüdür, takımımıza kazandırdıkları ortadadır, o istediği sürece teknik direktör koltuğunda oturması bizim de aksini düşünsek dahi bu durumu desteklememiz vefa borcumuzdur. örneğin benim fikrim takımın başında bir üst akıl olarak konumlanması(sportif direktör, futbol direktörü, başkan artık kendisini nereye konumlandırmak istiyorsa) "daha" faydalı olur.

    --- alıntı ---

    bir kaç argüman var.
    içinde o kadar büyük saçmalık taşıyor ki nasıl düşünüldüğünü anlamaya çalışıyorum. empati kurmak için uğraşıyorum ama olmuyor. bir kaçına değinmek istiyorum. çünkü toplumsal olarak balık hafızasına sahibiz. tabii bunun asıl sebebi birazda gündemin hep yoğun olması olabilir.

    --- alıntı ---
    farklı fikirlere "saçmalık" olduklarını düşünsek dahi zaman ayırıp bu "saçma" düşünceler nasıl ortaya çıkıyor anlamaya çalışmak kolektif yapılan işlerde her zaman faydalıdır. galatasaray bir camiadır, futbol takımlarının uzun vadeli başarıları futbolcu, teknik heyet, kondisyoner, masör, tıbbi heyet(fiziksel, ruhsal), yönetim, taraftar... pek çok iç ve hatta dış unsurun bir araya gelmesi ile ortaya çıkar

    --- alıntı ---

    hoca hep ceza alıyor!

    evet, hoca hep ceza alıyor. sorunda burada zaten.
    eleştirilmesi gereken şeyi eleştirmeden "hoca neden ceza alıyor" diye sorgulamak bana garip geliyor.

    bu ülkede bir teknik direktör, rakip oyuncunun çenesini sıkarak, fiziksel temasta bulundu. aldığı ceza 1(bir) maç. aynı hoca küfür etti, yayıncı kuruluş kamerası tespit etti. aldığı ceza 0(sıfır)...

    bu ülkede başka bir teknik direktör, geçen sene her maçtan sonra hakem hakkında yardırdı, maç içinde sürekli ellerini iki yana açarak itiraz etti, küfür etti aldığı ceza 1(bir) maç.

    bu ülkede retweet etti diye 2 maç ceza alan tek futbolcu galatasaray'dan.
    başka bir takımın oyuncusu, küfürlü galatasaray bestesini beğenip, paylaşıyor ama ceza almıyorsa, bu çifte standart değil midir? burada ilk eleştirilmesi gereken hoca mıdır?

    --- alıntı ---
    elbette hatalı bir iş yaptığını düşündüğümüz zaman ilk eleştireceğimiz kişi hocamızdır, çünkü bu takımın başarısı için başımızda bulunmasını istediğimiz başat unsur hocamızdır. kendisine ve camiamıza karşı oluşan organize kötülüğe malzeme verip te başımızdan eksik olmamalıdır. o organize kötülüğün gideceği yer cehennemin dibidir, kendisini çukura çekmeye çalışan güruha kaptırmamalıdır.

    --- alıntı ---

    bu ülkede 19.05'de ceza açıklandı. hoca "rakibimize başarılar dileseydiniz" dediği için 3 maç ceza verildi. şu cümleye 3 maç verilmesini değil de hocayı eleştiriyorsak konu zaten her zaman dediğim gibi üzüm yemek değil bağcı dövmek.

    --- alıntı ---
    haklısın sonuna kadar bu gibi durumlarda da organize kötülük hiç yoktan ceza verebilmektedir, işte bu sebeple hocamızın bu kişilere malzeme vermemesi zaruridir. hocamız bu gibi durumlarda istesin riva'da protesto için kamp kuracak binlerce taraftar vardır.

    --- alıntı ---

    3 yıldır oyun oturtamadı

    futboldan zerre anlamayan insan haykırışı.

    seri, lemina, nzonzi geldiğinde kimseden "ya gelecek sene ne yapacağız biz?" dediğin duymadım, görmedim. diyen varsa bile iki elin parmaklarını geçmez.

    ffp varken, hocanın istediği isimler (basında çıkanlar moder vb.) alınamadığı için kiralık oyunculara yöneldin. zaten ya böyle yapacaktın yada 30 yaşında çinden çıkma oyunculara büyük maaşlar ödeyerek takıma alacaktın. biz kiralık yönetimini seçtik. seri'ye futbolcu değil diyenleri gördü bu gözler buralarda.

    (bkz: jean michael seri/#2795652)

    o gün gömülürken de yazdık ama bizim taraftarın huyu kurusun.

    bir takımın oyununun oturması için bir süre aynı oyuncularla oynamak gerekir. city gibi, liverpool gibi hatta sarri'nin napoli'si, gibi takımlar uzun süre birlikte oynamanın verdiği avantaj ile kompakt hale dönüşür. dönüşmüyorsa hocada sorun vardır zaten fakat saydığım tüm bu takımların olayı merkezleri yani orta sahalarıdır.

    modern futbolda merkezini kadarsınızdır.
    barcelona sergio - iniesta - xavi orta sahası ile yenilmezken, onlar gittiğinden beri toparlayamadı kendini. o kadar paraya, şan ve şöhrete rağmen üstelik. çünkü orta sahanın birlikte bir süre oynaması şart.

    3 senedir bir oyun oturtamadı diyen adam skor bazlı konuşuyordur.

    --- alıntı ---
    skor önemli değildir ve hatta her sezon lig şampiyonluğu da önemli değildir(ulaşılabilir bir hedef te değildir), uzun süreli bir başarı için gerekli olan ve oturtulabilecek bir oyunumuz ve organizasyonumuz olduğunu düşünmüyorum! hocanın bahsettiği aklındaki oyunu oynayabilmek için temelde ofansif/defansif topsuz oyunu çok doğru oynayacak sezgilere sahip ve bunu uzun süre çalışarak otomatikleştirmiş bir takıma ihtiyaç vardır, ideali alt yapıda bu farkındalığın oyuncuya kazandırılmış olmasıdır, çünkü çok daha zordur, kıymeti anlaşılmaz, insan genelde kıymeti anlaşılmayan şeyleri yapma eğiliminde değildir! sadece sezon başlarında değil sezonun ilerleyen süreçlerinde de hala anlık, maçlık değişkenlik görmek, bir müspet gidiş görememek bu kanıya varmamdaki temeldir.

    --- alıntı ---

    çünkü, geçen sezon etebo - taylan - emre kılınç - belhanda orta sahasından sadece taylan orta sahada kalmış, emre rotasyon oyuncusuna dönmüş, berkan ve cicaldau gelmiştir.

    savunmada ise saracchi, omar'ın talihsiz sakatlığı sonrası yetersiz yedlin hamlesi ile birlikte, di maria'yı çöp yapan ve bonservisi alınmaması durumunda burada yangın yapılacak ilk adam olan luyindama sakatlıktan bir türlü tam olarak dönememiş ve oraya da bir takviye yapılması şart olmuş iken tüm savunma kurgusu yeniden değişmiştir.

    boey, aanholt, nelsson, alpaslan gibi oyuncular geldi takıma.
    savunma yeni, orta saha yeni... eee bu takım nasıl oyun oturtacak. biraz zaman geçmesi gerekmiyor mu? burada geçen sene etebo'ya küfür eden, belhanda'ya zaten demediğini bırakmayan taylan oynamadığı zaman yangın çıkaranlar, hepsinin gitmesini isterken bugün 3 senedir oyun oturmadı derken nasıl yüzleri kızarmıyor?

    bir önceki sezon seri - lemina - nzonzi - belhanda orta sahası.
    geçen sezon etebo - taylan - belhanda - emre kılınç (mecburiyet)
    bu sezon taylan - berkan - cicaldau - gustavo (ya tutarsa hamlesi)

    üzerine birde komple savunma değişmiş!!! 3 yıldır oyun oturmadı yersen!!!

    --- alıntı ---
    işte hocamızdan göremediğimiz ve düzeltmesini istediğimiz temel sorunlardan biri de bu, çareyi çözümü hep transferde arıyoruz x kötü y'yi alalım işler düzelecek algısı. hocamız, önce kendisinde sonra taraftarda ve hatta futbol camiasında bulunan bu algıyı yıkmalıdır. biz futbol takımıyız futbolcu yetiştirmemiz/üretmemiz gerekir, tüketim toplumuna uyup sadece tüketerek başarı sağlayacak bir ekonomimiz yok! (bkz: fatih terim/#2999210) futbolcu yetiştirmek sadece altyapı konusu değildir, transfer edilen bir oyuncunun eksiklerini gidermek iyi olduğu noktaları keskinleştirmek te gerekir.

    --- alıntı ---

    pozisyon üretmiyoruz

    buna değişik zamanlarda değişik verilerle cevap vermiştim aslında.

    ancak işimize geldiğinde veriyi doğru kabul edip, işimize gelmediğinde veriyi saçma bulan bir camia olduğumuz için şaşırmıyorum...

    ama bir kere daha deneyeceğim.
    gol beklentisi (xg) şu demek... bir futbol takımı şut çektiği anda bir gol beklentisi oluşur. bu beklenti de şutun çekildiği yerden daha önce çekilmiş 300 bin şutluk havuzdan kaçının gol olduğuna dair bir ortalama çıkarabilir ve hücumun gol olarak sonuçlanma oranını bulabiliriz demiş akıllının biri.

    xg sadece şutun değerini değil, senin pozisyonunun değerini de ölçer aslında.
    senin topu getirdiğin ve şutu çekecek oyuncuyla buluşturduğun yerin değeridir bir yandan. bu modelin eksikleri yok mu? elbette var. ancak bence hücumu ve savunmayı değerlendirmek için on numara metriktir.

    galatasaray, topun gol olma olasılığı yüksek yerlerde şut ile bitirmiş.
    ve bunu yaparken diğer rakiplerinden daha fazla orana ulaşmış. bu ne demek? galatasaray pozisyon üretmiş işte. bunu yaparken sadece 3 penaltı ile yapmış.

    şimdi penaltılar 0.70 - 0.80 arasında bir değere sahip.
    bu mbappe de vursa aynı volkan demirel'de vursa aynı hesaplanır. çünkü ortalama alınıyor. 0.80 diyerek 100 şutun 80'i gol oluyor zaten kaçan 20'sini volkan demirel'ler vuruyor. atılan 80'ni ise mbappe gibi oyuncuların ayağından geliyor.

    yani xg emekmiş.
    bunun yanında xga diye bir metrik daha var. bu metrik der ki tamam sen xg ile hücumunu ölçtük iyisini iyi ama savunman? rakibe sen kaç xg vermişsin... işte orada da xga devreye giriyor.

    burada da en iyi 4. takım.
    fakat 18,85'den 20 gol yemiş durumda.

    kalesine en çok şut çekilen takım trabzonspor. 255 şut ile zirvede 27,86 xga'ya sahip. ama yediği gol sayısı sadece 13...

    yani lig liderinden daha çok gol beklentisine ulaş.
    en çok şut çeken takımı ol. en çok büyük şansa giren takımlarından biri ol ama bu takım pozisyon üretemiyor densin ve bunu söylerken de o kadar inanarak söylüyorlar ki ben diyorum acaba yanlış mı yapıyorum?

    --- alıntı ---
    "rakip", "şans", "hakem hataları", "dış etmenler" bazen her şeyi doğru yapsanız da hayat sizi kendi doğrusuna yönlendirir; doğru da pek çok şey gibi tamamen görecelidir. istatistik, mini etek konusuna girmeden bu verilere farklı bir bakış açısıyla bakıyorum oynamaya çalıştığımız oyunun en büyük sorunu. türkiye liginde başarılı olmak istiyorsan tempo yapmalısın rakibini yıldırmalısın sürekli denemelisin, neden? çünkü karşında çoğunlukla futbol oynamamayı düşünen bir rakip var, buna müsaade eden bir hakem sürüsü var. hal böyle olunca ağır tempoda giden maç rakibinin de ekmeğine yağ sürüyor, sürekli maçın içinde kalmasına sebep oluyor puan alabileceği umudu taşımasını sağlıyor; hele ki öne geçemediğin zamanlarda. kaldı ki uzun süredir hocamızdan değiştirmesini beklediğim konulardan biri de öne geçtiğimiz maçlarda bir şekilde geriye yaslanmamızı engelleyememesi, elbette avrupa'da ya da belli maçlarda bu olacaktır fakat bütün maçlarda bu oluyorsa keyifli bir maç seyretmek yine anlık işlere kalır. kişisel olarak ofansif futbol izlemekten keyif alıyorum ve ofansif hızlı aksiyonu bol futbol izlemeyi istiyorum. bir maçta 3 yemenin 5 yemenin sorun olmadığını düşünüyorum, yeter ki ortalamada her maç en az 5 net pozisyon üretebilelim. a.madrid, barcelona, city, juventus, yunanistan... değil bayern'in oynadığı oyunun örnek alınması gerektiğini düşüyorum. bu futbolu oynamaya çalışmanın fizik kapasiteyi en üst noktada istemesinden dolayı futbolcularımızın tembellikten çıkmaya zorlanması gerektiğini, böylece futbolcularımızı avrupa'ya ihraç edebilmemizdeki en büyük engelin ortadan kalkabileceğini düşünüyorum.

    --- alıntı ---

    sonuç

    fatih terim eleştirilemez değildir.
    45 senedir her yaptığı eleştirilmiştir. şampiyon olurken bile eleştirilmiş, şampiyonlar liginde çeyrek final yaptığında bile laf edilmiştir. konu hiç bir zamanda bu olmamıştır.

    yukarıda yazılanlarda hocayı her şartta savunmak değildir. olanı anlatmak, görülmesi gerekenin görülmediği için kendince eleştirileri eleştirmektir. benim için x,y,z fark etmez. bu yapılanmanın başında kim olursa olsun en az 1 sezon veririm. önceki 3 seneyi de görüp konuyu öyle yorumları.

    bu ligde şuna şampiyonluk verildi, buna bilmem ne yapıldı diyenler çıkıyor.

    emre kılınç'a antalya maçında çıkan, diagne'ye beşiktaş maçında çıkan, falcao'ya erzurum maçında çıkan, mohamed'e ankara gücü maçında çıkan kırmızı kart bu ülkede başka kimlere çıkmış?

    arda'ya ankaragücü maçında çalınan penaltı, berkan'a altay maçında çalınan penaltı, diagne ve emre kılınç'a çalınmayan penaltılardan mağdur olan başka hangi takım var?

    bu ülkede bakanlar ve kardeşler oyuncu transferi yapmana izin vermiyor. yerli sınırı varken alabileceğin iyi oyuncuları tek telefonla başka bir takıma gönderebiliyor. sana 5 milyon euro dedikleri oyuncuyu avrupaya 1.5 milyon euroya gönderiyor... birlikte gayri resmi tff başkanı ile fotoğraflar çekiliyor. biten transferler bitmiyor... ve biz hala burada neler neler diyoruz!!

    her şeyi bir potaya koyup eritip ondan sonra eleştirmek, konuşma, söylemlerde bulunmak daha doğru olur. keser hep bir tarafa vurulmaz.

    --- alıntı ---
    ricamı hatırlatıyorum, farklı bakış açıları iyidir tekdüzeleşmeyelim. bize karşı bir art niyet olduğunun farkındayız sorun başarıyı sınırlandırmak "onların dünyasında" başarılı olmaya çalışmanın tek yol olduğunu sanmak. elimizde yetenekli ve genç bir takım var bu takımı değersizleştirmeyelim. oyuncu satın almadan önce yetiştirmeye çalışalım. elimizdeki oyuncuları değerlerini buldular ise, kendilerini daha iyi bir noktaya getireceklerini düşüyorlarsa, bu noktada takımdan ayrılmak istiyorlarsa ve bu görüşlerinin doğru olduğu düşünüyorsak satmaktan çekinmeyelim. tıpkı hocamızın da zamanında fiorentina'ya gitmesi gibi bundan gurur duyalım. genç, çalışma disiplini olan, başarıya aç insanları ederlerinin ne olduğunu düşünüyorsak o fiyata takımımıza kazandıralım. elimizdekinin değerini bilelim. biz bu köklü ve başarılı camianın bir parçasıyız, birey olarak değil bütün olarak büyüğüz ve büyürüz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın