• 5260
    sadakatlerinin ve devamlılıklarının yüzde biri kadar dahi yönetimlerine/takımlarına isyan edip kafa tutmayı bilselerdi en azından galatasaray ile kafa kafaya gelecek hatta belki öne geçecek durumda olabilecek olan güruh. sadece 1 şampiyonluk gördükleri son 10 yıllık dönemde bu insanların sürülmediği cephe, saf tutturulmadığı abuk etkinlik, bir ağızdan mutlak doğru diye savundurulmadığı yalan kalmadı. sportif hezimetler ve bunların psikolojik travmaları da cabası.

    bunların son 10 yılından herhangi 1 yılı galatasaray yaşasaydı taraftar genel kurula baskın yapardı. bunların koştura koştura dahil edildiği saçmalıklardan sadece 2-3 tanesini galatasaray yönetimi bizim taraftardan isteseydi o başkan sallandırılırdı. galatasaray taraftarı ligin "büyükleri" arasında top oynamaya niyetli tek takımını kılıçtan geçirip 2 maçta stadı boşaltırken bunlar hala %50 kapasite sınırı olan maçta neredeyse tamamen dolduruyorlar. yetmez gibi her maça da şampiyonluk şarkılarıyla başlayıp "kederli günler olsa da bazen" diye bitiriyorlar.

    galatasaray taraftarı 2003-2007 arasını yaşayınca sulu derbi oynandı bu ülkede. o gün biber gazından göz gözü görmezken, kapalıda polis millete silah gösterirken yönetim istifa diye bağıranlar devirdi galatasaray'ı 50 yıl geriye götürse de liselilerin inatla seçtiği özhan canaydın'ı. bu son 10 senede fenerbahçe stadı'nda taraftarın olay çıkardığı tek maç var. 3 temmuz'dan sonraki ilk maç, orada tepki yönetime değildi. bir de 12 mayıs 2012 var, orada da olayların yönetimle alakası yok.

    tüm bunlar sürerken yıllardır "oyun büyük yeğen" masalına kapılıp gidiyorlar. 2015-16 civarına kadar aziz yıldırım'ın finanse ettiği gruplar bir şekilde tepkiyi başka yöne çeviriyordu. o tarihlerden ali koç'un başkanlığına giden dönemde stadda/salonda çok kavgalar yaşandı gruplar arasında. zaten taraftar da bu noktada biraz refleks gösterdi ve ali koç başkan seçildi. o günden beridir taraftar bir nebze daha refleksif olsa da "20 sene aziz yıldırım'a şans verdik, biraz da ali koç'u bekleyelim" tavrı da ağır basıyor.

    ancak başta kim olursa olsun, sonuç yine değişmiyor. bu insanlar yıllardır bir şeylere inandırılıyor. sonunda madara olup dalga geçiliyorlar. madara olup dalga geçildikçe daha bir hırsla inanıyorlar. daha bir hırsla inanınca daha bir madara olup daha bir dalga geçiliyorlar. böyle böyle bu döngü gidiyor.

    "bizim penaltılarımız temiz ama hande sümertaş'tan korkup yanlış açıdan veriyorlar" ya da "hakemin mimiklerinden niyetinin ne olduğu belli" diye ortaya çıkan birinin peşinden gitmek yerine onu araya kaynatıp "ne saçmalıyorsun sen" diye eşşek sudan gelinceye kadar dövdükleri gün* belki güzel günlere ulaşma şansları olur...

    yoksa bu kafayla giderse 100 sene daha burunları boktan çıkmaz, bu kahırları da son bulmaz...

    yazıya başlarken aslında iyi niyetle ve samimi olarak kendileri için üzülerek başlamıştım. ancak bu açıdan da bakınca her ne kadar anormal derecede sömürülüyor olsalar da kabahatin bir kısmı da kendilerinde. gözlerini biraz açıp hatayı kendilerinde arayıp yılların verdiği tüm öfkeyi abuk sabuk şeylere değil de sırtlarına binip gününü gün edenlere yöneltseler tüm bu eziyetten kurtulacaklar...
App Store'dan indirin Google Play'den alın