1504
"taş mı yiyek" diyen yönetiminin para karşılığı doldurduğu timler sayesinde bok çukurunun yanında gül bahçesi kaldığı pislik yuvası. serkan inci isimli vatandaş inci sözlük denen garabeti açıp herkese her şeye küfretmeyi, sadece küfürle cümle kurmayı normalleştirmek için büyük çaba göstermişti ekibiyle beraber. 2005'lerde 2006'larda internetin yaygınlaşmasıyla ekşi sözlük kullanıcı profilinde de, içeriğinde doğal olarak bir çeşitlilik başlamıştı ama kırılma noktası burasıydı.
hatta 15 sene sonra bugün maruz kaldığımız şeylere bakınca inci sözlüğün bir prototip olduğu kanısına varmak bile mümkün. boz baykuşlar diye sevimli gösterilmeye çalışıldığı, trt'ye falan çıkarılmışlığı vardı bu adamların. şimdilerde hatırlanmaz...
işin bu paralı köpekler boyutu bir kenara; o güne kadar kural, mural, format diye ama az ama çok bir şeyler yapmak mümkündü böyle sözlüklerde. inci sözlük, nedense, herkesin kurallara uymamak için bir referans olarak gösterdi. hatta yayın hayatının başlangıcı o günlere gelen galatasaray sözlük'te bile ilk zamanlar bunun tartışmaları çok döndü. aradan geçen 10 küsur yılda da hala devam ediyor.
bir iki nesil alımı yapıldıktan sonra ekşi sözlük'te artık baskın hale geldi bu herkese her şeye sikmeli sokmalı konuşmayı marifet sanan insan tipolojisi. zaten sonradan geriye dönüp bakınca aslında nelerin nelerin tezgahlandığı görüldükçe buralarda da belli şeylerin o yıllarda başladığını tahmin etmek çok uçuk değil. zaten ilerleyen 10 yıl içinde internetin de hayatımıza angaje olmasıyla türkçe internet içeriğinin %99,5'i tamamen algı ve yönlendirme üzerine kurulu olmaya başladı.
tabi o dönemlerdeki bir diğer kırılma noktası da candaş tolga ışık denen her devrin adamı(!) vatandaşın yönetim kuruluna seçilmediği halde beşiktaş'ın bu tarz işleri için çalışmaya başlaması oldu. dışardan ekşi beşiktaş diye şirin gösterilip başlayan örgütlenme, üç büyük takımın interneti bitirme noktasına getiren toksikleştirme harekatında başı çeken oldu. bugün bu örgütün en deşifre olan elebaşının kulüpten aldığı paranın bir taksiti yüz bin dolarlar seviyesinde ifade ediliyor.
bu işin diğer taraflardan gelen ayakları ilgi alanımızın dışında olduğu için uzun uzadıya yazmak anlamsız. ancak tamamen amatörce ve iyi niyetli şekilde insanların goygoy yapmak için başladığı bir yolculuğun bugün böylesine kirli, böylesine adice ve böylesine büyük paraların döndüğü bir şer yuvası haline dönmüş olması üzücü.
dünyanın en aşağılık fikrini de, sadece sayfayı yayına alan çocuğun okuduğu bir yazıyı bile parlatabilirsiniz burda. tabi ücreti mukabilinde. geçtim yani böyle para karşılığı ekip kurup sabah akşam canın sıkıldıkça birilerine/bir değere küfrettirmeyi falan...
ekşi sözlük'ün hala yayında olması ve kurucusunun "bir görüş, hemen altında zıt bir görüş. tartışma kültürüne çok büyük katkısı var ehe ehe" diye bunu hala pazarlamaya çalışması ise düşündürücü. olumsuz bir şey diyemiyorum, neticede hepimiz üç kuruş maaş için mümkün olsa 7/24 çalıştırılıp sabah akşam hakarete ya da hak etmediğimiz psikolojik şiddete maruz kalan insanlarız. eminim ki inanılmaz tatlıdır bu paraları böyle bir elim yağda bir elim balda şekilde kazanmak...
umarım adalet denilen ve hep ölümden sonrası için bir lütuf olarak gösterilen şey bu dünyadayken tecelli eder de bazı şeylerin boşuna yaşanmadığını görme lüksümüz olur en azından...
hatta 15 sene sonra bugün maruz kaldığımız şeylere bakınca inci sözlüğün bir prototip olduğu kanısına varmak bile mümkün. boz baykuşlar diye sevimli gösterilmeye çalışıldığı, trt'ye falan çıkarılmışlığı vardı bu adamların. şimdilerde hatırlanmaz...
işin bu paralı köpekler boyutu bir kenara; o güne kadar kural, mural, format diye ama az ama çok bir şeyler yapmak mümkündü böyle sözlüklerde. inci sözlük, nedense, herkesin kurallara uymamak için bir referans olarak gösterdi. hatta yayın hayatının başlangıcı o günlere gelen galatasaray sözlük'te bile ilk zamanlar bunun tartışmaları çok döndü. aradan geçen 10 küsur yılda da hala devam ediyor.
bir iki nesil alımı yapıldıktan sonra ekşi sözlük'te artık baskın hale geldi bu herkese her şeye sikmeli sokmalı konuşmayı marifet sanan insan tipolojisi. zaten sonradan geriye dönüp bakınca aslında nelerin nelerin tezgahlandığı görüldükçe buralarda da belli şeylerin o yıllarda başladığını tahmin etmek çok uçuk değil. zaten ilerleyen 10 yıl içinde internetin de hayatımıza angaje olmasıyla türkçe internet içeriğinin %99,5'i tamamen algı ve yönlendirme üzerine kurulu olmaya başladı.
tabi o dönemlerdeki bir diğer kırılma noktası da candaş tolga ışık denen her devrin adamı(!) vatandaşın yönetim kuruluna seçilmediği halde beşiktaş'ın bu tarz işleri için çalışmaya başlaması oldu. dışardan ekşi beşiktaş diye şirin gösterilip başlayan örgütlenme, üç büyük takımın interneti bitirme noktasına getiren toksikleştirme harekatında başı çeken oldu. bugün bu örgütün en deşifre olan elebaşının kulüpten aldığı paranın bir taksiti yüz bin dolarlar seviyesinde ifade ediliyor.
bu işin diğer taraflardan gelen ayakları ilgi alanımızın dışında olduğu için uzun uzadıya yazmak anlamsız. ancak tamamen amatörce ve iyi niyetli şekilde insanların goygoy yapmak için başladığı bir yolculuğun bugün böylesine kirli, böylesine adice ve böylesine büyük paraların döndüğü bir şer yuvası haline dönmüş olması üzücü.
dünyanın en aşağılık fikrini de, sadece sayfayı yayına alan çocuğun okuduğu bir yazıyı bile parlatabilirsiniz burda. tabi ücreti mukabilinde. geçtim yani böyle para karşılığı ekip kurup sabah akşam canın sıkıldıkça birilerine/bir değere küfrettirmeyi falan...
ekşi sözlük'ün hala yayında olması ve kurucusunun "bir görüş, hemen altında zıt bir görüş. tartışma kültürüne çok büyük katkısı var ehe ehe" diye bunu hala pazarlamaya çalışması ise düşündürücü. olumsuz bir şey diyemiyorum, neticede hepimiz üç kuruş maaş için mümkün olsa 7/24 çalıştırılıp sabah akşam hakarete ya da hak etmediğimiz psikolojik şiddete maruz kalan insanlarız. eminim ki inanılmaz tatlıdır bu paraları böyle bir elim yağda bir elim balda şekilde kazanmak...
umarım adalet denilen ve hep ölümden sonrası için bir lütuf olarak gösterilen şey bu dünyadayken tecelli eder de bazı şeylerin boşuna yaşanmadığını görme lüksümüz olur en azından...