• 43503
    “galatasaray televizyonu’nun değerli mensupları, sizleri ve şahsınızda değerli kamuoyunu saygıyla selamlıyorum. her şeyden evvel büyük sanatçı, seçkin galatasaraylı ferhan şensoy’un ebediyete intikalinden dolayı duyduğumuz derin üzüntüyü ifade etmek istiyorum. konfüçyus’a atfedilen bir söz vardır: ‘bir insan öldüğü gün ölmez, günün birinde yeryüzünde bir başka insan onun ismini son kez söyler. o insan o zaman ölür’. ferhan şensoy ebediyen yaşayacak. kendisine allah’tan rahmet diliyor, bize tüm kattıkları için şükranlarımızı sunuyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.”

    “bir süredir galatasaray televizyonu’nda açıklama yapmadım. vbunun biraz yaz tatiline bağlı özel sebepleri vardı. biraz da kulübümüzün iletişimine dair bir reorganizasyonun sonuçlanmasını bekledik. bildiğiniz gibi sayın ahu özyurt, kulübümüzün kurumsal iletişim direktörü olarak göreve başladı. kendisi aynı zamanda profesyonel kulüp sözcümüz olarak görev yapacak. bundan böyle kulübümüzün günlük gelişmelerine dair açıklamaları kendisinden dinleyeceğiz. sayın özyurt’un gazetecilik kariyerindeki başarıları takdirimizin fevkinde olduğundan burada böylesine seçkin bir gazeteci ile çalışacak olmaktan duyduğumuz memnuniyeti ifade etmekle yetineceğim. diğer yandan cinsiyet ayrımcılığından hem erkek hem kadın yönünde kaçınmakla birlikte futbol gibi bir dilin hakim oluğu alandaki değerlendirmelerimizin, bir kadın tarafından yapılacak olmasını önemsediğimizi söylemeden geçemeyeceğim. sayın özyurt’un kulüp sözcülüğünün, sürdürmeye çalıştığım yönetim kurulu sözcülüğü görevini işlevsiz kılmadığını düşünüyoruz. yönetim kurulu sözcülüğünü günlük gelişmelere dair hızlı tepki vermekten ziyade, belli aralıklarla yönetim kurulumuz adına genel değerlendirmelerde bulunan bir konum olarak tasarladık. bu aralıkların sıklığını biraz da gelişmeler belirleyecek; ama yönetim kurulu sözcümüzün kamuoyun huzurunda bıkkınlık vermeyecek kadar seyrek, böyle bir görevi anlamlı kılacak kadar sık bulunmasını temine çalışacağız. böyle bir model türkiye’de ilk defa kurgulandı. dolayısıyla ideal uygulamasını biraz deneyerek bulacağız. sayın özyurt’un göreve başlamasının tekil bir karar olmadığını belirtmek isterim. ilk 100 gün planımızda olduğu üzere kulübümüzün bütün sistemlerini analiz ediyor, sistemsel yeniden yapılandırma ihtiyaçlarını tespit ediyoruz. sayın özyurt’un aramıza katılması da kurumsal iletişimde yeni bir modelin ilk adımıdır.”

    “ilk 100 gün planımızın diğer bütün unsurlarının da elbette takipçisiyiz. bütün üyelerimiz ve paydaşlarımızı kucaklayarak, eleştirilerden yararlanmaya çalışarak, genel kurulun amirimiz olduğu bilinciyle, tüzüklerimize harfiyen riayet edilerek bize emanet edilen sorumluluğa layık olmaya çalışıyoruz. görevdeki 100. günümüze müteakip, bu planın uygulanmasındaki başarıların ve eksiklerin muhasebesini de galatasaray camiasına arz edeceğiz.”

    “galatasaray camiasını ilgilendiren iki önemli gelişme hakkında da bilgi arz etmek istiyorum. bunlarında bir tanesi 2020-2021 senelerinde salgından dolayı yapamadığımız mali genel kurullar. yönetim kurulumuz, bu genel kurulların 9 ekim tarihinde, eğer çoğunluk sağlanmazsa 16 ekim tarihinde yapılmalarına dair karar aldı. uygulamaların detaylarını ayrıca açıklayacağız.”

    “arz etmek istediğim ikinci konu da disiplin kurulundaki iki dosyaya dair. galatasaray camiasının bildiği ve benim de daha önce arz etmiş olduğum üzere bundan bir süre evvel bazı üyelerimiz, geçtiğimiz dönem başkanımız sayın mustafa cengiz ve bazı yönetim kurulu üyelerini 22-29 mayıs 2021 tarihinde yapılması gereken seçimli olağan genel kurulun iptal kararının alınmış olunmasından dolayı disiplin kuruluna sevk etmişlerdi. disiplin kurulumuzun aldığı tavsiye kararı yönetim kurulumuza geldi. buna göre disiplin kurulumuz oy birliği ile galatasaray spor kulübü derneği tüzüğünün 109/1 ve 109/2 maddesi ihlalin unsurları oluşmadığından ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. öneri niteliğindeki bu karar, gereği yapılmak üzere yönetim kuruluna sevk edildi. yönetim kurulumuzda görüşüldü. yönetim kurulumuz oy çokluğu ile disiplin kurulunun yararına uymaya, yani ceza tayinine mahal olmadığına karar verildi. disiplin kuruluna sevk edilmiş olan ikinci bir dosya, yine bazı üyelerimizin geçmiş dönem divan kurulu başkanımız sayın eşref hamamcıoğlu ve divan yönetimi hakkında, sanal ortamda yapılan divan toplantılarının kvkk’ya uygun yapılmamasından dolayı disiplin kuruluna yaptıkları başvuruydu. disiplin kurulumuz konuyu görüştü ve yine oy birliği ile galatasaray spor kulübü derneği tüzüğünün 108/1 maddesi’ndeki eylem oluşmadığı için tüzüğün 112. maddesine göre savunma alınmasına gerek olmadığına ve ihlalin unsurları oluşmadığından ceza verilmesine yer olmadığına toplantıda bulunanların oy birliği ile karar verdi. yönetim kurulumuz da oy birliği ile alınmış bu kararın oy birliği ile uygulanmasına karar verdi.”

    “geçtiğimiz günlere dair, yapmayı dilediğim bir değerlendirme de bir sporcumuzun giresunspor maçındaki spor etiğine ters davranışı üzerine olacak. konu kamuoyunda ziyadesiyle tartışıldığından, pratik detaylarla vaktinizi almayacağım; ama ilkesel zeminde altını çizmek istediğim bir husus var. sıklıkla vicdan hürriyetini savunuyoruz. bu hürriyetin temel şartlarından biri de doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyi bilmektir. başkası yapınca yanlış olunca, biz yapınca doğru olmaz. o yüzden sporcumuzun davranışını tevil yoluna gitmedik. daha önce bir vesile ile ifade ettiğim gibi spor kulüpleri sporcularının sadece bedensel gelişmelerinde değil, ahlaki olgunlaşmalarından da sorumludur. bunun elbette galatasaray spor kulübü için de geçerli olduğunun bilincindeyiz. zaten bunun için bu bilinci bu olayda ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. kulübümüzün kurumsallığına ve iç ilişkiler hiyerarşisine uygun biçimde hem galatasaray’ın değerlerini hem de takımımızın menfaatlerini gözeten hakkaniyetli adımlar attık. başka bir deyişle, yanlışa doğru demek ilkesizliğine düşmedik ama oyuncumuzun yaptığı yanlışın galatasaray’a zarar verme sürecine dönüştürülmesine de müsaade etmedik. aslında bu süreçte yaşananlar tff’deki kah yapısal kah kişiler kaynaklı sorunların vehametini bir kere daha ortaya koydu. galatasaray spor kulübü yönetimi olarak göreve geldiğimiz günden itibaren tff yönetimi ile ilişkilerimizi türkiye’de futbolun genel yararında birlikte katkı yapma ekseninde kurmaya çalıştık. bunun için samimiyetle el uzattık; ama ne yazı ki elimiz boşta kaldı. buradaki üzüntümüz ve tasamız galatasaray’ın dar anlamda menfaatleri değil. türkiye’de futbolun yüksek standartlarda yönetilmesine, bütün futbol ekosisteminin ihtiyacı var ve bu noktadan çok uzaktayız."

    “bu durum yarattığı birçok sorunun yanı sıra, kulüpler arası ilişkilerin kimyasını da bozuyor. bunun üzücü örneklerinden birini dün yaşadık. bildiğiniz gibi galatasaray ve rizespor arasında bir ihtilaf var. insanız, olabilir. spora gönül vermiş medeni insanlar olarak, bunu konuşuruz, hallederiz. gerekirse hukuk yoluna giderek hallederiz; ama bu süreç ne yazık ki böyle gelişmedi. dün rizespor’un bizi itham eden sert açıklamaları oldu. bizim bu ithamlara cevap veren yine sert açıklamalarımız oldu. oysa ki bizim rizespor’la veya başka bir kulüple ihtilafımız olabilir ama husumetimiz olamaz. gelinmiş olan bu nokta, esas itibarıyla türkiye’deki futbolun genel yönetim süreçlerindeki sıkıntıların bir yansımasıdır. o kadar ki, dünyada her medeni ortamda ifade hürriyeti kapsamına girecek ifadelerinden dolayı başkanımıza kendince ceza vermeye çalışırken,’hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin hukukunu önceleyen ve talimatla karar veren kurulunuz nezdinde savunma yapmayı zul addederim’ ifadesinin muhattabı olmuş kişileri ve kurumları gördükçe biz mahcubiyet hissediyoruz. bu hâli türk futboluna yakıştırmıyoruz. onun için türkiye’de futbolun kendimize, sadece galatasaray’a değil, hepimize yakışır şekilde yönetilmesi için mücadele vereceğiz. hak arama özgürlüğümüzün el verdiği bütün hukuki adımları atacağız. konuyu futbolun bütün önemli platformlarının gündemine taşıyacağız. hem ulusal hem uluslararası ölçekte vereceğimiz bu mücadele sportif başarı için değil. bir maçı kazanır ya da kaybedebiliriz. şampiyon olabiliriz ya da olmayabiliriz. bunların hepsi sportif rekabetin doğal sonuçlarıdır; ama sadece galatasaray’ın değil gelişmiş bir toplumun değerlerine aykırı bir düzene göz yumamayız. yummayacağız. üyelerimizle, taraftalarımızla, paydaşlarımızla ve tarihimizle çok güçlü bir camiayız ve bu mücadelede kenetlendik. hak bildiğimiz yolda yalnız da olsak yürürüz elbette; ama böyle bir mücadelede yalnız kalmamayı, türkiye’de kişisel menfaatlere alet olmayan, siyaset üstü ve adil bir spor düzenini isteyen herkesle birlikte olmayı diliyoruz.”

    “futbolda kurumsallıktan ve ilişkileri hiyerarşisinden bahsetmişken yönetim kurulumuzla teknik direktörümüz sayın fatih terim arasındaki açık, güvene dayalı ve ahenkli ilişkinin altını çizmek isterim. bu, olması gerekendir. kulüp yönetimi olarak sadece futbolda değil, her spor branşında hocalarımızla bu mahiyette ilişkiler kuruyoruz. kurmak zorundayız. zaten kuramadığımız noktada da ilişkiyi bitirir, kurabileceğimiz hocalarla çalışırız. fatih hocamız, futbolun sadece türkiye’de değil, dünyada önde gelen simalarındandır. biz kendisine güvendik. sporcularımızı emanet ettik. eğitimden gelen ve üniversite yöneticiliği yapmış bir insan olarak söylüyorum. öğrencilerinizin eğitimini bir hocaya emanet edersiniz, daha sonra o hocanın her gün sınıftaki işine karışmazsınız. hoca, yaptığı işin hesabını eğitim yılı sonunda, hatta bazen eğitim uzun soluklu bir süreçtir, bazen birkaç eğitim yılı sonra verir. fatih hocamızın günü geldiğinde bu hesabı hem yönetimimize hem galatasaray camiasına en iyi şekilde vereceğine dair inancımız tamdır. aynı şekilde biz de yönetim olarak sportif kararlarımızın sonuçlarının hesabını genel kurulumuza ve galatasaray camiasına vereceğiz. bunu da yüz akıyla yapacağımıza inanıyoruz. bu vesile ile başkanımız ile hocamız arasındaki yıllar öncesine dayanan dostluktan veya fatih hocanın galatasaray divan kurulu üyesi, kıdemli bir galatasaraylı olmasından yola çıkarak ya da bilemediğimiz başka saiklerle fatih hocaya teknik direktörlüğün ötesinde galatasaray yönetiminde rol biçen yorumların gerçeklikte karşılığının bulunmadığının altını çizmek isteriz. dileyen dilediği yorumu yapmakta serbesttir. herkesin üslubu da kendine aittir. üslubu beyan, ayniyle insan. yine de türkiye’de belirli konumlara gelmiş gazetecilerin bu konuların ele alış üslubu karşısında duyduğumuz hayreti de geçemeyeceğiz.”

    son olarak geçtiğimiz günlerin iz bırakan olaylarından bir tanesi de tevfik fikret’in aşiyan’daki mezarı başında gerçekleşen anma töreniydi. galatasaray spor kulübü ve galatasaray lisesi, galatasaraylılar derneği önderliğinde 19 ağustos’ta vefatının 106. yıl dönümünde türk aydınlanmasının ilham kaynaklarından, seçkin galatasaraylı yazar, şair ve öğretmenin manevi huzurunda bir araya geldiler. bu bir aradalığın verdiği mesaj çok güçlüdür. galatasaray eğitim ve sporun yer yüzünde eşine az rastlanır ahenkte bir birlikteliliğidir. biraz spekülatif olacak; ama ülkemizde futbol oynayanlara iyi bakılmadığı yıllarda, diyelim ki 1908-1910 arasında galatasaray lisesi müdürü tevfik fikret, ali sami yen’in isteğiyle galatasaray spor kulübü’nün koruyucu başkanlığını da üstlenmiş olmasaydı, galatasaray spor kulübü, 2000 yılında uefa kupası’nı almamış olabilirdi. bu hiç spekülatif değil. bir olgu. bir spor kulübü düşünün ki mağazalarında futbolu isimleri ve numaraları yazan formaların yanı sıra göğsünde ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ yazan tişörtler de satışa çıkarsın ve bu tişörtler hemen tükensin. bunun dünyada emsali olduğunu zannetmiyorum. değerli şair, aziz dostum ve kardeşim sunay akın, müzelerde bir toplumun aydınlanma tarihinin olduğunu söyler. bu sözlerin ifadesini en güçlü bulduğu yerlerden biri de beyoğlu’nda, galatasaray lisesi’nin hemen karşısında, eski beyoğlu postane binası’ndaki galatasaray üniversitesi kültür ve sanat merkezi’dir. burası galatasaray üniversitesi, galatasaray lisesi ve galatasaray spor kulübü tarafından el birliği ile yaşatılıyor. bahsettiğim eğitim-spor ilişkisini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. henüz görmemiş olanlara ziyaret etmelerini naçizane tavsiye ederim. aslında tff’nin yöneticilerini de buraya bekleriz. belki böylece galatasaray’ı etik ve değerler açısından karşılarına alanların, karşılarına sadece bir spor kulübünü değil, türkiye’nin aydınlanma birikimini de aldıklarını görürler. bu birikim, er ya da geç kazanır. kazanır çünkü o nazım hikmet’in ifadesiyle ‘tarihin o durdurulmaz akışının ürünüdür’. galatasaray da o akış yönünde yürüyen insanların geleneğidir."

    remzi sanver
App Store'dan indirin Google Play'den alın