• 320
    santraforsuzluktan yakınıyorsun di mi? al, zlatan ibrahimovic; benden... bek de mi lazım? şurda dani alves olacaktı bi tane, uyarsa al. bi de sol bek, hmm... gianluca zambrotta uyar mı? ha illa ofansif olsun diyosun. karışmak gibi olmasın ama football manager'ı azalt biraz bence. iyi hadi maxwell vereyim? ya lafı mı olur al, senden kıymetli mi? şimdi bi de stoper... valla haklısın ne diyeyim; kaynanan seviyomuş, rio ferdinand kalmış geçen partiden, sevildiğini bil... kaleci mi? niye lan franco iyi gibiydi? tamam ya tamam; 99'da saçından kopardığım telden taffarel'i klonlamıştım, 10 yıldır buzdolabında duruyo, sana kısmetmiş...

    suratındaki ebleh gülümsemeden anladığım kadarıyla, "bu kadroyla atletico'yu ezer geçeriz lan!!!" diye düşünüyorsun di mi? nah geçersin...

    bekinle, santraforsuzluğunla, stoperinle, kalecinle yenilmedin; ön liberolarınla yenildin çünkü. bak şimdi; ofsayt icat olunduğundan beri, futbol halat çekme yarışı ile çok büyük benzerlik gösteriyor. çünkü:

    1-) bu oyun 60, bilemedin 65 metrede oynanır; 100 küsür metrelik sahanın tamamına 11 kişiyi yayamazsın.

    2-) o 60 metrenin hangi 60 metre olacağını da kendin seçemezsin, onu ön liberoların performansı belirler. orta alanda çalıp iyi kullandıkları her top, arkalarındaki defansa 1'er 2'şer metre ileri çıkma fırsatı verir ve rakip hücumcular da onlarla beraber gerilemek zorundadır; yoksa ofsaytta kalırlar. ön liberoların mücadelesi ile 1'er 2'şer rakipten sökülüp alınan her metre, seni rakip kaleye daha da yaklaştırır. kanattan yapılan ataklarla kazanılan metreler kalıcı değildir, çünkü merkezi değildir, pozisyonu asimetriktir; takımın geri kalanı kanat oyuncusuna paralel olarak hareket edemez. kanat oyuncusu driblingle yardırırken, onu sadece hücumcular takip edebilir. [iç ses/on] neden golden sonra tekrar santra yapılır sanıyorsun? oyunun döndüğü 60 metreyi sıfırlamak için... [iç ses/off] bu oyun belki de bu yüzden bu kadar güzel...

    ignacio camacio(pardon, edit: raul garcia) ve assuncao'ya karşı mehmet topal ve mustafa sarp'la zaten orta alanda kaybetmeye mahkumuz. öyle de oldu ve top çala çala bizi ikinci yarıda orta sahamıza gömdüler. top çalabilmek için elleirnde mücadeleden başka koz olmayan iki ön libero ile oynadık. sakın öyle "evet" manasında başını sallama; dünden beri rijkaard'ın takımı geriye yasladığını, defansif oynattığını yazıp(daha doğrusu sıçıp) duruyorsun! şu çocukça angut hezeyanların yüzünden bu ülkede 2 senede bir teknik direktör değiştirildiğini düşündükçe delirecek gibi oluyorum!

    gelelim sana rijkaard...

    şu an muhtemelen "ulan galatasaray dediler, adına tav olduk, geldik... ama ne biçim memleket lan burası? 70 milyondan 1 ön libero çıkmaz mı be?!" diye düşünüyorsun. valla ne diyeyim, haklısın. ama bahane bulma sen de, orta alanda mücadelesi sağlam olan takım her maçı kazansa; yaratıcı futbolculara milyon dolarlar ödeneceğine, adamlar gider afrika'dan iri yarı 2 tane ön libero bulur, alınmadık kupa bırakmazdı. orta sahadaki mücadeleleriyle boy ölçüşemiyorsan, sen de onlarda olmayanla oyna; yaratıcılıkla! anladık; top dağıtımı üstlenen elano maça pek iyi başlayamadı ve ilk yarı sonunda resmen biçildi. tamam, çıkart; ama ayhan'ı oyuna almak niye? "adamlar bizden iyi basıyor, bari defansif oyuncuyla karşılık vereyim..." diye mi düşündün? o zaman oyuna alacağın adam barış'tır; herifin varı yoğu rakibe basmak zaten. yoksa "ayhan'ın ofansif kabiliyetlerinden" faydalanmak için mi oyuna aldın? ah be abi... kaç kere yazacağız? hadi sen nasıl olsa okumuyorsun da; daha kaç kere deneyip yanılacaksın? o ayhan'ı sana nasıl anlattılar biliyorum; "ooo, geçen sene bizim takımın pas yüzdesi en yüksek adamıydı bu, bi de sivas'a bi gol attıydı; görsen..." dediler. eskidendi o abi; geçti gitti ya...

    rakibe ofansif olarak karşılık vermek istiyorsan, sahadaki en yaratıcı futbolcun arda'yı forvet arkasına çek ve santrafora arda'ya nispeten daha yatkın olan gio'yu da oyuna alarak monte et... tamam; bu planın da işe yarama ihtimali %40'ı geçmez, sonuçta form durumlarını falan bizden iyi biliyorsun, belki antrenmanda ayhan ağzını açık bıraktı, bilemem... ama ayhan akman değişikliğini anlamadım rijkaard, anlayamam!

    neyse frank, sana sözüm bu kadar. gördüğün gibi eleştiriyorum fakat makulüm. takımı defansif oynattığını iddia eden falan çıkarsa bana yolla; kızılcık sopası buldum geçen, güzel zımparaladım falan, siftahını yapalım artık...

    -----

    öyle ya da böyle, orta alan mücadelesini kaçınılmaz olarak kaybettik mi kardeşim? öyleyse umudumuz, sadece kontrataktır ve gol yememe ihtimalimiz de yoktur. orta sahayı ele geçiren, bir şekilde golü bulur. açığı veren, maçtan daha günler önce yerme cümlelerini hazırladığın uğur, hakan balta, servet değil; çok güvendiğin lucas neill de olabilirdi. stoper ikilin isterse carles puyol - rio ferdinand olsun, sen rakip hücumcuya ilk aktif direnişini ancak ceza sahası önünde(stoperlerinle) gösterebiliyorsan; kocaelispor'dan/kasımpaşa'dan/çaykur rizespor'dan "minimum" 1 gol yersin. yediğimiz goller nasıl bir kişinin verdiği açığa bağlanabiliyor, anlamıyorum. 15 dakika önceden bağıra bağıra gelmiyor muydu gol? tamam ulan; senin hatrına, zaman makinesi ile düne dönüp uğur ve servet'in verdiği iki açığı bir şekilde siliyorum. peki sen buna rağmen o maçı gol yemeden kapatabileceğimize gerçekten inanıyor musun?

    eğer bize bu maçı kaybettirenin, golleri yediğimiz dakikalarda yaptığımız hatalar olduğuna inanıyorsan:

    (bkz: #322505)
    (bkz: #322477)

    ama nasıl olsa problemin köklü ve sistematik olduğuna inanmak istemeyecek ve ilk 11'de yapılacak 1-2 değişiklikle maçın da, euro cup'ın da kazanılabileceğine inanmaya devam edeceksin. servet ömrü boyunca oynadığı oyunu oynamasına rağmen neye şaşırılıyor? hücumda etkili olması + senelerdir kendisiyle taşak geçen dallamaların vicdan mastürbasyonu sebebiyle defansif zaaflarını görmezden geldiğimiz sabri, nasıl "bizi uğur'dan kurtaracak adam" oluyor? uğur'a ben de kızıyorum hücuma katılmadığı için ama, kendini böyle kandırmana izin verirsem durumun şizofreniye kulaç atacak. sabri iyileşip uğur'dan formayı aldığında takıma katacağı tek şey kanat hücumu olacak ve sağ kanadımız sezon başından beri olduğu gibi rakibin vasat kanat oyuncuları tarafından delik deşik edilmeye devam edecek...

    geriye gömülmüş bir takımı driblingle kanattan hücuma çıkarabilecek, dünyada 5-10 tane kanat oyuncusu varsa; biri mutlaka keita'dır. ama bu şekilde değil; sezon başında yaptığı gibi. önüne-arkasına bakmadan, hiç bir şey görmeden, ne pahasına olursa olsun sıfıra inmek için deli gibi koşan keita gerekiyor. tamam; adam bileğine hakim ama bunu gösterecekse, ceza sahasına yakınken göstermeli; orta alanda süratlenmesi gerekirken, rakibine bacak arası atmaya çalışarak zaman kaybetmemeli. eskisi gibi süratini kullanarak geçip gitmeli.

    bir kere daha "arda'dan santrafor olur mu yeaa..." duyarsam delirecem sanırım. kaç etti bilmiyorum ama, parayla değil ya ulan; bir kez daha anlatıyorum. bi kere tehlikeli bölgedeki topu savunmamız alelacele uzaklaştırırken "hep arda'ya top şişiriyorlar, bu mu total futbol yeaaa..." diyen andavala edecek hiç bir lafım yok malesef; beni aşıyor... arda'nın ileri uçta tutulmasının sebebi, arda topu saklayıp zaman kazandırırken kanattakilere ceza sahasına girecek fırsat yaratmaktır. arda'nın gerçek bir santrafor gibi kaleye sırtını döndüğünü, kanattan orta açılırken top istediğini gördün mü hiç? keita'yı da denedik, olmadı; ne istiyosun anlamadım ki... varsa daha iyi fikrin, söyle. hem sabahtan akşama kadar "rıdvan şöyle, ömer üründül böyle, gürcan bilgiç öyle..." diyeceksin, hem de onlardan duyduğun "arda'dan santrafor yaratılır mı kardeşim?!" zırvalarını burada satacaksın; oksijen israfı seni...

    caner için de bir çift laf etmemek olmaz. o pozisyondan sonra sakin ve makul davranmasını talep edecek kadar zalim değilim; ona söyleyene kadar önce kendimi sakinleştirirdim elimde olsa zaten. niye bağırdıp çağırıp konu komşuyu huzursuz ettim o zaman, niye sehpaya tekme attım da ayağım sargıda şimdi? futbolcuların sırf para aldığı için de sakin olmayı başarabileceğine inanmıyorum; bunda doğruluk payı olsa bile, ayda yılda bir geliyor onlara da o cinnet hali... ama caner' gençliği, uçarılığı, toyluğu sebebiyle gösterilecek şefkati bırakın ana-babası göstersin; bizim işimiz o değil. bizim işimiz, yani galatasaray olarak, hoşumuza gitmese de, caner'in "canını yakmak" ! hatasını öğrenmeli ve daha da önemlisi, istemeyerek de yapılmış olsa, bir hatanın bedeli olacağını bilmeli! öğrenmesi ve ders çıkarması gereken hatası, kırmızı kart görmek değil; dediğim gibi, onu ana-babası öğretsin. o kartı görürken aklından ne geçtiğini adım gibi biliyorum: "ben futbolumu oynayıp, şovumu yapıp, piyasamı kuramadıktan sonra; yerim galatasaray'ı, elensin bana ne!!!" . buydu aklından geçen... penaltıysa penaltı; arda'nın penaltısı değil miydi o, mustafa'nın penaltısı değil miydi? niye bir tek caner? dediğim gibi; hoşumuza gitmese de, yaptığının bir bedeli olacağını bilmeli...

    ayrıca 6. hakem'in gözü önünde elle oynanılan bir pozisyonda penaltı verilmemesine şaşırıyorum ama, önceki yarıda yine 6. hakeme bu pozisyondakine yakın bir mesafede gerçekleşen bir "surata tekme atma" vakasında kırmızı kart çıkmayışı da bir o kadar hayret verici.

    24 saatten uzun bir süre geçti ama forlan'ın golü sonrası atletico'luların söylediği o ispanyolca pınarbaşı hala kulaklarımda çınlıyor... işin kötüsü; daha demin frank'cığıma söylediğim o "dirençli ve pres yapan rakip orta saha oyuncularını, yaratıcı orta saha kurgusuyla yenme" taktiğini de ilk yarıda başarıyla uygulamıştık. ilk yarı bitiminde soyunma odasına 2, belki 3 farklı üstünlükle dönebilirdik; "halamın bıyığı olsa" sığlığında geçiştirilebilecek pozisyonlardan çok daha net şekilde yaklaşmıştık rakip kaleye ulan...

    sktreeeeet; başarılar gelir geçer, asaletin bana yeter...

    sıcak editler: baglamaist'e bkz hatasını gösterdiği için teşekkürler. ve casus'a da paul garcia'yı hatırlattığı için.
App Store'dan indirin Google Play'den alın