• 295
    aslında bu maç hakkında yazacağım yazının ana temasını bülent timurlenk kullanmış.

    demiş ki kendisi;

    --- alıntı ---

    "g.saray'da "o eski halinden eser yok şimdi" şarkısını çaldırtan çok futbolcu var. bir bireysel hatasına rağmen 3-4 net kurtarış yapan muslera'yı bu listeye dahil etmiyorum..."

    --- alıntı ---

    ben de "o eski halinden eser yok şimdi"yi düşünüyordum, takım - hoca - futbolcular ve oyun için. ama yazılmışı var. okumak isteyenler için: https://www.sabah.com.tr/...andan-ya-da-bu-arada

    ben de düşünürken başka bir şarkı buldum, o da cuk diye oturuyor aslında.

    https://www.youtube.com/watch?v=nr5ex_94vp0

    --- alıntı ---

    erken kalkmak mecburen
    işe gitmek mecburen
    eve dönmek mecburen
    mecburiyetten

    oh sesleri of olunca
    her kafadan ses çıkınca
    şaşırınca bunalınca
    mecburiyetten

    mecburen mecburen
    mecburen mecburen
    mecburen mecburen
    mecburiyetten

    --- alıntı ---

    neden mecburen biliyor musunuz? çünkü bana göre takım sahaya "mecburen" çıkıyor. bu futbol isteksizliğinin başka bir anlamı bana kalırsa yok. yani zorlama çıkıyorlar sahaya, futbola dair bir istek bir azim bir çaba (1-2 oyuncuyu ayırarak konuşuyorum tabi) yok. hiç yok yani sezon başından beridir.

    şöyle anlatayım derdimi:

    transfermarkt verilerine çoğumuz güvenmiyoruz. hatta bir zamanlar "bizim oyuncuların bedelini özellikle düşük gösteriyorlar burası fenerbahçelilerin eline geçmiş" falan diye yazan arkadaşlar vardı hatırlar mısınız bilmiyorum.

    hah işte o transfermarkt'a göre bizim "düşük gösterilen" değerimiz şu:
    https://gss.gs/pVm.png

    dün akşam oynadığımız randers fc'nin değeri de şu:
    https://gss.gs/ISK.png

    hadi bana birisi çıksın izah etsin, bizim radamel falcao'ya ödediğimiz paranın biraz daha üzerine koyarak komple kurulan bir takımı biz nasıl yenemiyoruz? mantıklı, futbolun içerisinde kalarak birisi ne olur bana desin ki "bak şurası şöyle burası böyle bundan bundan biz bu takımı yenemedik". ama saha içerisi faktörler ile konuşarak. var mıdır izahı? senin 1 topçun adamların takımına eşdeğer, nasıl oluyor abi açıklayın bana.

    hani "makas" diyip duruyoruz ya, buyrun size makas. hadi abi makası da konuşalım neşteri de döner bıçağını da çifte su katılmış hançeri de kör ekmek bıçağını da. haydi buyrun, nolur konuşun abi makası.

    biz bu takımın 10 katı bütçe ile bu takıma 5 çeksek rakibin hocası çıkıp maç sonunda "saksen bliver bredere" * falan mı diyecek zannediyorsunuz? ya da hadi çeksenize bi 5 bu takıma, hadi ya.

    ama kadro değeri bizim 10 katımız olan takım gelip bize 5-6 çekip gidiyor. gidebiliyor. nasıl abi nasıl, neden?

    çözümü basit:

    ne yapıyoruz abi biz sahada tam olarak? mücadele ediyor muyuz? yok. e maç sonu fatih terim açıklamasında "temaslı oyun olacağını biliyorduk" diyor. hazırlandın mı abi temaslı oyuna? rakibin kadar mücadele ediyor musun, edecek misin bir ara?

    takımdaki herkesten tek beklentimiz şu: pas yapın. sağ bek çizgiye iner pas yapar, sol bek çizgiye iner pas yapar, orta saha zaten pas yapar, stoperler pas yapsın, kaleci bile pas yapsın! forvetimiz ceza sahasının içerisinde dursun da topu oraya götürmeye çalışalım yerine bile biz "orta sahaya kadar gelip pas oyununa destek versin" bekliyoruz abi mantıklı mı ya?

    90 dakikanın 89'u top sende kalsa, 2000 pas yapsan orta sahada ve savunmada. ne oldu? gol mü sayacaklar 2000 pas yapınca? 3000 yapınca mı sayacaklar? milyon pasta mı sayacaklar? nedir abi bilelim ona göre rahatlayalım bari!

    arkadaşlar, dostlar, kardeşlerim. hepinize bakın tekrardan söylüyorum: sahaya çıkan bir futbol takımının amacı gol atmaktır! şaşırdınız mı duyunca? bir takım sahaya gol atmak için çıkmak zo-run-da-dır! çıkmıyorsa burada bir problem var.

    bana izah edin abi bu takımın nasıl gol atacağını? forvetimizi 1 (bir) kez istediği gibi bir top ile ceza sahası içerisinde buluşturabildik. 1 ya 1. 59. dakikada artık pastan bıkmış olacak ki van aanholt kesti topu mami'ye kafa vursun diye. ne konuşacağız, ne anlatacağız abi daha? sen, senin 10'da 1'in kadar değeri olan bir takıma karşı ceza sahasında "gol atsın" diye sahaya koyduğun forvet oyuncunu top ile buluşturamıyorsun abi ne konuşalım?

    önceden bu takım kenarlardan orta falan keserdi derdik ki "vuracak adam yok ki". şimdi vuracak adam var, her topu yerden ayağa oynamaya çalışıyoruz! aman pas olsun! olmasın abi! olmasın! yahu bir kez de direkt oynayın, bir kez doğrudan inin rakip ceza sahasına. yok, 40 pas yapmadan forvetin topa dokunması yasak kardeşim bu takımda! dokunacaksa orta sahaya gelip pas bağlantısı olacak! yok öyle ceza sahasına top insin vurayım atayım falan, ne bu beleşçilik?

    inanamıyorum ya! ciddi ciddi inanamıyorum! ve biz sorunu bu top götürmediğimiz mami'de bulup onun yerine falcao'yu oyuna aldık. ne yaptı abi falcao? 4 tane mi attı oyuna girince?

    hele babel. deli olacağım ben bu adam yüzünden. yemin ediyorum gitmeden beni bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin yatılı hastalarından birisi yapıp öyle gidecek. yahu, iç sahadaki psv maçında topu sağına çekip 35'ten vurdun top korner direğinin yanından auta gitti neredeyse, neyine lan senin bu maçta da aynı şeyi deniyorsun sen?

    gerçi hata ne babel'de ne falcao'da ne arda'da ne feghouli'de ne emre akbaba'da ne onda ne bunda!

    3 yıllık planlama yapacağız, gençleşeceğiz değil mi?

    belli ki 3 yıllık planlamayı da biz babel - falcao - arda - feghouli - akbaba ekibi üzerinden kuruyoruz! belli yani. göz var izan var kenarda 21 yaşındaki barış alper yılmaz otururken bunlar girdiğine göre. 3 sene sonra falcao 38, babel - arda 37 yaşlarına girecekler tabi abi kiminle kuracağız 3 senelik planı? yunus akgün elbette oynayacak bu 3 senelik planda. ama rize'de, adana'da falan. atalay oynayıp oynamayacağı belli olmayan bir kadere kiraya verilsin, ışık kaan arslan'ı da öyle göndeririz bir yerlere. ne olacak abi, bu gençlerle falan oynanır mı?

    ha bu arada falcao oyuna girerken ne oldu biliyor musunuz? randers filip bundgaard kristensen'i attı sahaya. çocuk 17 yaşında 17. falcao 2 katı yaşında biz onu attık sahaya. elin danimarkalısı bilmiyor çünkü içi geçmiş, futbolu unutmuş, sakatlıktan posası çıkmış bir zamanın futbolcularına dünyanın parasını verip son 20 dakika onları oynatmayı. biz biliyoruz abi doğrusunu, doğrusu bu.

    al doğrusu sana. hadi bakalım.

    maçtan sonra da diyoruz ki "eylülde bizde transfer dönemi geç bitince fırsat transferleri falan takımı tamamlayacağız".

    abi, randers'a karşı daha kimi sahaya süreceksin pardon da? çıksaydın komple altyapı, rotasyonsa rotasyon. yenilsek bile ağzımızı açmazdık. bak açarsam namerdim, komple altyapı çıksaydık ve bu takımdan atıyorum 3 yeseydik vallahi billahi ağzımı bile açmazdım. "altyapı abi bu kadar oynayabildiler" der geçerdim.

    yahu 70 - 87 arası hadi 90 diyelim, top sende rakip sahaya baskıyı kurmuşsun. ceza sahasına kaç kere girdin? 20 dakikada kurduğun baskı ve güç dengesi farkı ile bir 5 pozisyon falan bulmanı beklemek hayalcilik mi? demek ki hayalcilik. çünkü bırakın 5 pozisyonu, biz bir kere doğru düzgün girdik, o da rakibin hatasından top feghouli'de kalınca girdik.

    yeter abi! yeter! bunaldım artık ben! bıktım! isyan ediyorum!

    ben direkt oyun oynayan, rakibin ceza sahasına 90 dakikada kurduğu baskı ile en az 20 kere girip pozisyon yaratacak takım istiyorum! yeter savunmada pas yapa yapa bitirdiğimiz maçlar! bu futbol değil! bu galatasaray değil! kimse bana bunu kabul ettiremez, ali sami yen mezarından kalkıp gelip açıklasa ben galatasaray'ın bu halini kabul etmedim, etmiyorum ve asla ama asla da etmeyeceğim!

    3 senelik plan falan geçin abi bunları! hayal satıyoruz hayal var mı alan? senin 10'da 1'in bütçeye sahip takım 17 yaşında çocuk sahaya atarken sen 34-35'liklerden performans bekleyip de bana "3 senelik plan, taraftar beni anlayacaktır" falan demeyeceksin abi! 3 senelik plansa yunus da takımda kalacak, atalay da, altyapıdan yaşı gelen tüm çocuklar da! bu çocukları göreceğiz, sahada izleyeceğiz, ne verip ne veremediklerini değerlendireceğiz!

    3 senelik plan mı kuracaksın? diz abi takımı gençlerden, yunus bir 5-6 maç oynasın bakalım minimum 60-70 dakika. süleyman oynasın, atalay oynasın, mahmut oynasın, bartuğ oynasın, erkan oynasın! 3 senelik plansa bu çocukları görelim ya! 3 sene sonra bu çocukların hangisi bize katkı verecek, hangisi vermeyecek, ne alabileceğiz? bunları bilmiyoruz ki biz, atıyoruz sahaya babel'i, 35'ten taça vuruyor topu ne işime yaradı? babel ile neyin 3 senelik planı?

    ben dün akşam umudumu tamamen kaybettim bu 3 senelik plan safsatasına dair. 3 sene sonunda da biz yine aynı bu bayık futbolu oynarız bugünden yazıyorum ben. hiç bir şey değişmez bu kafa yapımız değişmediği sürece!

    işin en kötüsü, en umut kıranı, en insanı bitireni ise şu: koskoca galatasaray camiasında bir allahın kulu çıkıp da fatih terim'e "yahu hocam bu oyun olmuyor, boşuna ısrar ediyoruz biz bunu oynayamayız gel vazgeç şu inadından allah aşkına biz galatasaray gibi oynamaya başlayalım" diyemiyor ya! bir kişi diyemiyor yada deniliyor ama dinlenmiyor abi!

    bir tane basın mensubu çıkıp da hocaya "yahu hocam senin bu kurmaya çalıştığın oyunu milyar euro'luk takımlar oynayamıyor, fatih terim'in belli bir oyun tarzı vardır ondan vazgeçip de neden bu bayık futbola döndünüz, kim kafanıza girdi sizin?" diye sormuyor!

    en anlamadığım da taraftar. abi nasıl kabulleniyorsunuz ya? nasıl isyan etmiyorsunuz? "3 sene istedi abi 3 sene susarım ben" mi diyorsunuz?

    açık söyleyeyim, geçen seneki mustafa cengiz yönetimi ile yaşadığı problemler sonrasında ben fatih terim'in sahaya konsantre olamadığı için bu durumda olduğumuzu düşünmüştüm. bu sene sahaya konsantre oluyor, yine aynı durumdayız değişen bir şey yok. demek ki durum bununla alakalı değilmiş. hoca sahaya konsantre oluyor tamamen, ama ne hikmetse her gösterildiğinde eller kollar açık bir şeylerden şikayet ediyor ya da suratında sürekli oyundan bir memnuniyetsizlik hali var.

    jim rohn'un çok sevdiğim bir sözü vardır: "if you don't like how the things are, change them. you are not a tree." yani diyor ki "eğer işlerin gidişatından memnun değilseniz, değiştirin. siz ağaç değilsiniz."

    ben artık düşünüyorum ki biz ağacız! kimse memnun değil, hocanın kendisi memnun değil, oyuncular memnun değil, taraftar memnun değil, spor camiasındaki kimse galatasaray'ın oyunundan memnun değil ama biz değiştirmiyoruz.

    ağacız abi biz. ceviz ağacıyız gülhane parkında.

    ne sen bunun farkındasın, ne de terim farkında.

    https://www.youtube.com/watch?v=khD07C-YDL4
App Store'dan indirin Google Play'den alın