73
katılıp katılmayacağımı bilemezken, dün gece yarılarına kadar sokakta kaldırım üstlerinde vay acondios ile dertleşirken, eve içimde büyük bir hüzünle giderken katılmayacağıma karar vermiştim. hatta maça bile gitmeyecektim, bırak gitmeyi izlemeyecektim bile. ama sabah geldim 8de iş yerime açtım bilgisayarı pm'den hagi mesaj atmış;
dağ başını duman almış...
bilmiyoruz almış mı dumanlar dağ başını ama mecidiyeköy'ü de duman alacağı kesin.
büyük galatasaray taraftarı tüm benliğiyle bu maçı bekliyor olacak. mecidiyeköy iş çıkışı hengamesine maç telaşıyla koşturanlar karışacacak. 2010 yılında, ben hala dizinin üstüne sarı-kırmızı flama, kafasına müslüm gürses konserlerindeki müslüm baba yazılı şeritlerteki gibi galatasaray yazılı bantları bağlayanları göreceğim. evet sırtına bayrak asıp gezenler de olacak. starbucks'ta kahvesini yudumlayan yarı prezantabl insanlar da olacak boyunlarında atkısı sarı-kırmızı. kısacası varoşla eliti yine aynı yerde toplayacak bu maç şehrin en canlı yerine -istanbul'un kalp atışlarını duyabileceğiniz yerine-. şişli'de karşılayacak seyyar satıcılar taraftarları. köşe başlarında olacak yine 'abi bilet lazım mı'cılar. şehir dışından gelen ünversiteli gruplar muhtemelen cevahir'de yemeklerini yiyor olacaklar. nevizade'den kopup gelenler metrodan çıkıyor henüz şimdi. sami yen'e yaklaştıkça, e-5 yüzünden havaya karışamayan köfte kokuları uzaktan çalacak burnunuzu. "ulan 95-96 sezonunda bir garip maçtı, hani tugay çakmıştı -çıkartamadım şimdi-, o maçtan sonra yediğim köftenin tadını hala unutamıyorum" diye içinden geçirenler olacak. çadır'ın önünde, heycanlı yeni açık tayfası galatasaray marşları eşliğinde bekleyecek maçı. içlerinde hep altın fıçı'yla karşılıklı sarı-kırmızı çekme isteği. altın fıcı'da yer kalmamış, her yer maç rezervasyonu. terkettiğimizden beri "kuşlar uçmaz kervangeçmez sokak" peki bi uzak eski halinden. duraklardan geçerken, işten evine dönen yorgun insanların bi kısmı "manyak lan bunlar diye" yüzünüze bakarken, bir kısmı da "ulan bok var evde, hanımın suratı, kaynananın dırdırı, kapmak lazımdı atkıyı formayı karışmak lazımdı bu deli kalabalığa" diye iç geçirerek bakacalar yüzünüze. galatasaraylı oldukları yüzlerinden belli, yüzleri aydınlık teyzeler "bu maçı almadan gemeyin" gibisinden bir bakış atacaklar. şıngır-mıngır sosyete kat otopark'a çekmekte jiplerini. tansaş'ın önü tutulmuş, şişeler yokuş aşağı yuvarlanıyor. burger'da aşıklarla maşuklar yemeklerini yiyor, sıkı dostlar muhabbetlerini çeviriyor, sokaktan akın akın geliyor biracılar ikinci kattaki tuvalete. sokaktan üzerinize doğru gelen meşale'nin dumanına karışmış orjin köfte'nin dumanı. köfte sırasında bekleyenler sabırsız. sokak yine zaptedilmiş baştan sona. "abi bi milyon be" diye sırnaşan, üstü başı kirli olsa da, güzel yüzlü çocuklar toplayacak ataköy şarküteri'den alınan içkilerin bozuk para üstlerini. eski tadı olmasa da sokak sokak'tır. en kıyağından dostlarla buluşuyor olmak için bile yeterli bir sebep hala sokak.
gümüş dere durmaz akar...
şimdi biz hala, henüz hagi şimdi uzaktan çakacakmış hissiyatını yaşayacak kadar duygusalsak, derimize geçirdiğimiz metin oktay parçalı forma'nın ruhu benliklerimize kadar işlemişse, aslan arma sahada savaşacakken, hiç kusurumuza bakma atletico, biz senin real'ini de biliriz. biliniz ki, sami yen zemin koleksiyonuna katmayı heycanla beklediğimiz o kırmızı-mavi-beyaz formanız kükremelerimizle dalgalanacak. belki son ispanyol olma şerefine bile erişebilirsiniz. ne kadar büyük olursanız, ne kadar çok savaşırsanız o kadar kolay olacak işimiz. biz biliyoruz ki, şimdi size elenirsek, "kolay mı koskoca atletico madrid'i elemek, böyle patladı balonunuz"; elersek, "ulan adamların uefa umurlarında bile değil, önemli olan la liga, tabii elersiniz" denilecek. umrumuzda mı? tabii ki değil! ama işte siz ne kadar yürekli oynarsanız o kadar kolay olacak işimiz. çok gördük, barça'ları, milan'ları, madrid'leri, manu'ları gömülürken o çimlere. çok gördük, strum graz'ları, helsinborg'ları sevinç çığlıklarıyla ayrılırken burdan. kısacası sen madrid'in büyük düşün. yoksa kalecisi ömer olan antayaspor bile istediğini alabilir bazen sami yen'den. ama işin aslında, delikanlı olun, topunuzu oynayın, topunuzu görelim.
güneş ufuktan şimdi doğar...
şimdi ben zaten kaptanı arda turan olan takımın futbolcusuna "aslan arma-kutsal forma için! metin gibi" demeyeceğim.
yani şimdi kısacası, işin özünde, parçalı forma sahada, biz -karıcaezmez'leri, alpaslan dikmen'leri hissederek- tribündeysek gerisi hiç mühim değil. galibiyet de, tur da teferruat.
biz yine bizbize olalım. maçtan önce şereftir seni sevmek'i söylerken ağlayalım, 3'lü'müzle çoşalım, nevizade geceleri'yle bitirelim geceyi.
varoşu-eliti, etileri-haznedarı, sevgilisi-dostu, sarısı-kırmızısı, şubat 25'i akşamı sami yen'de buluşalım.
yürüyelim arkadaşlar...
şimdi bu yazıdan sonra gelme sokağa!
gelme de görelim.
şimdi nasıl gelinmesin...bugün kesin olarak ben de sokaktayım.
dağ başını duman almış...
bilmiyoruz almış mı dumanlar dağ başını ama mecidiyeköy'ü de duman alacağı kesin.
büyük galatasaray taraftarı tüm benliğiyle bu maçı bekliyor olacak. mecidiyeköy iş çıkışı hengamesine maç telaşıyla koşturanlar karışacacak. 2010 yılında, ben hala dizinin üstüne sarı-kırmızı flama, kafasına müslüm gürses konserlerindeki müslüm baba yazılı şeritlerteki gibi galatasaray yazılı bantları bağlayanları göreceğim. evet sırtına bayrak asıp gezenler de olacak. starbucks'ta kahvesini yudumlayan yarı prezantabl insanlar da olacak boyunlarında atkısı sarı-kırmızı. kısacası varoşla eliti yine aynı yerde toplayacak bu maç şehrin en canlı yerine -istanbul'un kalp atışlarını duyabileceğiniz yerine-. şişli'de karşılayacak seyyar satıcılar taraftarları. köşe başlarında olacak yine 'abi bilet lazım mı'cılar. şehir dışından gelen ünversiteli gruplar muhtemelen cevahir'de yemeklerini yiyor olacaklar. nevizade'den kopup gelenler metrodan çıkıyor henüz şimdi. sami yen'e yaklaştıkça, e-5 yüzünden havaya karışamayan köfte kokuları uzaktan çalacak burnunuzu. "ulan 95-96 sezonunda bir garip maçtı, hani tugay çakmıştı -çıkartamadım şimdi-, o maçtan sonra yediğim köftenin tadını hala unutamıyorum" diye içinden geçirenler olacak. çadır'ın önünde, heycanlı yeni açık tayfası galatasaray marşları eşliğinde bekleyecek maçı. içlerinde hep altın fıçı'yla karşılıklı sarı-kırmızı çekme isteği. altın fıcı'da yer kalmamış, her yer maç rezervasyonu. terkettiğimizden beri "kuşlar uçmaz kervangeçmez sokak" peki bi uzak eski halinden. duraklardan geçerken, işten evine dönen yorgun insanların bi kısmı "manyak lan bunlar diye" yüzünüze bakarken, bir kısmı da "ulan bok var evde, hanımın suratı, kaynananın dırdırı, kapmak lazımdı atkıyı formayı karışmak lazımdı bu deli kalabalığa" diye iç geçirerek bakacalar yüzünüze. galatasaraylı oldukları yüzlerinden belli, yüzleri aydınlık teyzeler "bu maçı almadan gemeyin" gibisinden bir bakış atacaklar. şıngır-mıngır sosyete kat otopark'a çekmekte jiplerini. tansaş'ın önü tutulmuş, şişeler yokuş aşağı yuvarlanıyor. burger'da aşıklarla maşuklar yemeklerini yiyor, sıkı dostlar muhabbetlerini çeviriyor, sokaktan akın akın geliyor biracılar ikinci kattaki tuvalete. sokaktan üzerinize doğru gelen meşale'nin dumanına karışmış orjin köfte'nin dumanı. köfte sırasında bekleyenler sabırsız. sokak yine zaptedilmiş baştan sona. "abi bi milyon be" diye sırnaşan, üstü başı kirli olsa da, güzel yüzlü çocuklar toplayacak ataköy şarküteri'den alınan içkilerin bozuk para üstlerini. eski tadı olmasa da sokak sokak'tır. en kıyağından dostlarla buluşuyor olmak için bile yeterli bir sebep hala sokak.
gümüş dere durmaz akar...
şimdi biz hala, henüz hagi şimdi uzaktan çakacakmış hissiyatını yaşayacak kadar duygusalsak, derimize geçirdiğimiz metin oktay parçalı forma'nın ruhu benliklerimize kadar işlemişse, aslan arma sahada savaşacakken, hiç kusurumuza bakma atletico, biz senin real'ini de biliriz. biliniz ki, sami yen zemin koleksiyonuna katmayı heycanla beklediğimiz o kırmızı-mavi-beyaz formanız kükremelerimizle dalgalanacak. belki son ispanyol olma şerefine bile erişebilirsiniz. ne kadar büyük olursanız, ne kadar çok savaşırsanız o kadar kolay olacak işimiz. biz biliyoruz ki, şimdi size elenirsek, "kolay mı koskoca atletico madrid'i elemek, böyle patladı balonunuz"; elersek, "ulan adamların uefa umurlarında bile değil, önemli olan la liga, tabii elersiniz" denilecek. umrumuzda mı? tabii ki değil! ama işte siz ne kadar yürekli oynarsanız o kadar kolay olacak işimiz. çok gördük, barça'ları, milan'ları, madrid'leri, manu'ları gömülürken o çimlere. çok gördük, strum graz'ları, helsinborg'ları sevinç çığlıklarıyla ayrılırken burdan. kısacası sen madrid'in büyük düşün. yoksa kalecisi ömer olan antayaspor bile istediğini alabilir bazen sami yen'den. ama işin aslında, delikanlı olun, topunuzu oynayın, topunuzu görelim.
güneş ufuktan şimdi doğar...
şimdi ben zaten kaptanı arda turan olan takımın futbolcusuna "aslan arma-kutsal forma için! metin gibi" demeyeceğim.
yani şimdi kısacası, işin özünde, parçalı forma sahada, biz -karıcaezmez'leri, alpaslan dikmen'leri hissederek- tribündeysek gerisi hiç mühim değil. galibiyet de, tur da teferruat.
biz yine bizbize olalım. maçtan önce şereftir seni sevmek'i söylerken ağlayalım, 3'lü'müzle çoşalım, nevizade geceleri'yle bitirelim geceyi.
varoşu-eliti, etileri-haznedarı, sevgilisi-dostu, sarısı-kırmızısı, şubat 25'i akşamı sami yen'de buluşalım.
yürüyelim arkadaşlar...
şimdi bu yazıdan sonra gelme sokağa!
gelme de görelim.
şimdi nasıl gelinmesin...bugün kesin olarak ben de sokaktayım.