521
çok sıkıntılı maç, çok.
canım yandı. bu can yanığıyla olabildiğince sakinleşerek birkaç şey yazacağım. duygusallıktan mümkün mertebe uzaklaşarak...
birincisi maça çıkışımız itibariyle "hele bir şu maç geçsin" fikri varmış gibi fatih terim'in. savunma yapıp mümkün olan en az zararla buradan çıkmak istiyormuşuz gibi. gol atabilme ihtimalimiz maçın başında, oyuncu tercihlerinden çok oyun kurgusu itibariyle neredeyse yok. gördük ki gol yeme ihtimalimiz, 5 gol -6'yı yedik mi bilmiyorum- yemiş olmamızdan bağımsız olarak çok. üç stoperle oynamanın daha iyi savunma anlamına gelmediğini yeniden gördük. ki bence dörtlüye döndüğümüzde daha iyi savunma yaptık. çünkü ona alışkınız takım olarak, oyuncu profilleri olarak. üçlüye pek hazırlanmamışız ya da hazır olamamışız.
üçlü oynarken defans çizgisini altılıyorsanız ve buna rağmen top kenarlara iniyor ve rakip buralardan tehlike yaratıyorsa çok kritik bir yerde hata yapmışsınız demektir. ya da stoperleriniz o kısa mesafede sırtlarını dönmek (yüzlerini kendi kalesine) zorunda kalıyorsa...
bunun haricinde öyle bireysel hatalardan gol yedik ve mücadele eksikliği çektik gibi basit nedenlere indirgenemeyecek bir maç oldu savunma anlamında. tüm maç boyunca, rakibimiz psv futbolun çok basit gerçeklerini uyguladı. sürekli bu basitlikleri zorladı. ve sonuç aldı. aslında ilk sonuç idealden uzak, sürpriz/baskın etkisiyle açıklanabilecek bir şey. normalde kalecinin üzerinde iki futbolcu baskıda kalmak istemeyeceğiniz bir şeydir. peki bu gol oyunu bozdu mu? eh-işte. goldür sonuçta. ama ne psv oynadığı oyunda bir değişikliğe gitti ne de biz. çok da bir olayı yoktu golün oyuna etki olarak...
psv'nin yaptığı basit futbol doğrularından bahsetmiştim. neydi bunlar: mesela, ilk olarak zone 14 denen ceza yayının hemen önündeki alana oyuncu soktu. sokmakla kalmadı, oyuncularını burada topla buluşturdu. bu toplar neredeyse her zaman kalemize şut ve tehdit olarak geri döndü. kanatlar ceza sahasına çapraz koşu yaptı, zone-14'deki futbolcu hemen her zaman tek topla vesaire bu oyuncuları buldu. hem zone-14'ü hem de half-space'i savunamadığınızda böyle oluyor.
not: gol aksiyomlarının büyük çoğunluğu zone-14'den gerçekleşir, üstelik 8 saniye içinde gerçekleşir. top buraya iner, hiç duraksamadan ilgili yerlere aktarılır. mesela başka ilginç bir istatistik yapılan asistlerin 3’te 2’si half-space yapılıyor. şimdi bu istatistiklere göre bu maçı tekrar izleyin. yediğimiz gollere, yediğimiz pozisyonlara bu gözle tekrar bakın. aslında bizim için bireysel hatalarla yediğimiz gollerden ibaret olmadığını göreceksiniz.
rakibin bizim dip çizgimizde nerede topla oynadığına bakın mesela.
sahaya yayılım ve sahanın neresinde savunma yapacağımız konusunda ise ayrı bir eksiğimiz var. bu çok büyük bir problem. eğer siz -yerleşik savunmadayken hem de- orta saha kanadında savunma yapıyorsanız sıkıntı vardır. orayı savunmanın neredeyse hiçbir mantığı yok. üstelik bu sizin ekstra efor sarf etmenize neden oluyor. 2 kat olarak... birincisi rakibin ideal olmayan bir yerde savunuyorsunuz, ikincisi asıl savunmanız gereken yere geri dönmek zorunda kalıyorsunuz. zamanında dönemediğinizde ise malum tehlike oluyor.
buraya kadar hiçbir şekilde oyuncu tercihleriyle alakalı yorum yapmadım. dolayısıyla transferle ilgili bir konu değil anlattıklarım. bu oyuncular da sizin oyuncunuz. ve bu oyuncuların da bazı belli başlı şeyleri bilmesi gerekir, bu konularda antrene edilmesi gerekir. nerelerin savunmasında daha dikkatli olunması gerektiğini, nerelerde boşuna enerji harcamaması gerektiğini bilmeleri gerekir. zaten görüyoruz, fizik kalite olarak da yeterli değiliz. haliyle üstüne yanlış efor da eklenince yamuluyoruz.
oyuncu tercihleriyle, transfer gecikmeleriyle işim yok anlayacağınız.
ama allah aşkına! arda turan nasıl 60 dakika sahada kalabiliyor? bunu şuradan söylüyorum. arda turan sahada yoktu. hiç yoktu. soso'nun en azından futbol oynayabildiğine kendi gözlerimizle şahit olduk. top aldı, top dağıttı, oyun kurmaya çalıştı, baskı yaptı vesaire... gözümüzün önündeydi. durum buyken soso yerinee arda turan tercihi, hadi tercihi geçelim "geçliği" anlaşılır gibi değil.
bu takımın transferler olsa bile çok işi var. transferle türkiye ligi'ni belki kotarırsınız ama avrupa hayali boşuna kurmayın, kurdurmayın bir zahmet.
çünkü ortada doğru yapılan neredeyse hiçbir şey yok.
canım yandı. bu can yanığıyla olabildiğince sakinleşerek birkaç şey yazacağım. duygusallıktan mümkün mertebe uzaklaşarak...
birincisi maça çıkışımız itibariyle "hele bir şu maç geçsin" fikri varmış gibi fatih terim'in. savunma yapıp mümkün olan en az zararla buradan çıkmak istiyormuşuz gibi. gol atabilme ihtimalimiz maçın başında, oyuncu tercihlerinden çok oyun kurgusu itibariyle neredeyse yok. gördük ki gol yeme ihtimalimiz, 5 gol -6'yı yedik mi bilmiyorum- yemiş olmamızdan bağımsız olarak çok. üç stoperle oynamanın daha iyi savunma anlamına gelmediğini yeniden gördük. ki bence dörtlüye döndüğümüzde daha iyi savunma yaptık. çünkü ona alışkınız takım olarak, oyuncu profilleri olarak. üçlüye pek hazırlanmamışız ya da hazır olamamışız.
üçlü oynarken defans çizgisini altılıyorsanız ve buna rağmen top kenarlara iniyor ve rakip buralardan tehlike yaratıyorsa çok kritik bir yerde hata yapmışsınız demektir. ya da stoperleriniz o kısa mesafede sırtlarını dönmek (yüzlerini kendi kalesine) zorunda kalıyorsa...
bunun haricinde öyle bireysel hatalardan gol yedik ve mücadele eksikliği çektik gibi basit nedenlere indirgenemeyecek bir maç oldu savunma anlamında. tüm maç boyunca, rakibimiz psv futbolun çok basit gerçeklerini uyguladı. sürekli bu basitlikleri zorladı. ve sonuç aldı. aslında ilk sonuç idealden uzak, sürpriz/baskın etkisiyle açıklanabilecek bir şey. normalde kalecinin üzerinde iki futbolcu baskıda kalmak istemeyeceğiniz bir şeydir. peki bu gol oyunu bozdu mu? eh-işte. goldür sonuçta. ama ne psv oynadığı oyunda bir değişikliğe gitti ne de biz. çok da bir olayı yoktu golün oyuna etki olarak...
psv'nin yaptığı basit futbol doğrularından bahsetmiştim. neydi bunlar: mesela, ilk olarak zone 14 denen ceza yayının hemen önündeki alana oyuncu soktu. sokmakla kalmadı, oyuncularını burada topla buluşturdu. bu toplar neredeyse her zaman kalemize şut ve tehdit olarak geri döndü. kanatlar ceza sahasına çapraz koşu yaptı, zone-14'deki futbolcu hemen her zaman tek topla vesaire bu oyuncuları buldu. hem zone-14'ü hem de half-space'i savunamadığınızda böyle oluyor.
not: gol aksiyomlarının büyük çoğunluğu zone-14'den gerçekleşir, üstelik 8 saniye içinde gerçekleşir. top buraya iner, hiç duraksamadan ilgili yerlere aktarılır. mesela başka ilginç bir istatistik yapılan asistlerin 3’te 2’si half-space yapılıyor. şimdi bu istatistiklere göre bu maçı tekrar izleyin. yediğimiz gollere, yediğimiz pozisyonlara bu gözle tekrar bakın. aslında bizim için bireysel hatalarla yediğimiz gollerden ibaret olmadığını göreceksiniz.
rakibin bizim dip çizgimizde nerede topla oynadığına bakın mesela.
sahaya yayılım ve sahanın neresinde savunma yapacağımız konusunda ise ayrı bir eksiğimiz var. bu çok büyük bir problem. eğer siz -yerleşik savunmadayken hem de- orta saha kanadında savunma yapıyorsanız sıkıntı vardır. orayı savunmanın neredeyse hiçbir mantığı yok. üstelik bu sizin ekstra efor sarf etmenize neden oluyor. 2 kat olarak... birincisi rakibin ideal olmayan bir yerde savunuyorsunuz, ikincisi asıl savunmanız gereken yere geri dönmek zorunda kalıyorsunuz. zamanında dönemediğinizde ise malum tehlike oluyor.
buraya kadar hiçbir şekilde oyuncu tercihleriyle alakalı yorum yapmadım. dolayısıyla transferle ilgili bir konu değil anlattıklarım. bu oyuncular da sizin oyuncunuz. ve bu oyuncuların da bazı belli başlı şeyleri bilmesi gerekir, bu konularda antrene edilmesi gerekir. nerelerin savunmasında daha dikkatli olunması gerektiğini, nerelerde boşuna enerji harcamaması gerektiğini bilmeleri gerekir. zaten görüyoruz, fizik kalite olarak da yeterli değiliz. haliyle üstüne yanlış efor da eklenince yamuluyoruz.
oyuncu tercihleriyle, transfer gecikmeleriyle işim yok anlayacağınız.
ama allah aşkına! arda turan nasıl 60 dakika sahada kalabiliyor? bunu şuradan söylüyorum. arda turan sahada yoktu. hiç yoktu. soso'nun en azından futbol oynayabildiğine kendi gözlerimizle şahit olduk. top aldı, top dağıttı, oyun kurmaya çalıştı, baskı yaptı vesaire... gözümüzün önündeydi. durum buyken soso yerinee arda turan tercihi, hadi tercihi geçelim "geçliği" anlaşılır gibi değil.
bu takımın transferler olsa bile çok işi var. transferle türkiye ligi'ni belki kotarırsınız ama avrupa hayali boşuna kurmayın, kurdurmayın bir zahmet.
çünkü ortada doğru yapılan neredeyse hiçbir şey yok.