83
fenerbahçe'nin ertesi sene ülkeden sürgün edilecek olan o dönemki başkanı önderliğinde katıldığı, istanbul'dan "geldikleri gibi" gitmeye hazırlanan işgal kuvvetlerine veda etkinliğinde yapılan maç sonrası kazanılan kupa. fenerbahçe'nin güncel kupa hasreti uzadıkça daha da bir ballandırılarak anılmaktadır.
o kadar ki 1919-1922 arası süren milli mücadeleyi bir kalemde atıp "mücadelenin ilk kıvılcımı" denecek kadar...
çanakkale savaşından alırsak 1915-1922 arası millet cepheden cepheye koşturup can verirken bunlar istanbul'da sıçan gibi saklanmakla, hanedanın son kalıntılarına yamanmakla meşguldü. öyle bir yamanmadan bahsediyoruz ki, "mücadele"nin en ateşli yılları olan 1920-1924 arasındaki kulüp başkanları padişah vahdettin'in damadı ömer faruk efendidir. bu abimiz de öylesine mücadele adamıdır ki 1921 yılında ankara'ya "mücadeleye katılmaya" diye yola çıkmış ancak bizzat atatürk'ün talimatıyla yarı yoldan geri döndürülmüştür.
1919-1922 arası kurtuluş mücadelesi verilmiş, ateşkes imzalanmış, nisan 1923'te ikinci lozan görüşmeleri nihayete erdirilmek üzere başlamış, olay tarihinden bir ay sonra lozan antlaşması imzalanacak, aynı sene ekim ayında cumhuriyet ilan olunacak. o günlerde işgal kuvvetleri hakimiyeti neredeyse 1 yıl önce kaybettikleri istanbul'u boşaltmakla ilgili işlerle uğraşmaktadır. her ne kadar lozan görüşmeleri sonuçlanmamış olsa da istanbul'dan çekilecekleri kesindir zira.
o günlerde istanbul'da zaten bunalmış olan ingiliz askerlere moral olsun, az biraz kafa dağıtsınlar diye bir turnuva fikri ortaya atılır. zaten istanbul ligi'nin ilk yıllarında mücadele eden takımlar arasında da işgal gemilerindeki denizcilerden kurulu takımlar vardır. bu da çok özel bir uygulama değil yani. o turnuvada bir takım şampiyon olur.
daha sonra bu takımın bir türk takımıyla kupasına bir maç yapması, böylece hem biraz şirinlik yapılması hem de istanbul'un işgal kuvvetleri komutanı adına bir anı yaratılması amaçlanır. bütün mücadele boyunca istanbul'da sıçan gibi saklanan fenerbahçeliler zaten ingiliz denizcilere sahada çok çektirmiştir. ömer faruk efendi hemen atlar bu teklife ve maç oynanır. ingilizler öne geçse de zeki rıza sporel'in ikinci yarıdaki iki golüyle maçı ve kupayı fenerbahçe alır.
milli mücadelenin fitilini ateşlediği iddia edilen bu maçtan sonra cümbür cemaat çay bahçesine gidilir, ömer faruk efendi general harrington'a "nasıl geçirdik" muhabbeti yapar. ertesi sene de halifeliğin kaldırılması ve çıkarılan özel yasa ile sürgün edilir. fenerbahçe kah lozan müzakere heyetinden ali naci karacan'ı, kah dönemin federasyon başkanı muvaffak menemencioğlu'nu başa getirerek ülkedeki yeni iktidara yaranmaya çalışır. arayışla geçen bu yıllarında ardından yerli ve milli nazimiz şükrü saraçoğlu'nun başkanlığıyla şimdilerde yana yakıla aradıkları o "parlak" günlerine kavuşurlar...
taa ki profesyonel ligler başlayana kadar...
o kadar ki 1919-1922 arası süren milli mücadeleyi bir kalemde atıp "mücadelenin ilk kıvılcımı" denecek kadar...
çanakkale savaşından alırsak 1915-1922 arası millet cepheden cepheye koşturup can verirken bunlar istanbul'da sıçan gibi saklanmakla, hanedanın son kalıntılarına yamanmakla meşguldü. öyle bir yamanmadan bahsediyoruz ki, "mücadele"nin en ateşli yılları olan 1920-1924 arasındaki kulüp başkanları padişah vahdettin'in damadı ömer faruk efendidir. bu abimiz de öylesine mücadele adamıdır ki 1921 yılında ankara'ya "mücadeleye katılmaya" diye yola çıkmış ancak bizzat atatürk'ün talimatıyla yarı yoldan geri döndürülmüştür.
1919-1922 arası kurtuluş mücadelesi verilmiş, ateşkes imzalanmış, nisan 1923'te ikinci lozan görüşmeleri nihayete erdirilmek üzere başlamış, olay tarihinden bir ay sonra lozan antlaşması imzalanacak, aynı sene ekim ayında cumhuriyet ilan olunacak. o günlerde işgal kuvvetleri hakimiyeti neredeyse 1 yıl önce kaybettikleri istanbul'u boşaltmakla ilgili işlerle uğraşmaktadır. her ne kadar lozan görüşmeleri sonuçlanmamış olsa da istanbul'dan çekilecekleri kesindir zira.
o günlerde istanbul'da zaten bunalmış olan ingiliz askerlere moral olsun, az biraz kafa dağıtsınlar diye bir turnuva fikri ortaya atılır. zaten istanbul ligi'nin ilk yıllarında mücadele eden takımlar arasında da işgal gemilerindeki denizcilerden kurulu takımlar vardır. bu da çok özel bir uygulama değil yani. o turnuvada bir takım şampiyon olur.
daha sonra bu takımın bir türk takımıyla kupasına bir maç yapması, böylece hem biraz şirinlik yapılması hem de istanbul'un işgal kuvvetleri komutanı adına bir anı yaratılması amaçlanır. bütün mücadele boyunca istanbul'da sıçan gibi saklanan fenerbahçeliler zaten ingiliz denizcilere sahada çok çektirmiştir. ömer faruk efendi hemen atlar bu teklife ve maç oynanır. ingilizler öne geçse de zeki rıza sporel'in ikinci yarıdaki iki golüyle maçı ve kupayı fenerbahçe alır.
milli mücadelenin fitilini ateşlediği iddia edilen bu maçtan sonra cümbür cemaat çay bahçesine gidilir, ömer faruk efendi general harrington'a "nasıl geçirdik" muhabbeti yapar. ertesi sene de halifeliğin kaldırılması ve çıkarılan özel yasa ile sürgün edilir. fenerbahçe kah lozan müzakere heyetinden ali naci karacan'ı, kah dönemin federasyon başkanı muvaffak menemencioğlu'nu başa getirerek ülkedeki yeni iktidara yaranmaya çalışır. arayışla geçen bu yıllarında ardından yerli ve milli nazimiz şükrü saraçoğlu'nun başkanlığıyla şimdilerde yana yakıla aradıkları o "parlak" günlerine kavuşurlar...
taa ki profesyonel ligler başlayana kadar...