5
bu konuyu savunurken veya eleştirirken atlanan çok önemli bir detay var. yurtdışında bu modeli başarıyla oturtmuş ülkelere veya kulüplere baktığımızda birisini sırf efsane futbolcuları veya futbolun içinden geliyor diye takımın başına getirmediklerini, o kişinin futbol bilgisine ek olarak işletme, yönetim vb. alanlarında kendisini mutlaka geliştirip o şekilde yönetici olduğunu görüyoruz.
örnek olarak bu modeli en iyi şekilde yürüten takımlardan biri (belki de birincisi) olan bayern münih için oliver kahn'ın ceo'luğa getirilme haberi ve haberden bir kısmı alıntı olarak paylaşmak istiyorum: https://www.birgun.net/...-baskani-oldu-266691
--- alıntı ---
konu hakkında açıklama yapan denetim kurulu başkanı uli höeness, "oliver kahn'ın gözlerinde, bayern münih'in yeni ceo ve başkanı olacak ışığı gördük. kazanılabilecek her kupayı futbol hayatında kazanan ve kararlılık ile adanmışlığı biradada bulunduran bir insandı. futbol kariyerinden sonra işletme eğitimi aldı, yöneticilik yüksek lisansı yaptı. oliver hem futbolu, hem iş yamayı biliyor. ayrıca, dna'sında bayern münih var. oliver kahn, bayern münih'e liderlik yapacak doğru isimdi." yorumunu yaptı.
--- alıntı ---
yine futbol dışından ama ülkemizden bir örnek vermek gerekirse uzun yıllardır anadolu efes'in sportif direktörlüğünü yürüten eski basketbolcu alper yılmaz'ın (kelepçe) basketbolu bıraktıktan sonra işletme okuduğunu ve üzerine yurtdışında spor yönetimi yüksek lisansı yaptığı biliniyor. dolayısıyla bu kişilerin seçilme sebebi sadece o sporun içinden gelmeleri veya o takımın efsanesi olmaları değil, aynı zamanda yöneticilik kabiliyetleri de olması ve kendilerini de bu alanda geliştirmeleri.
bizim ülkemize baktığımızda ise sırf futbolun içinde geliyor ve takımın efsanesi diye bu konuda hiçbir eğitimi olmayan futbolcuların sportif direktörlük, teknik direktörlük veya benzer yönetsel görevlere getirildiğini görüyoruz. örnek olarak her ne kadar kendisini çok sevsem ve çok büyük efsanemiz olsa bile bülent korkmaz 2009'da galatasaray teknik direktörlüğüne getirilecek birikim ve tecrübeye sahip miydi? ya da cüneyt tanman da bizden bir önceki jenerasyonun efsane kaptanı olsa dahi sportif direktörlük için nasıl bir eğitimi ve tecrübesi vardı? benzer şekilde fenerbahçe tarafından zamanında daum'un başına sportif direktör olarak getirilen aykut kocaman'ın teknik direktörlük tecrübesi olsa bile nasıl bir sportif direktörlük birikimi vardı ki bu göreve seçildi? örnekler çok fakat son yaşanan taze örnek de futbolu bırakır bırakmaz bu göreve getirilen emre belözoğlu. bu kişiler kendilerini geliştirmeden, hiçbir eğitimleri, birikimleri vb. olmadan bu görevlere atanınca haliyle başarılı olamıyorlar, üstüne uzun vadeli projelere de hiçbir zaman sıcak bakmayan paralı yöneticiler ilk fırsatta ya bu kişileri kovuyor, ya da teknik direktörlüğe getirip pozisyonun içini boşaltıyor. bu da "futbolu futboldan gelenler yönetmeli" savının ülkemizde içinin doldurulamamasına neden oluyor.
sonuç olarak, evet futbolu kesinlikle para babası işadamları değil futboldan gelen, futbolu bilen profesyoneller yönetmeli; fakat o kişiler de sadece futbolu bildikleri için değil, gerçekten bu alanda kendilerini geliştirdikleri, kariyerlerini bu şekilde çizdikleri ve bu görevi iki teknik direktörlük arası doldurulan bir zaman olarak görmedikleri için bu göreve getirilmeliler. aksi takdirde futboldan gelip gelmemelerinin de bir önemi kalmıyor.
örnek olarak bu modeli en iyi şekilde yürüten takımlardan biri (belki de birincisi) olan bayern münih için oliver kahn'ın ceo'luğa getirilme haberi ve haberden bir kısmı alıntı olarak paylaşmak istiyorum: https://www.birgun.net/...-baskani-oldu-266691
--- alıntı ---
konu hakkında açıklama yapan denetim kurulu başkanı uli höeness, "oliver kahn'ın gözlerinde, bayern münih'in yeni ceo ve başkanı olacak ışığı gördük. kazanılabilecek her kupayı futbol hayatında kazanan ve kararlılık ile adanmışlığı biradada bulunduran bir insandı. futbol kariyerinden sonra işletme eğitimi aldı, yöneticilik yüksek lisansı yaptı. oliver hem futbolu, hem iş yamayı biliyor. ayrıca, dna'sında bayern münih var. oliver kahn, bayern münih'e liderlik yapacak doğru isimdi." yorumunu yaptı.
--- alıntı ---
yine futbol dışından ama ülkemizden bir örnek vermek gerekirse uzun yıllardır anadolu efes'in sportif direktörlüğünü yürüten eski basketbolcu alper yılmaz'ın (kelepçe) basketbolu bıraktıktan sonra işletme okuduğunu ve üzerine yurtdışında spor yönetimi yüksek lisansı yaptığı biliniyor. dolayısıyla bu kişilerin seçilme sebebi sadece o sporun içinden gelmeleri veya o takımın efsanesi olmaları değil, aynı zamanda yöneticilik kabiliyetleri de olması ve kendilerini de bu alanda geliştirmeleri.
bizim ülkemize baktığımızda ise sırf futbolun içinde geliyor ve takımın efsanesi diye bu konuda hiçbir eğitimi olmayan futbolcuların sportif direktörlük, teknik direktörlük veya benzer yönetsel görevlere getirildiğini görüyoruz. örnek olarak her ne kadar kendisini çok sevsem ve çok büyük efsanemiz olsa bile bülent korkmaz 2009'da galatasaray teknik direktörlüğüne getirilecek birikim ve tecrübeye sahip miydi? ya da cüneyt tanman da bizden bir önceki jenerasyonun efsane kaptanı olsa dahi sportif direktörlük için nasıl bir eğitimi ve tecrübesi vardı? benzer şekilde fenerbahçe tarafından zamanında daum'un başına sportif direktör olarak getirilen aykut kocaman'ın teknik direktörlük tecrübesi olsa bile nasıl bir sportif direktörlük birikimi vardı ki bu göreve seçildi? örnekler çok fakat son yaşanan taze örnek de futbolu bırakır bırakmaz bu göreve getirilen emre belözoğlu. bu kişiler kendilerini geliştirmeden, hiçbir eğitimleri, birikimleri vb. olmadan bu görevlere atanınca haliyle başarılı olamıyorlar, üstüne uzun vadeli projelere de hiçbir zaman sıcak bakmayan paralı yöneticiler ilk fırsatta ya bu kişileri kovuyor, ya da teknik direktörlüğe getirip pozisyonun içini boşaltıyor. bu da "futbolu futboldan gelenler yönetmeli" savının ülkemizde içinin doldurulamamasına neden oluyor.
sonuç olarak, evet futbolu kesinlikle para babası işadamları değil futboldan gelen, futbolu bilen profesyoneller yönetmeli; fakat o kişiler de sadece futbolu bildikleri için değil, gerçekten bu alanda kendilerini geliştirdikleri, kariyerlerini bu şekilde çizdikleri ve bu görevi iki teknik direktörlük arası doldurulan bir zaman olarak görmedikleri için bu göreve getirilmeliler. aksi takdirde futboldan gelip gelmemelerinin de bir önemi kalmıyor.