12454
ülkede bir konuda referandum yapılsa, %50,1 - %49,9 sonuçla referanduma sunulan konu onaylansa, halkın yarısının desteğini alan yarısının ise almayan bir girişim olduğu görülmüş olur. bu değişiklik kabul edilse bile, halkın yarısı tarafından benimsenmemiştir.
belhanda hakkındaki fikir ayrılıkları da bu şekil. iyi oynadığı, hatta belki takımı ipten aldığı maçlar olmuştur. ama aynı zamanda kötü oynadığı, taraftara çile çektirdiği birçok maç da olmuştur. ancak, bir kişiden taraftarın yarısı memnun değilse, genele vurduğunuzda o kişi çok da beğenilmemiştir.
belhanda'yı hiçbir zaman çok beğenmedim. iyi oynadığı, kendisi hakkında olumluya nazar baskın olan olumsuz görüşlerimi sorgulattığı maçlar oldu. ancak belhanda'nın asıl sorunu istikrar ve lakayıtlıktı. özellikle çok iyi oynadığı bir maçın ertesinde ortalıklarda hiç görünmeyebiliyor, top kayıplarıyla çıldırtabiliyordu. yine kendisini ronaldinho zannederek -sanki daha önceden çok başarılı olmuş gibi- çok gevşek pas denemeleri ile olur olmadık yerlerde top kaptırmışlığı, hatta gol yedirmişliği de vakiydi. daha da üzücü olan, bunlardan bir türlü vazgeçmiyor oluşuydu.
takım belhanda yokken dahi son haftaya, son devrenin belli bir kısmına kadar iddiasını sürdürdü. beşiktaş üstünlük golünü atmasa belki şampiyondu.
bizim belli adamların varlığına, yokluğuna bel bağlamadan bir sistem oturtmamız gerekiyor. tabi ki kurulacak sistemde makul olarak bazı oyuncular daha kilit, daha öne çıkan profile sahip olacaktır. ancak alım-satım yaparak kara geçme, ekonomik darboğazdan kurtulma çabası içinde oyuncunun adına ölümüne bağlanmamak lazım. neticede herkes bir gün futbolu bırakacak. sürecin devamlılığını sağlayacak bir mentalitenin oturması en doğrusu.
bu sebeplerle de belhanda'nın takımdan ayrılmasını fecaat olarak görmüyorum.
belhanda hakkındaki fikir ayrılıkları da bu şekil. iyi oynadığı, hatta belki takımı ipten aldığı maçlar olmuştur. ama aynı zamanda kötü oynadığı, taraftara çile çektirdiği birçok maç da olmuştur. ancak, bir kişiden taraftarın yarısı memnun değilse, genele vurduğunuzda o kişi çok da beğenilmemiştir.
belhanda'yı hiçbir zaman çok beğenmedim. iyi oynadığı, kendisi hakkında olumluya nazar baskın olan olumsuz görüşlerimi sorgulattığı maçlar oldu. ancak belhanda'nın asıl sorunu istikrar ve lakayıtlıktı. özellikle çok iyi oynadığı bir maçın ertesinde ortalıklarda hiç görünmeyebiliyor, top kayıplarıyla çıldırtabiliyordu. yine kendisini ronaldinho zannederek -sanki daha önceden çok başarılı olmuş gibi- çok gevşek pas denemeleri ile olur olmadık yerlerde top kaptırmışlığı, hatta gol yedirmişliği de vakiydi. daha da üzücü olan, bunlardan bir türlü vazgeçmiyor oluşuydu.
takım belhanda yokken dahi son haftaya, son devrenin belli bir kısmına kadar iddiasını sürdürdü. beşiktaş üstünlük golünü atmasa belki şampiyondu.
bizim belli adamların varlığına, yokluğuna bel bağlamadan bir sistem oturtmamız gerekiyor. tabi ki kurulacak sistemde makul olarak bazı oyuncular daha kilit, daha öne çıkan profile sahip olacaktır. ancak alım-satım yaparak kara geçme, ekonomik darboğazdan kurtulma çabası içinde oyuncunun adına ölümüne bağlanmamak lazım. neticede herkes bir gün futbolu bırakacak. sürecin devamlılığını sağlayacak bir mentalitenin oturması en doğrusu.
bu sebeplerle de belhanda'nın takımdan ayrılmasını fecaat olarak görmüyorum.