37
dış cephesi "beton brut" denilen akıma göre yapılmış olan arena.
iyi hoş da, her akımın olduğu gibi bu akımın da iyi ve kötü örnekleri var. malesef türk telekom arena (benim için arena, stadyum kelimesine alışamadım), kötü bir beton brut örneği. bir takım seçimlerle çok daha başarılı bir tasarım oluşturulabilirmiş ancak olmamış. gerçi stadın 10 yıldır çözülemeyen eksiklerine bakacak olursak en önemsizi belki de bu olur.
bu statta, drogba'nın topuğunun mourinho'yu titrettiği o efsane maç da dahil olmak üzere pek çok şampiyonlar ligi maçı izledim. sayısız lig maçı izledim, milli maçlar izledim. madonna konseri izledim, hatta buradaki pek çok arkadaşımızın aksine lansmanlara dahi katıldım. evlenmeden bir gün önce abim ve babamla stadyum müzesini gezdik, çok da keyif alarak. hepsi iyiydi hoştu ama "akşam eve nasıl döneceğiz?" düşüncesi çoğunda aklımın bir köşesindeydi. "10 dakika erken çıksam da depar atsam belki metroya insan gibi binerim." cümlesi sürekli aklın bir köşesini tırmalarken de ne bileyim... ne kadar zevk alırsın maçtan, spordan, etkinlikten? sadece dönüş değil, gidişi de problemli işin kötüsü. aksilikler yüzünden biraz geç kaldığım manu maçının koreografisini izleyememiştim mesela, hâlâ içimde ukdedir.
galatasaray'ın evi olduğu için aksini söylemek çok zor olsa da, maalesef türkiye'deki en iyi stat değildir. kusurlarıyla seveceğim ne yapayım, ancak uzaktan. artık yaşlandım, o koşuşturmaya, debdebeye girecek mecalim yok. maratonu genç taraftarlara bırakıyorum.
iyi hoş da, her akımın olduğu gibi bu akımın da iyi ve kötü örnekleri var. malesef türk telekom arena (benim için arena, stadyum kelimesine alışamadım), kötü bir beton brut örneği. bir takım seçimlerle çok daha başarılı bir tasarım oluşturulabilirmiş ancak olmamış. gerçi stadın 10 yıldır çözülemeyen eksiklerine bakacak olursak en önemsizi belki de bu olur.
bu statta, drogba'nın topuğunun mourinho'yu titrettiği o efsane maç da dahil olmak üzere pek çok şampiyonlar ligi maçı izledim. sayısız lig maçı izledim, milli maçlar izledim. madonna konseri izledim, hatta buradaki pek çok arkadaşımızın aksine lansmanlara dahi katıldım. evlenmeden bir gün önce abim ve babamla stadyum müzesini gezdik, çok da keyif alarak. hepsi iyiydi hoştu ama "akşam eve nasıl döneceğiz?" düşüncesi çoğunda aklımın bir köşesindeydi. "10 dakika erken çıksam da depar atsam belki metroya insan gibi binerim." cümlesi sürekli aklın bir köşesini tırmalarken de ne bileyim... ne kadar zevk alırsın maçtan, spordan, etkinlikten? sadece dönüş değil, gidişi de problemli işin kötüsü. aksilikler yüzünden biraz geç kaldığım manu maçının koreografisini izleyememiştim mesela, hâlâ içimde ukdedir.
galatasaray'ın evi olduğu için aksini söylemek çok zor olsa da, maalesef türkiye'deki en iyi stat değildir. kusurlarıyla seveceğim ne yapayım, ancak uzaktan. artık yaşlandım, o koşuşturmaya, debdebeye girecek mecalim yok. maratonu genç taraftarlara bırakıyorum.