46
üzerinden bir sene daha geçmiş olduğunu tesadüfen farkettiğim maç.
2005-2006 şampiyonluğu ile birlikte galatasaray tarihinde çok büyük yeri olan iki şampiyonluktan biridir 2007-2008 sezonu. o iki şampiyonluk galatasaray'ın 2000 sonrası yaşadığı çöküşü durdurdu resmen. 2010'lu yıllarda 5 şampiyonluğa ulaşabilecek kadar ayakta kalmamızı sağladı...
sulu derbi sonrası 5 maç seyircisiz oynama cezası vardı. sezon içinde bir maç daha ceza alınınca toplamda 6 maçı seyircisiz oynamak zorunda kaldık. sezon boyu forma giyen cassio lincoln, rigobert song ve shabani nonda vardı yabancı olarak. ligin bitimine 6 maç kala kalli de takımı bırakıp gitmiş, gemiyi kıyıya cevat güler-nezihi boloğlu-burak dilmen üçlüsü yanaştırmıştı.
14 mayıs 2006 akşamı allah'ın dediği olmuş olsa da 2003-2007 arasını domine eden bir fenerbahçe vardı karşımızda. özellikle 100. yıllarını kutladıkları 2006-2007 sezonunda her branşta yenilmez durumdaydılar türkiye içinde. aziz yıldırım'ın saha içinde de saha dışında da estirdiği, en şaşalı dönemleriydi. karşısında 1992-2002 arası 7 şampiyonluk aldıktan sonra son 6 yılda 1 şampiyonluk kazanabilmiş, özhan canaydın yönetiminde eridikçe eriyen bir galatasaray vardı. saha içinde roberto carlos'lar, mateja kezman'lara karşı servet çetin'ler, emre güngör'ler gibi bir durum vardı...
benim için de özel bir sezondu, yıllar yılı uzaktan bakılan "uni şşhh şşhh şhh" hayatının zirve sezonuydu. yaz okulundayken atatürk stadyumu'nda oynanan karşıyaka maçı*, tatilden bir hafta erken dönülen kral hakan şükür'ün rekoru kırdığı manisa deplasmanı*, kapıların kırılmasıyla denizli yönetiminin fahiş bilet fiyatlarının bir tarafına girdiği ve son dakikada nonda'yla güldüğümüz denizli deplasmanı*, bizim elemanların tipiye saplanıp gidemediği uğur uçar'ın dizinin kırıldığı konyaspor deplasmanı, yönetim futbolcu taraftar bestesinin çıktığı trabzon maçı*, ilimizde derbi bileti kuyruğuna gireceğiz diye gitmediğimiz olimpiyattaki belediye maçı, nonda'nın kafasıyla kendimizden geçtiğimiz o mesut gece...
her anlamda eşsiz bir sezondu, bu maç da o sezonun finaliydi aslında. şampiyonluk bir sonraki haftaya kalmıştı ama ankara'da çamura bulanmış beyaz formalı adamlarla başlayan süreçte belki de en rahat maç oftaş maçı olmuştu. yaşanacak fazla bir şey kalmamıştı çünkü...
ne hafta içi basın toplantısında "sivas kongresi ve atatürk" diye lafa girip takımı mehter marşıyla antreman yaptıran bülent uygun, ne 2-3 sene sonra şike davalarında "fenerbahçe uğruna hapse girmek şereftir" diyecek mecnun otyakmaz, ne mehmet yıldız, ne de şampiyonluk maçında saçma sapan goller yiyen aykut erçetin engel olamazdı şampiyonluğa. olamadı da...
15. dakikada geriye düşen takımın devre bitmeden arda'nın golleriyle öne geçmesi, ikinci yarının başındaki dumur golden 2-3 dakika sonra ayhan akman'ın sol ayak içiyle dışarıya doğru falso verdiği muazzam füze, sezer'in ceza yayından köşeye gitse de tıngır mıngır vurduğu ve aykut'un yumurtladığı gol, arda'nın hattrick sayısı ve kral'ın noktayı koyan golü...
öyle bir sezona yakışan öyle bir galibiyetti işte.
yine bir sınav dönemine denk gelmişti, evde tek başına takip ediyordum. alt sokakta kahvehanede izleniyordu, ben de internetten izlemeye çalışıyordum ülker link sponsorluğunda. önce kahvehaneden bir gol sesi, sonra babamın sms bildrimi, en son da yayındaki gol şeklinde bir döngü vardı. babam 5. golden sonra arayıp "bitti oğlum bu iş" demişti.
ertesi hafta sami yen'de bizim meşhur aslan kafesin içinde yarı baygın gezerken izmir'de olduğuma ikna etmeye çalışıyordum adamcağızı. tıpkı o dönem umutsuz bir vaka olur maddiyaten batırmaya biraz daha yaklaştığım her maç kaçışı sırasında yaptığım gibi.. umarım sen bunları hiçbir gün okumazsın ama yine de affet beni canım babam...
(bkz: tarihte bugün)
2005-2006 şampiyonluğu ile birlikte galatasaray tarihinde çok büyük yeri olan iki şampiyonluktan biridir 2007-2008 sezonu. o iki şampiyonluk galatasaray'ın 2000 sonrası yaşadığı çöküşü durdurdu resmen. 2010'lu yıllarda 5 şampiyonluğa ulaşabilecek kadar ayakta kalmamızı sağladı...
sulu derbi sonrası 5 maç seyircisiz oynama cezası vardı. sezon içinde bir maç daha ceza alınınca toplamda 6 maçı seyircisiz oynamak zorunda kaldık. sezon boyu forma giyen cassio lincoln, rigobert song ve shabani nonda vardı yabancı olarak. ligin bitimine 6 maç kala kalli de takımı bırakıp gitmiş, gemiyi kıyıya cevat güler-nezihi boloğlu-burak dilmen üçlüsü yanaştırmıştı.
14 mayıs 2006 akşamı allah'ın dediği olmuş olsa da 2003-2007 arasını domine eden bir fenerbahçe vardı karşımızda. özellikle 100. yıllarını kutladıkları 2006-2007 sezonunda her branşta yenilmez durumdaydılar türkiye içinde. aziz yıldırım'ın saha içinde de saha dışında da estirdiği, en şaşalı dönemleriydi. karşısında 1992-2002 arası 7 şampiyonluk aldıktan sonra son 6 yılda 1 şampiyonluk kazanabilmiş, özhan canaydın yönetiminde eridikçe eriyen bir galatasaray vardı. saha içinde roberto carlos'lar, mateja kezman'lara karşı servet çetin'ler, emre güngör'ler gibi bir durum vardı...
benim için de özel bir sezondu, yıllar yılı uzaktan bakılan "uni şşhh şşhh şhh" hayatının zirve sezonuydu. yaz okulundayken atatürk stadyumu'nda oynanan karşıyaka maçı*, tatilden bir hafta erken dönülen kral hakan şükür'ün rekoru kırdığı manisa deplasmanı*, kapıların kırılmasıyla denizli yönetiminin fahiş bilet fiyatlarının bir tarafına girdiği ve son dakikada nonda'yla güldüğümüz denizli deplasmanı*, bizim elemanların tipiye saplanıp gidemediği uğur uçar'ın dizinin kırıldığı konyaspor deplasmanı, yönetim futbolcu taraftar bestesinin çıktığı trabzon maçı*, ilimizde derbi bileti kuyruğuna gireceğiz diye gitmediğimiz olimpiyattaki belediye maçı, nonda'nın kafasıyla kendimizden geçtiğimiz o mesut gece...
her anlamda eşsiz bir sezondu, bu maç da o sezonun finaliydi aslında. şampiyonluk bir sonraki haftaya kalmıştı ama ankara'da çamura bulanmış beyaz formalı adamlarla başlayan süreçte belki de en rahat maç oftaş maçı olmuştu. yaşanacak fazla bir şey kalmamıştı çünkü...
ne hafta içi basın toplantısında "sivas kongresi ve atatürk" diye lafa girip takımı mehter marşıyla antreman yaptıran bülent uygun, ne 2-3 sene sonra şike davalarında "fenerbahçe uğruna hapse girmek şereftir" diyecek mecnun otyakmaz, ne mehmet yıldız, ne de şampiyonluk maçında saçma sapan goller yiyen aykut erçetin engel olamazdı şampiyonluğa. olamadı da...
15. dakikada geriye düşen takımın devre bitmeden arda'nın golleriyle öne geçmesi, ikinci yarının başındaki dumur golden 2-3 dakika sonra ayhan akman'ın sol ayak içiyle dışarıya doğru falso verdiği muazzam füze, sezer'in ceza yayından köşeye gitse de tıngır mıngır vurduğu ve aykut'un yumurtladığı gol, arda'nın hattrick sayısı ve kral'ın noktayı koyan golü...
öyle bir sezona yakışan öyle bir galibiyetti işte.
yine bir sınav dönemine denk gelmişti, evde tek başına takip ediyordum. alt sokakta kahvehanede izleniyordu, ben de internetten izlemeye çalışıyordum ülker link sponsorluğunda. önce kahvehaneden bir gol sesi, sonra babamın sms bildrimi, en son da yayındaki gol şeklinde bir döngü vardı. babam 5. golden sonra arayıp "bitti oğlum bu iş" demişti.
ertesi hafta sami yen'de bizim meşhur aslan kafesin içinde yarı baygın gezerken izmir'de olduğuma ikna etmeye çalışıyordum adamcağızı. tıpkı o dönem umutsuz bir vaka olur maddiyaten batırmaya biraz daha yaklaştığım her maç kaçışı sırasında yaptığım gibi.. umarım sen bunları hiçbir gün okumazsın ama yine de affet beni canım babam...
(bkz: tarihte bugün)