864
bu takımın futbol tarihindeki yerini ve prestijini tartışmaya zaten gerek yok. beni son yıllarda oynadıkları futboldan ya da kazandıkları kupalardan daha çok etkileyen, ezberden "alman hoca gelsin, sistem kursun" diyen türk futbol izleyicisine de ders olmasını umduğum bir hikaye var: hansi flick.
flick bu takımın başına geldiğinde sanıyorum ki alman futbolunu çok yakından takip edenler dışında hemen hemen kimsenin ismini duymadığı, en azından "önemli futbol adamları" arasında ismi zikredilmeyen bir adamdı. bayern'in başına geçene kadar oturduğu en prestijli koltuk alman milli takımında teknik direktör löw'ün yardımcılığıydı; teknik direktörlük yapmayalı ise 14 yıl oluyordu... üstelik teknik direktör sıfatıyla çalıştırdığı son takım olan hoffenheim o zamanlarda dördüncü ve sonradan üçüncü ligde mücadele ediyordu.
profesyonel futbolda teknik direktörün görevine son verilmesi ve onun yerine geçici olarak yardımcısının ipleri eline alması artık çok sık rastladığımız, genellikle herhangi bir önem atfetmediğimiz bir durum. hatta bu tavrın "negatif" değerlendirildiğini söylemek yanlış olmaz: çünkü kariyerini "asistan" olarak geçirmiş birinin teknik direktör olması taraftarı nadiren heyecanlandırır. bu tip hamleler genelde o an için net bir hedefi bulunmayan, önünü göremeyen, belli bir strateji geliştirecek durumda olmayan kulüplerin günü kurtarma çabası olarak değerlendirilir.
hansi flick'in yaptıklarını ise hepimiz biliyoruz... sizi bilmem ama açık konuşayım, benim göreve geldiğinde "kim lan bu zirzop?" dediğim bir adamdı. * sonuçta alman milli takımında yardımcılık yapmış birisiydi, küçümsemiyordum ama bayern'in ağırlığı farklı olmalıydı. "o takımı ben de şampiyon yaparım!" argümanının defalarca çürütüldüğü bir kurtlar sofrasında o baskının altından kalkmak, yıldız oyuncu grubuna iyi futbol oynatırken aynı zamanda soyunma odasını da kontrol altında tutabilmek her yiğidin harcı değildi.
bu yönüyle hansi flick özlemini duyduğumuz, her bir dişlinin görevini yaptığı ve insan rolünün minimize edilerek kusursuza yaklaşan bir sistemin ürünüdür. 14 yıldır teknik direktör olarak tek bir takım bile çalıştırmayıp bayern'in başında tarihin gördüğü en dominant, en ezici takımlardan birinin mimarı olmuştur.
flick bu takımın başına geldiğinde sanıyorum ki alman futbolunu çok yakından takip edenler dışında hemen hemen kimsenin ismini duymadığı, en azından "önemli futbol adamları" arasında ismi zikredilmeyen bir adamdı. bayern'in başına geçene kadar oturduğu en prestijli koltuk alman milli takımında teknik direktör löw'ün yardımcılığıydı; teknik direktörlük yapmayalı ise 14 yıl oluyordu... üstelik teknik direktör sıfatıyla çalıştırdığı son takım olan hoffenheim o zamanlarda dördüncü ve sonradan üçüncü ligde mücadele ediyordu.
profesyonel futbolda teknik direktörün görevine son verilmesi ve onun yerine geçici olarak yardımcısının ipleri eline alması artık çok sık rastladığımız, genellikle herhangi bir önem atfetmediğimiz bir durum. hatta bu tavrın "negatif" değerlendirildiğini söylemek yanlış olmaz: çünkü kariyerini "asistan" olarak geçirmiş birinin teknik direktör olması taraftarı nadiren heyecanlandırır. bu tip hamleler genelde o an için net bir hedefi bulunmayan, önünü göremeyen, belli bir strateji geliştirecek durumda olmayan kulüplerin günü kurtarma çabası olarak değerlendirilir.
hansi flick'in yaptıklarını ise hepimiz biliyoruz... sizi bilmem ama açık konuşayım, benim göreve geldiğinde "kim lan bu zirzop?" dediğim bir adamdı. * sonuçta alman milli takımında yardımcılık yapmış birisiydi, küçümsemiyordum ama bayern'in ağırlığı farklı olmalıydı. "o takımı ben de şampiyon yaparım!" argümanının defalarca çürütüldüğü bir kurtlar sofrasında o baskının altından kalkmak, yıldız oyuncu grubuna iyi futbol oynatırken aynı zamanda soyunma odasını da kontrol altında tutabilmek her yiğidin harcı değildi.
bu yönüyle hansi flick özlemini duyduğumuz, her bir dişlinin görevini yaptığı ve insan rolünün minimize edilerek kusursuza yaklaşan bir sistemin ürünüdür. 14 yıldır teknik direktör olarak tek bir takım bile çalıştırmayıp bayern'in başında tarihin gördüğü en dominant, en ezici takımlardan birinin mimarı olmuştur.
