10676
şu sıralar kafamı kurcalayan bir gelişme var hayatımda.
üniversiteden mezun olduğumdan beri avrupaya yerleşmek aklımın hep bir köşesindeydi. mezun olduktan sonra sırf bunun için ielts kursuna gitmiştim ve sınava hazırlanmıştım. master programında burs kazanamadım ve kaldı öylece. sonra türkiyede yaşayan bir çok insan gibi hayat beni hiç tahmin edemediğim noktalara itti kariyerim konusunda. itti derken tabi ki çok çabaladım, tırnaklarımla kazıyarak şu an olduğum mevkiye geldim. bu konuda kendimle gurur duyuyorum.
bu süreçte başka bir ülkede yaşama hayallerini rafa kaldırmıştım. hem ne gerek vardı ki, türkiyede de belirli bir hayat standartına ulaştıktan sonra niye sıfırdan bir hayat kurasın? hem de ailenden, arkadaşlarından uzak; dilini, kültürünü bilmediğin; "ustam bize iki çay" bile diyemeyeceğin bir memlekette hayat kurmaya çalışmak...
bir yandan gerek yok dedim kendime ama öte yandan hep aklımın bir köşesini kurcalayan bir şeyler vardı. yakın arkadaşlarımdan biri geçen sene almanyaya yerleşti. onunla konuştuk, tek başına olmanın zorluklarından çok yakınıyordu. şu an covid sebebiyle şirketleri uzaktan çalışmaya müsade etmiş ve almanyadaki evini kapattı, türkiyeye döndü.
işte o aklımın bir köşesini kurcalayan şeyler dönem dönem beni rahat bırakmıyordu. hatta sırf kurcalamasın diye haber okumayı, izlemeyi bıraktım. ama yok yine de olmuyor gibi hissediyordum, beni rahatsız edecek bir şeyler muhakkak çıkıyordu. bu sebeple -olacağından da değil ya nasılsa- ara ara linkedin'den kendime uygun ilanlara başvurular yapıyordum. 1-2 görüşme de yapmıştım ama kısa süren şeylerdi ve olmayacakları belliydi. ancak bu son gelişme beni bir yandan heyecanlandırırken, öte yandan derin düşüncelere itti. frankfurt merkezli bir şirketten dönüş yaptılar ve önden telefon görüşmesi vb. olmadan direkt olarak meeting yapmak istediklerini söylediler, görüşmeye yöneticinin de katılacağını belirttiler. bu şirket, gerçekten belki de bir daha ayağımıa gelmeyecek olan bir fırsat.
öte yandan burda işlerim çok yolunda ilerliyor, kız arkadaşım sağlık çalışanı ve kadroya geçtiği gibi bu yaz istanbula tayin isteyecek. sonrasıında birlikte bir hayat kurma ihtimalimiz çok yüksek. onun dışında şu an çalıştığım kurum evden çalışma modelinin kalıcı olduğunu açıkladı, yani istanbula muhtaç da değilim. çok güzel gelişmeler bunlar, başka bir şehre gidebiliriz diye küçük hesaplar yaparken, hayatımı kocaman değiştirecek hiç hesapta olmayan bir fırsatla karşılaştım. cuma günü görüşme yapacağım, nasıl geçer bilmem belki de teklif yapmayacaklar. ama insan yine de düşünüyor, kafaya takıyor şimdiden. günlerdir frankfurtta hayat nasıl blogları okuyup, ev bakıyorum. * ne bileyim işte bir yandan denemek istiyorum ama öte yandan şu an sahip olduğum konfor alanımdan çıkmaya çok korkuyorum sanırım.
içimi dökmek istedim, çünkü bunalıyorum. belki içinizde benzer yollardan geçenler de vardır. olmasa bile içimdekileri yazıya döktüm, bir nebze olsun rahatladım. iyi ki varsın sözlük, iyi ki varsınız arkadaşlar.
üniversiteden mezun olduğumdan beri avrupaya yerleşmek aklımın hep bir köşesindeydi. mezun olduktan sonra sırf bunun için ielts kursuna gitmiştim ve sınava hazırlanmıştım. master programında burs kazanamadım ve kaldı öylece. sonra türkiyede yaşayan bir çok insan gibi hayat beni hiç tahmin edemediğim noktalara itti kariyerim konusunda. itti derken tabi ki çok çabaladım, tırnaklarımla kazıyarak şu an olduğum mevkiye geldim. bu konuda kendimle gurur duyuyorum.
bu süreçte başka bir ülkede yaşama hayallerini rafa kaldırmıştım. hem ne gerek vardı ki, türkiyede de belirli bir hayat standartına ulaştıktan sonra niye sıfırdan bir hayat kurasın? hem de ailenden, arkadaşlarından uzak; dilini, kültürünü bilmediğin; "ustam bize iki çay" bile diyemeyeceğin bir memlekette hayat kurmaya çalışmak...
bir yandan gerek yok dedim kendime ama öte yandan hep aklımın bir köşesini kurcalayan bir şeyler vardı. yakın arkadaşlarımdan biri geçen sene almanyaya yerleşti. onunla konuştuk, tek başına olmanın zorluklarından çok yakınıyordu. şu an covid sebebiyle şirketleri uzaktan çalışmaya müsade etmiş ve almanyadaki evini kapattı, türkiyeye döndü.
işte o aklımın bir köşesini kurcalayan şeyler dönem dönem beni rahat bırakmıyordu. hatta sırf kurcalamasın diye haber okumayı, izlemeyi bıraktım. ama yok yine de olmuyor gibi hissediyordum, beni rahatsız edecek bir şeyler muhakkak çıkıyordu. bu sebeple -olacağından da değil ya nasılsa- ara ara linkedin'den kendime uygun ilanlara başvurular yapıyordum. 1-2 görüşme de yapmıştım ama kısa süren şeylerdi ve olmayacakları belliydi. ancak bu son gelişme beni bir yandan heyecanlandırırken, öte yandan derin düşüncelere itti. frankfurt merkezli bir şirketten dönüş yaptılar ve önden telefon görüşmesi vb. olmadan direkt olarak meeting yapmak istediklerini söylediler, görüşmeye yöneticinin de katılacağını belirttiler. bu şirket, gerçekten belki de bir daha ayağımıa gelmeyecek olan bir fırsat.
öte yandan burda işlerim çok yolunda ilerliyor, kız arkadaşım sağlık çalışanı ve kadroya geçtiği gibi bu yaz istanbula tayin isteyecek. sonrasıında birlikte bir hayat kurma ihtimalimiz çok yüksek. onun dışında şu an çalıştığım kurum evden çalışma modelinin kalıcı olduğunu açıkladı, yani istanbula muhtaç da değilim. çok güzel gelişmeler bunlar, başka bir şehre gidebiliriz diye küçük hesaplar yaparken, hayatımı kocaman değiştirecek hiç hesapta olmayan bir fırsatla karşılaştım. cuma günü görüşme yapacağım, nasıl geçer bilmem belki de teklif yapmayacaklar. ama insan yine de düşünüyor, kafaya takıyor şimdiden. günlerdir frankfurtta hayat nasıl blogları okuyup, ev bakıyorum. * ne bileyim işte bir yandan denemek istiyorum ama öte yandan şu an sahip olduğum konfor alanımdan çıkmaya çok korkuyorum sanırım.
içimi dökmek istedim, çünkü bunalıyorum. belki içinizde benzer yollardan geçenler de vardır. olmasa bile içimdekileri yazıya döktüm, bir nebze olsun rahatladım. iyi ki varsın sözlük, iyi ki varsınız arkadaşlar.