35
kütüğe göre başkan seçildiğini öğrenmemi sağlayan grup. başkanın liseli olmasını istediklerine göre bu durumda galatasaray lisesi'ne de o zaman kütüğe göre adam alınıyor demek ki.
kriterlere göre nizipli ve rizeli olmuyormuş. ama giresunlu dursun'dan gördüğüm kadarıyla giresunlu oluyor. bursalı özhan canaydın'da da sorun yoktu.
erzurumlu adnan polat kovulduğuna göre erzurum'a da güle güle diyoruz.
ünal aysal istanbul doğumluymuş. ona satış yetkisi vermeyince başkanlığı bıraktığını düşünürsek istanbul da elendi. ayrıca babası manastırlı. malum armut dibine düşer. manastır'ı da eledik. annesi selanikliymiş. selanik de gitti. (atam kusura bakma sen de olamazmışsın.)
new yorklu muhtar kent'de de sorun yoktu.
anladığım kadarıyla bu grup için kültürün başkentleri giresun, bursa ve new york. ilginç bir üçlü.
not: benim gözlemlerime göre liseci demek zaten biatçı demektir. kendi adamları olan dursun'u mali olarak aklayan kongre biatçı kongredir. o kongrede dursun'u aklamak için evet oyu veren her bir birey biatçıdır. lisecilik aynı memleketçilik, particilik gibi artık geri kalmış toplumların özellikleridir. fransızca bilip lisecilik yapan adamla bu benim köylüm amk diyen adam arasında gram fark yoktur.
nasıl dursun özbek'in başarısızlığı tüm liselileri damgalamıyorsa mustafa cengiz'in başarısızlığı da diğerlerini damgalamaz. zaten bir sınıftan olan adamın başarısızlığını sınıfındaki geri kalan herkese kesmek de biatçılığa kılıf bulma çabasıdır.
kriterlere göre nizipli ve rizeli olmuyormuş. ama giresunlu dursun'dan gördüğüm kadarıyla giresunlu oluyor. bursalı özhan canaydın'da da sorun yoktu.
erzurumlu adnan polat kovulduğuna göre erzurum'a da güle güle diyoruz.
ünal aysal istanbul doğumluymuş. ona satış yetkisi vermeyince başkanlığı bıraktığını düşünürsek istanbul da elendi. ayrıca babası manastırlı. malum armut dibine düşer. manastır'ı da eledik. annesi selanikliymiş. selanik de gitti. (atam kusura bakma sen de olamazmışsın.)
new yorklu muhtar kent'de de sorun yoktu.
anladığım kadarıyla bu grup için kültürün başkentleri giresun, bursa ve new york. ilginç bir üçlü.
not: benim gözlemlerime göre liseci demek zaten biatçı demektir. kendi adamları olan dursun'u mali olarak aklayan kongre biatçı kongredir. o kongrede dursun'u aklamak için evet oyu veren her bir birey biatçıdır. lisecilik aynı memleketçilik, particilik gibi artık geri kalmış toplumların özellikleridir. fransızca bilip lisecilik yapan adamla bu benim köylüm amk diyen adam arasında gram fark yoktur.
nasıl dursun özbek'in başarısızlığı tüm liselileri damgalamıyorsa mustafa cengiz'in başarısızlığı da diğerlerini damgalamaz. zaten bir sınıftan olan adamın başarısızlığını sınıfındaki geri kalan herkese kesmek de biatçılığa kılıf bulma çabasıdır.