1
temel besin maddemiz. her öğün tüketiriz, türüne göre kilo yapar. kepekli ekmek, buğday ekmeği, beyaz ekmek, çavdar ekmeği, edi ekmek, büdü ekmek, şükriye ekmek, dudu ekmek gibi zibilyon tane çeşidi vardır.
futbolcunun da çok çeşidi vardır. iyi futbolcu, kötü futbolcu, kimine göre fitbolcu, eh işte idare eder futbolcu, anadolu futbolcusu, üç büyükler için ideal futbolcu, avrupa'ya gitse ortalığın tozunu attırır futbolcu, halduncum şunu bi transfer ediver futbolcu, sevimli futbolcu, gülüşünü yidiğim futbolcu, yeter lan çok uzadı futbolcu gibi sayısız çeşide sahiptir.
futbolcuyla ekmek arasında da bir bağlantı vardır elbette. üç büyükler, avrupa takımları gibi "sosyete"ler, en lüks restaurantlarda çok güzel, tadına bakmaya doyamayacağın, cillop gibi yemekler yerken anadolu futbolcusu mahalle arası dönercinin bayatlamış ekmeğini yer. elbette ki fırsat verilse o da karnını doyuracaktır ama parasızlıktan kuru ekmeği yemek zorundadır.
akabinde ve detayında ekmeği için dillere destan mücadelesini veren futbolcu için gün bu gündür ve büyük takımla oynayıp kendini gösterme ve yediği ekmeğin hakkını verme zamanı gelmiştir. yine ekmek dedim lan sıktı.
istanbul takımı'nın olaydan bihaber futbolcusu bir pozisyon esnasında: anadolu futbolcusu, senin ellerin neden bu kadar büyük?
anadolu futbolcusu: seninle seremonide daha iyi el sıkışabilmek için.
istanbul takımı'nın olaydan yavaştan kıllanmaya başlayan futbolcusu: peki anadolu futbolcusu, senin kafan neden bu kadar büyük?
anadolu futbolcusu: ben tsubasa gibiyim, kaleye giden topu kafamla doksandan çıkartırım.
istanbul takımı'nın neye uğradığını şaşıran futbolcusu: peki anadolu futbolcusu, senin bacakların neden bu kadar büyük?
anadolu futbolcusu: rööörörraaaaahhh! seni daha iyi tekmeleyebilmek için, kaçma amk. gel buraya.
istanbul takımı'nın talihsiz futbolcusu: kaçın lan kaçın, futbolcu sandık bildiğin ayı çıktı.
çocukluktan kalma "sahada ayı var orman isteriz" tezahüratını yapasım geldi. artık anadolu futbolcusu dediğimizin aslında futbolcu mutbolcu değil bildiğin anadolu ejderi çıktığı anlaşılmıştır. vicdanı körelmemiş bir hakemin verdiği kırmızı kartla oyun dışı kalan bu babayiğit maç sonrası verdiği röportajda * şunları söyler:
"büyük takımların futbolcularının kollanmasını artık istemiyürüz. biz eppeğimiz için oynuyoz. istanbul takımı'nın oyuncusu da bıraksın bu işleri. yazık günah yaaa."
sonra bir başkan... gecesini gündüzüne katıp bir futbolcunun transferi için uğraşıyor. ortada milyon dolarlar dönüyor ki 1 milyon dolar bile az gözümüzde küçük rakam olarak kalıyor. o başkan da maçtan sonra futbolcusunun performansından değil de bu ekmek davası uğruna adam biçme "alışkanlığı"ndan bahsediyor. canı o kadar yanmış. hakikaten var bir iş.
futbolcunun da çok çeşidi vardır. iyi futbolcu, kötü futbolcu, kimine göre fitbolcu, eh işte idare eder futbolcu, anadolu futbolcusu, üç büyükler için ideal futbolcu, avrupa'ya gitse ortalığın tozunu attırır futbolcu, halduncum şunu bi transfer ediver futbolcu, sevimli futbolcu, gülüşünü yidiğim futbolcu, yeter lan çok uzadı futbolcu gibi sayısız çeşide sahiptir.
futbolcuyla ekmek arasında da bir bağlantı vardır elbette. üç büyükler, avrupa takımları gibi "sosyete"ler, en lüks restaurantlarda çok güzel, tadına bakmaya doyamayacağın, cillop gibi yemekler yerken anadolu futbolcusu mahalle arası dönercinin bayatlamış ekmeğini yer. elbette ki fırsat verilse o da karnını doyuracaktır ama parasızlıktan kuru ekmeği yemek zorundadır.
akabinde ve detayında ekmeği için dillere destan mücadelesini veren futbolcu için gün bu gündür ve büyük takımla oynayıp kendini gösterme ve yediği ekmeğin hakkını verme zamanı gelmiştir. yine ekmek dedim lan sıktı.
istanbul takımı'nın olaydan bihaber futbolcusu bir pozisyon esnasında: anadolu futbolcusu, senin ellerin neden bu kadar büyük?
anadolu futbolcusu: seninle seremonide daha iyi el sıkışabilmek için.
istanbul takımı'nın olaydan yavaştan kıllanmaya başlayan futbolcusu: peki anadolu futbolcusu, senin kafan neden bu kadar büyük?
anadolu futbolcusu: ben tsubasa gibiyim, kaleye giden topu kafamla doksandan çıkartırım.
istanbul takımı'nın neye uğradığını şaşıran futbolcusu: peki anadolu futbolcusu, senin bacakların neden bu kadar büyük?
anadolu futbolcusu: rööörörraaaaahhh! seni daha iyi tekmeleyebilmek için, kaçma amk. gel buraya.
istanbul takımı'nın talihsiz futbolcusu: kaçın lan kaçın, futbolcu sandık bildiğin ayı çıktı.
çocukluktan kalma "sahada ayı var orman isteriz" tezahüratını yapasım geldi. artık anadolu futbolcusu dediğimizin aslında futbolcu mutbolcu değil bildiğin anadolu ejderi çıktığı anlaşılmıştır. vicdanı körelmemiş bir hakemin verdiği kırmızı kartla oyun dışı kalan bu babayiğit maç sonrası verdiği röportajda * şunları söyler:
"büyük takımların futbolcularının kollanmasını artık istemiyürüz. biz eppeğimiz için oynuyoz. istanbul takımı'nın oyuncusu da bıraksın bu işleri. yazık günah yaaa."
sonra bir başkan... gecesini gündüzüne katıp bir futbolcunun transferi için uğraşıyor. ortada milyon dolarlar dönüyor ki 1 milyon dolar bile az gözümüzde küçük rakam olarak kalıyor. o başkan da maçtan sonra futbolcusunun performansından değil de bu ekmek davası uğruna adam biçme "alışkanlığı"ndan bahsediyor. canı o kadar yanmış. hakikaten var bir iş.