356
ocak 2021 itibariyle asırlık rekabetin gerçekten farklı bir evresine gelmiş bulunuyoruz. yaşım yettiği dönemler boyunca fenerbahçe çoğu kez bizden daha pahalı kadrolar kurdu belki biz ünal aysal döneminde onlardan daha fazla harcadık onun dışında hep onlar fazla harcadı evet doğrudur hep biz fazla kupa aldık daha başarılı olduk ama artık rekabet farklı bir seviyeye taşındı. son 25 yılda da fenerbahçe yönetimleri pek şeffaf değildi ama günün sonunda her iki kulüp de bir dernek aracılığıyla varlığını sürdürüyordu. bugünün fotoğrafını çekmek gerekirse durum farklıdır. bu fotoğrafın bize ne anlattığını anlamazsak kısa-orta vadede çok üzüleceğiz gibi geliyor. bu duruma bence beşiktaş da dahil ama bizim derdimiz galatasaray.
şimdi biraz gerilere gitmek gerekirse 2003 temmuzunda roman abramoviç tarafından satın alınana kadar chelsea en son 1955 yılında şampiyonluk yaşamıştı. son 19 yılda ise tam 5 kez şampiyon oldu. diğer örnek aynı ligden manchester city körfez sermayesi tarafından satın alınmadan önce en son 1968 yılında lig şampiyonu olmuşlardı. el değiştirdikten sonra ise 4 kez şampiyon oldular. peki bu iki takımı alan sermayenin en önemli özellikleri nedir derseniz son yıllarda chelsea için durum biraz değişse de bence en önemli faktör maddi olarak karı ikinci planda tutan agresif kulüp sahipleridir derim. liverpool, manchester united ve arsenal gibi ezeli rakipleri ilk iki takım kadar agresif olamayan kulüp sahipleri tarafından yönetildiler bu süre boyunca. sergio aguero'nun 2012 yılında o unutulmaz queen park rangers maçında uzatmalarda attığı golden sonra agresif sahipleri olan takımlar toplam 6 kez şampiyon oldular. diğer saydığım takımlar ise toplam 2 kez. birisinde alex ferguson'un şampiyon olup bırakma inadı diğerinde de neredeyse denk bütçelerle jurgen kloop tarafından 5 yılda oluşturulmuş bir kadro şampiyon olabildi.
yukarda rakamlarla agresif tutum sergileyen sahipli takımların kısa-orta vadede rakiplerini kolayca geride bırakabildiklerini ve tarihin akışını kolayca değiştirebildiklerini ayrıntılı bir biçimde inceledikten sonra 2018 yılına gelelim. evet zengin çocuğunun körfez sermayesi kadar parası olmayabilir ama geldiğinde ilk beyanlarından birini hatırlamakta yarar var. fenerbahçe'yi avrupa şampiyonu filan yapacağım demedi öyle bir derdi filan da yok. fenerbahçe'yi türkiye'nin en fazla şampiyon olan takımı yapacağım dedi. gerek saha içi gerek saha dışı 3-4 maçlı kupaların şampiyonluk sayılması gibi çabalarla bunun için uğraşıyor hakkını verelim. evet biraz beceriksiz ama kezman'lı chelsea kadrosunu hatırlatmak isterim.
rakibimiz hala bir dernek olabilir ama dışarıdan öyle gibi gözükmediğini artık kabul edelim. arçelik, beko, opet, tüpraş, ford oto, ford kamyon, fiat, avis, otokar, aygaz, setur, otokoç gibi bir çırpıda sayabildiğim şirketler rakibimizle mali kısmına benim pek ulaşamadığım sponsorluk-reklam anlaşmaları imzalamış durumda. kimsenin şirketinde veya babasının parasında gözümüz yok. kimisi uzaya çıkmak için şirket kurar kimisi gelir futbola harcar kendi bileceği iş ama karşımızda duran rakibi küçümsersek stratejik bir hata yaparız karşımızda duran şımarık bir zengin çocuğu değil güldük eğlendik ama artık ciddiyet zamanı, karşımızda duran agresif kapitalizmin ta kendisidir. bu para düşmanlığı filan değil lütfen öyle algılanmasın komünizm propagandası filan yaptığım yok, sadece gerçekçi olmaya çalışıyorum, burada iddialı bir laf edeyim rakibimizi bu sene de olur da şampiyon olamazsa yazın yaptıkları transferlerle dudaklarımız uçuklayacak. elbette biz de bu düzen içinde büyük gelirler-sponsorluklar elde ediyoruz bir şekilde bu düzenin bir parçasıyız ama burada kritik nokta bunun çok agresif ve asimetrik oluşu oyunu ingiltere örneğinde de gördüğümüz gibi bozuyor. rus milyarder, petrol kralı veya sanayi devi teknik olarak hiç bir farkı yok.
tespitlerimizi doğru yaparsak planlama konusunda daha başarılı olabiliriz ve dahi buna mecburuz hata lüksümüz yok. kulüp içi çekişmelere ayıracak saniyemiz bile yok, çok önemli bir sezonun yarısı önümüzde duruyor ama belki ondan da önemlisi başkanlık seçimi. önce fatih terim ile sözleşme uzatılmalı, ona rahat bir çalışma ortamı hazırlanmalı ve galatasaray her yönüyle son seferkilerden farklı bir yönetim kurmalı. gelip şirketiyle sponsor olsun demiyorum öyle bir talebim kesinlikle yok. bunu bir sidik yarışına çevirmenin manası yok. benim önerim başka her şeyiyle kurumsal bir yönetim istiyorum, altyapısından, oyuncu izleme ve transfer komitesine, dünya çapında tanıtımından, her türlü pazarlama işlemlerine, amatör branşlardan mali konulara her konuya hakim bir yönetim liseli lisesiz çatışmasına girmeden bu yönetimi kurmayı başarmazsak kısa-orta vadede çok üzüleceğiz.
şimdi biraz gerilere gitmek gerekirse 2003 temmuzunda roman abramoviç tarafından satın alınana kadar chelsea en son 1955 yılında şampiyonluk yaşamıştı. son 19 yılda ise tam 5 kez şampiyon oldu. diğer örnek aynı ligden manchester city körfez sermayesi tarafından satın alınmadan önce en son 1968 yılında lig şampiyonu olmuşlardı. el değiştirdikten sonra ise 4 kez şampiyon oldular. peki bu iki takımı alan sermayenin en önemli özellikleri nedir derseniz son yıllarda chelsea için durum biraz değişse de bence en önemli faktör maddi olarak karı ikinci planda tutan agresif kulüp sahipleridir derim. liverpool, manchester united ve arsenal gibi ezeli rakipleri ilk iki takım kadar agresif olamayan kulüp sahipleri tarafından yönetildiler bu süre boyunca. sergio aguero'nun 2012 yılında o unutulmaz queen park rangers maçında uzatmalarda attığı golden sonra agresif sahipleri olan takımlar toplam 6 kez şampiyon oldular. diğer saydığım takımlar ise toplam 2 kez. birisinde alex ferguson'un şampiyon olup bırakma inadı diğerinde de neredeyse denk bütçelerle jurgen kloop tarafından 5 yılda oluşturulmuş bir kadro şampiyon olabildi.
yukarda rakamlarla agresif tutum sergileyen sahipli takımların kısa-orta vadede rakiplerini kolayca geride bırakabildiklerini ve tarihin akışını kolayca değiştirebildiklerini ayrıntılı bir biçimde inceledikten sonra 2018 yılına gelelim. evet zengin çocuğunun körfez sermayesi kadar parası olmayabilir ama geldiğinde ilk beyanlarından birini hatırlamakta yarar var. fenerbahçe'yi avrupa şampiyonu filan yapacağım demedi öyle bir derdi filan da yok. fenerbahçe'yi türkiye'nin en fazla şampiyon olan takımı yapacağım dedi. gerek saha içi gerek saha dışı 3-4 maçlı kupaların şampiyonluk sayılması gibi çabalarla bunun için uğraşıyor hakkını verelim. evet biraz beceriksiz ama kezman'lı chelsea kadrosunu hatırlatmak isterim.
rakibimiz hala bir dernek olabilir ama dışarıdan öyle gibi gözükmediğini artık kabul edelim. arçelik, beko, opet, tüpraş, ford oto, ford kamyon, fiat, avis, otokar, aygaz, setur, otokoç gibi bir çırpıda sayabildiğim şirketler rakibimizle mali kısmına benim pek ulaşamadığım sponsorluk-reklam anlaşmaları imzalamış durumda. kimsenin şirketinde veya babasının parasında gözümüz yok. kimisi uzaya çıkmak için şirket kurar kimisi gelir futbola harcar kendi bileceği iş ama karşımızda duran rakibi küçümsersek stratejik bir hata yaparız karşımızda duran şımarık bir zengin çocuğu değil güldük eğlendik ama artık ciddiyet zamanı, karşımızda duran agresif kapitalizmin ta kendisidir. bu para düşmanlığı filan değil lütfen öyle algılanmasın komünizm propagandası filan yaptığım yok, sadece gerçekçi olmaya çalışıyorum, burada iddialı bir laf edeyim rakibimizi bu sene de olur da şampiyon olamazsa yazın yaptıkları transferlerle dudaklarımız uçuklayacak. elbette biz de bu düzen içinde büyük gelirler-sponsorluklar elde ediyoruz bir şekilde bu düzenin bir parçasıyız ama burada kritik nokta bunun çok agresif ve asimetrik oluşu oyunu ingiltere örneğinde de gördüğümüz gibi bozuyor. rus milyarder, petrol kralı veya sanayi devi teknik olarak hiç bir farkı yok.
tespitlerimizi doğru yaparsak planlama konusunda daha başarılı olabiliriz ve dahi buna mecburuz hata lüksümüz yok. kulüp içi çekişmelere ayıracak saniyemiz bile yok, çok önemli bir sezonun yarısı önümüzde duruyor ama belki ondan da önemlisi başkanlık seçimi. önce fatih terim ile sözleşme uzatılmalı, ona rahat bir çalışma ortamı hazırlanmalı ve galatasaray her yönüyle son seferkilerden farklı bir yönetim kurmalı. gelip şirketiyle sponsor olsun demiyorum öyle bir talebim kesinlikle yok. bunu bir sidik yarışına çevirmenin manası yok. benim önerim başka her şeyiyle kurumsal bir yönetim istiyorum, altyapısından, oyuncu izleme ve transfer komitesine, dünya çapında tanıtımından, her türlü pazarlama işlemlerine, amatör branşlardan mali konulara her konuya hakim bir yönetim liseli lisesiz çatışmasına girmeden bu yönetimi kurmayı başarmazsak kısa-orta vadede çok üzüleceğiz.