1
fenerbahçe camiası ısrarla şike olaylarında kendilerini ergenekon ve balyoz kumpas davalarıyla savunmuş ve o davalar gibi bizim davalarımızda sahteydi diyerek şikeden yırtma çabalarını dile getirmişlerdir.
bu yazıda iki dava arasında ki farklılıkları ve fenerbahçe'nin nasıl şikeden ceza almadığınıa yakından bakacağız. fenerbahçe kendisini tıpkı hükümetin 17-25 aralık yolsuzluk soruşturmalarında yaptığı gibi savunmuştur.
öncelikle ergenekon ve balyoz davalarından ve paralel yapı soruşturmasından nemalanmak adına erdoğan ile kurulmuş bir söylem birlikteliği ve işbirliği var. bu işbirliğinin amacı; tarafların üzerilerine atılı şike ve yolsuzluk suçlamalarından kurtulmak ve bu suçlamaları bertaraf etmek.
fenerbahçe camiası, çıkarları gereği itiraf edemese de recep tayyip erdoğan’ın himmetiyle kümede kalmanın ve yine onun himmetiyle yeniden yargılanan ve beraat kararı verilen yöneticilerinin rahatsızlığını yaşadı bir dönem.
yani bir tarafta “mustafa kemal’in askerleriyiz”, “cumhuriyet’in son kalesi fenerbahçe”, “ali ismail korkmaz fenerbahçe yıkılmaz” söylemleri, diğer tarafta da ali ismail’in katline sebep olan, mustafa kemal ve cumhuriyet’in değerlerini yer ile yeksan eden bir zihniyetle kapalı kapılar ardında kurulmuş ranta dayalı karanlık bir işbirliği. ve bu işbirliğinin sonucu olarak da kümede kalma, hukuksuz da olsa yeniden yargılanma ve bu yargılama sonucunda da beraat etme durumu var.
gerek bu durumu kabullenemeyen fenerbahçe taraftarı gerekse üzerine atılı suçlardan kurtulmak isteyen fenerbahçe yönetimi, bu çıkmazdan kurtulmak için, aynı akp hükümeti'nin ve yandaşlarının yolsuzluk soruşturmasında yaptığı gibi, ergenekon ve balyoz davalarına ve paralel yapı söylemine sığınıyor ve şike davasını bu davalar ve söylemler üzerinden aklamaya çalışıyor.
ancak söz konusu şike davası ve yolsuzluk soruşturması ile ergenekon ve balyoz davaları arasında çok önemli bir farklılık var. o da, adı geçen tüm bu davalarda en çok tartışma konusu olan mesele; deliller.
ergenekon ve balyoz davalarında sanıklar ve tanıklar davanın başladığı günden itibaren delillerin sahte olduğunu hep dile getirdi. dile getirmenin de ötesinde bu savlarını bilirkişi raporlarıyla ortaya koydu. ergenekon ve balyoz davalarını hukuksuz kılan temel mesele de bu sahte delil meselesidir.
oysa şike davasında tüm deliller sanıklar ve tanıklar tarafından kabul edilmiştir, hatta tartışma konusu olan bazı dinlemeler mahkeme safahatında direkt sanıklara dinletilmiş ve bu konuda şüpheye mahal bırakılmamıştır. zaten yıllardır süren yargılamalarda sanık vekillerinin söz konusu delillerin sahteliğine dair herhangi bir yazılı başvurusu olmadığı gibi en basitinden bu konuda bir bilirkişi talebinde dahi bulunmamışlardır.
şike davasında sürekli gündeme getirilen bir diğer husus da söz konusu dinlemeler gerçek olmasına ve sanıklarca da mahkemede kabul edilmesine rağmen dinleme kararlarının hukuksuz olduğu ve bu dinleme kararları ile söz konusu dinlemelerin delil olarak kullanılamayacağı savı. yani şu söyleniyordu; “tamam dinlemeler gerçek, bu konuşmalar da yapılmış, ama bu dinlemelere dair alınan mahkeme kararları hukuksuz, dolayısı ile bu dinlemeler yokmuş gibi yargılama yapalım”. aslında delillerin sahte olmadığına dair bir itirafı da barındıran bu savın da elle tutulur bir tarafı yoktur. zira yargıtay genel kurulu kararlarına ve yargıtay içtihatlarına baktığımızda söz konusu dinleme kararlarının hukuka uygun olarak alındığı, davada da hukuka uygun olarak kullanıldığı çok açık.
yolsuzluk davasında ise çok daha vahim bir hukuk garabetiyle karşı karşıya kaldık. henüz dava bile oluşturulamadan tübitak’a atanan hayvanat bahçesi müdürleriyle davaya konu deliller sahte ve montajlı ilan edildi, sonraları birçok uzman ve bilirkişi tarafından montajlı olmadığı ifade edilse de.
velhasıl, ergenekon ve balyoz soruşturmalarını hukuksuz kılan sahte ve üretilmiş delillerdir. şike davasında ise karara esas oluşturan deliller sanıklar ve tanıklar tarafından kabul edilmiş gerçek ve hukuki delillerdir. alınan dinleme kararları da hukuka uygundur. bu duruma rağmen ergenekon ve balyoz davaları üzerinden şike davasını aklamaya çalışmak, ergenekon ve balyoz davalarında sahte delil üretenlerin eylemleri kadar alçakça bir eylemdir.
ergenekon ve balyoz davalarındaki hukuksuzluklar nedeniyle, paralel yapı söylemi üzerinden bu mahkemelerde görülen yüzlerce, binlerce davayı geçersiz kılmak da mümkün değildir. bunun hukuki ve vicdani bir tarafı da yoktur. zira bu mahkemelerde görülen davalarda sadece suçu işleyen taraf değil suça muhatap olan ve mağdur olan taraf da vardır. hangi dava hukukidir, hangi dava hukuk dışı uygulamalar içermektedir, bu ancak dava dosyasına bakılarak karar verilebilir. dolayısı ile bir dava değerlendirilirken esas alınması ve irdelenmesi gereken, hukuku uygulayanın kimliği değil, uygulanan hukukun kendisidir. zaten yargıtay ve anayasa mahkemesi gibi kurumlar da bu nedenle vardır; yerel mahkemelerde yapılmış olan olası bir hukuksuzluğu, kişisel hak ihlallerini gidermek ve geç de olsa hukukun ve adaletin tecelli etmesini sağlamak için.
tüm bunların dışında bu işbirliğine dair perde arkasında çok daha karanlık ve sorgulanması gereken garip bir ilişkiler yumağı da var. söz konusu işbirliğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyabilmek adına perde arkasındaki bu süreci de en azından kritik noktalar üzerinden kabaca özetlemek gerek.
recep tayyip erdoğan ve bilal erdoğan arasındaki fenerbahçe ve şike sürecine dair tapeleri hatırlayacaksınız. mahkeme kararıyla yasaklandığı için buraya koyamıyorum. o konuşmada bilal erdoğan, fenerbahçe'yi kurtarmaya çalışırken aziz yıldırım'ın da bu durumdan nemalandığını söylüyor ve babasına sitem ediyordu. erdoğan ise kendisinden defalarca randevu isteyen ve ethem sancak üzerinden kendisine ulaşmaya çalışan yıldırım'a yüz vermediğini belirtiyordu.
bu konuşma sonrası devam eden süreçte aziz yıldırım ve nihat özdemir'in ethem sancak üzerinden erdoğan'a ulaşma çabalarına dair haberler, türgev'e yapılan bağışlar, havuz medyasına verilen yüz milyonlar sırasıyla basının gündemine düşmüştü.
https://gss.gs/ZKz.png
https://www.sporx.com/...-biri-SXHBQ365199SXQ
https://www.birgun.net/...ap-dedi-yaptim-78438
http://www.radikal.com.tr/...olar-verdim-1176349/
diğer taraftan da yolsuzluk tapelerinde adı geçen erdoğan ailesinin avukatı faik ışık artık aziz yıldırım'ın avukatıydı. televizyon programlarında yargı dünyası içerisinde yürüttüğü lobi faaliyetleri ile gündeme gelen faik ışık bir süre sonra da akp'den milletvekili adayı olacaktı.
https://www.youtube.com/watch?v=QXsSJwiaIis
bu arada dönemin cumhurbaşkanı abdullah gül'ün kişiye özel olur söylemi ve vetosuna rağmen erdoğan'ın ısrarıyla şike yasası değişti. bu yasa değişikliğine chp ve mhp'de destek vardi , ancak meclis aritmetiği düşünüldüğünde bu değişikliğin yapılmasında belirleyici olan recep tayyip erdoğan'ın ısrarıydı.
https://www.hurriyet.com.tr/...n-anatomisi-19415989
sportif yargılamada ise fenerbahçe yönetiminin defaten ve organize olarak şike yaptığına dair verilen cas kararına rağmen fenerbehçe kulübü'ne ve aziz yıldırım'a hiç bir ceza verilmeden yargılama sonuçlandırıldı. rıdvan dilmen ve göksel gümüşdağ'ın rutin kaçak saray ziyaretleri; bu ziyaretlerden sonra şekillendirilen federasyon ve kurulları; "ben bu işi kimseyi küme düşürmeden çözerim" diyen yıldırım demirören'in federasyon başkanı olarak atanması; 58. maddenin değiştirilerek şikenin adeta suç olmaktan çıkarılması ve daha sonra cas kararında müstehzi ifadelerle değerlendirilecek olan "sahaya yansımadı" safsatası. tüm bunlar kamuoyu önünde yaşandı ve sportif yargılama sürecini etkileyen en önemli unsurlar olarak gündeme geldi.
ve son olarak anayasamıza göre kesin ve nihai olan yargıtay kararı infaz aşamasında bozularak yeniden yargılama ve beraat kararları verildi.
velhasıl, ergenekon ve balyoz davalarından nemalanma adına sadece söylemler üzerinden başlayan bir işbirliği, yukarıda bahsettiğimiz ve sorgulanması gereken çok daha karanlık ilişkilerle farklı bir boyuta ulaştı. erdoğan'ın himayesinde rıdvan dilmen, göksel gümüşdağ, şenes erzik ve yıldırım demirören gibi isimler üzerinden sadece fenerbahçe'yi kurtarmak adına başlatılan süreç, ethem sancak üzerinden nihat özdemir ve faik ışık'la erdoğan'a ulaşılmasıyla fenerbahçe'yle birlikte aziz yıldırım'ı da kurtaracak hale getirilmişti.
tüm bunların dışında konu hakkında fikir verebilecek bazı açıklamaları da gözden kaçırmamak lazım.
rıdvan dilmen'in "sayın erdoğan bu süreçte herkesten farklı fenerbahçelilik yapmıştır" açıklaması;
https://www.youtube.com/...nnel=KralAltmisbirTV
mahmut uslu'nun "yeniden yargılanmaya sayın başbakan'ın verdiği söz üzerine, inşallah bizi de alacaklar" açıklaması;
https://www.youtube.com/watch?v=OuHp7tYuBno
erdoğan'ın celal doğan'la görüşmesinde ifade ettiği "aziz yıldırım'ın silivri'ye gönderilmesini ben engelledim" söylemi;
http://www.radikal.com.tr/...ledim-demis-1396287/
kürşat tüzmen'in federasyon başkanının nasıl atandığına dair açıklamaları;
https://www.youtube.com/watch?v=Rg36j-_OYtA
son olarak fenerbahçe taraftarlarına samimi bir soru;
bu ülkede insanlar yıllarca mütedeyyin kisvesi altında, atatürkçülük kisvesi altında ya da milliyetçilik kisvesi altında suç işlediler. çaldılar, çırptılar, adam öldürdüler, yolsuzluktan hırsızlığa bin bir türlü suç işlediler. kimisi allah, kimisi atatürk, kimisi bayrak dedi. ama aslında hem bu topluma, hem bu değerlere en büyük ihaneti de bu değerleri kullanıp bu suçları işleyen insanlar yaptı; kendi çıkarları ve yapacağı ahlaksızları perdelemek için allah'ı, atatürk'ü, bayrak'ı kullanacak kadar zavallı bu insanlar. ve bu insanlar, işledikleri bu suçlara rağmen, bu kutsallar üzerinden milyonlarca insanı senelerce kandırdı, uyuttu, peşinden sürükledi ve iktidarda kaldı.
bu fotoğrafta recep tayyip erdoğan’ı, aziz yıldırım’ı, akp’ye oy verenleri ve kendinizi nereye koyuyorsunuz?
bu yazıda iki dava arasında ki farklılıkları ve fenerbahçe'nin nasıl şikeden ceza almadığınıa yakından bakacağız. fenerbahçe kendisini tıpkı hükümetin 17-25 aralık yolsuzluk soruşturmalarında yaptığı gibi savunmuştur.
öncelikle ergenekon ve balyoz davalarından ve paralel yapı soruşturmasından nemalanmak adına erdoğan ile kurulmuş bir söylem birlikteliği ve işbirliği var. bu işbirliğinin amacı; tarafların üzerilerine atılı şike ve yolsuzluk suçlamalarından kurtulmak ve bu suçlamaları bertaraf etmek.
fenerbahçe camiası, çıkarları gereği itiraf edemese de recep tayyip erdoğan’ın himmetiyle kümede kalmanın ve yine onun himmetiyle yeniden yargılanan ve beraat kararı verilen yöneticilerinin rahatsızlığını yaşadı bir dönem.
yani bir tarafta “mustafa kemal’in askerleriyiz”, “cumhuriyet’in son kalesi fenerbahçe”, “ali ismail korkmaz fenerbahçe yıkılmaz” söylemleri, diğer tarafta da ali ismail’in katline sebep olan, mustafa kemal ve cumhuriyet’in değerlerini yer ile yeksan eden bir zihniyetle kapalı kapılar ardında kurulmuş ranta dayalı karanlık bir işbirliği. ve bu işbirliğinin sonucu olarak da kümede kalma, hukuksuz da olsa yeniden yargılanma ve bu yargılama sonucunda da beraat etme durumu var.
gerek bu durumu kabullenemeyen fenerbahçe taraftarı gerekse üzerine atılı suçlardan kurtulmak isteyen fenerbahçe yönetimi, bu çıkmazdan kurtulmak için, aynı akp hükümeti'nin ve yandaşlarının yolsuzluk soruşturmasında yaptığı gibi, ergenekon ve balyoz davalarına ve paralel yapı söylemine sığınıyor ve şike davasını bu davalar ve söylemler üzerinden aklamaya çalışıyor.
ancak söz konusu şike davası ve yolsuzluk soruşturması ile ergenekon ve balyoz davaları arasında çok önemli bir farklılık var. o da, adı geçen tüm bu davalarda en çok tartışma konusu olan mesele; deliller.
ergenekon ve balyoz davalarında sanıklar ve tanıklar davanın başladığı günden itibaren delillerin sahte olduğunu hep dile getirdi. dile getirmenin de ötesinde bu savlarını bilirkişi raporlarıyla ortaya koydu. ergenekon ve balyoz davalarını hukuksuz kılan temel mesele de bu sahte delil meselesidir.
oysa şike davasında tüm deliller sanıklar ve tanıklar tarafından kabul edilmiştir, hatta tartışma konusu olan bazı dinlemeler mahkeme safahatında direkt sanıklara dinletilmiş ve bu konuda şüpheye mahal bırakılmamıştır. zaten yıllardır süren yargılamalarda sanık vekillerinin söz konusu delillerin sahteliğine dair herhangi bir yazılı başvurusu olmadığı gibi en basitinden bu konuda bir bilirkişi talebinde dahi bulunmamışlardır.
şike davasında sürekli gündeme getirilen bir diğer husus da söz konusu dinlemeler gerçek olmasına ve sanıklarca da mahkemede kabul edilmesine rağmen dinleme kararlarının hukuksuz olduğu ve bu dinleme kararları ile söz konusu dinlemelerin delil olarak kullanılamayacağı savı. yani şu söyleniyordu; “tamam dinlemeler gerçek, bu konuşmalar da yapılmış, ama bu dinlemelere dair alınan mahkeme kararları hukuksuz, dolayısı ile bu dinlemeler yokmuş gibi yargılama yapalım”. aslında delillerin sahte olmadığına dair bir itirafı da barındıran bu savın da elle tutulur bir tarafı yoktur. zira yargıtay genel kurulu kararlarına ve yargıtay içtihatlarına baktığımızda söz konusu dinleme kararlarının hukuka uygun olarak alındığı, davada da hukuka uygun olarak kullanıldığı çok açık.
yolsuzluk davasında ise çok daha vahim bir hukuk garabetiyle karşı karşıya kaldık. henüz dava bile oluşturulamadan tübitak’a atanan hayvanat bahçesi müdürleriyle davaya konu deliller sahte ve montajlı ilan edildi, sonraları birçok uzman ve bilirkişi tarafından montajlı olmadığı ifade edilse de.
velhasıl, ergenekon ve balyoz soruşturmalarını hukuksuz kılan sahte ve üretilmiş delillerdir. şike davasında ise karara esas oluşturan deliller sanıklar ve tanıklar tarafından kabul edilmiş gerçek ve hukuki delillerdir. alınan dinleme kararları da hukuka uygundur. bu duruma rağmen ergenekon ve balyoz davaları üzerinden şike davasını aklamaya çalışmak, ergenekon ve balyoz davalarında sahte delil üretenlerin eylemleri kadar alçakça bir eylemdir.
ergenekon ve balyoz davalarındaki hukuksuzluklar nedeniyle, paralel yapı söylemi üzerinden bu mahkemelerde görülen yüzlerce, binlerce davayı geçersiz kılmak da mümkün değildir. bunun hukuki ve vicdani bir tarafı da yoktur. zira bu mahkemelerde görülen davalarda sadece suçu işleyen taraf değil suça muhatap olan ve mağdur olan taraf da vardır. hangi dava hukukidir, hangi dava hukuk dışı uygulamalar içermektedir, bu ancak dava dosyasına bakılarak karar verilebilir. dolayısı ile bir dava değerlendirilirken esas alınması ve irdelenmesi gereken, hukuku uygulayanın kimliği değil, uygulanan hukukun kendisidir. zaten yargıtay ve anayasa mahkemesi gibi kurumlar da bu nedenle vardır; yerel mahkemelerde yapılmış olan olası bir hukuksuzluğu, kişisel hak ihlallerini gidermek ve geç de olsa hukukun ve adaletin tecelli etmesini sağlamak için.
tüm bunların dışında bu işbirliğine dair perde arkasında çok daha karanlık ve sorgulanması gereken garip bir ilişkiler yumağı da var. söz konusu işbirliğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyabilmek adına perde arkasındaki bu süreci de en azından kritik noktalar üzerinden kabaca özetlemek gerek.
recep tayyip erdoğan ve bilal erdoğan arasındaki fenerbahçe ve şike sürecine dair tapeleri hatırlayacaksınız. mahkeme kararıyla yasaklandığı için buraya koyamıyorum. o konuşmada bilal erdoğan, fenerbahçe'yi kurtarmaya çalışırken aziz yıldırım'ın da bu durumdan nemalandığını söylüyor ve babasına sitem ediyordu. erdoğan ise kendisinden defalarca randevu isteyen ve ethem sancak üzerinden kendisine ulaşmaya çalışan yıldırım'a yüz vermediğini belirtiyordu.
bu konuşma sonrası devam eden süreçte aziz yıldırım ve nihat özdemir'in ethem sancak üzerinden erdoğan'a ulaşma çabalarına dair haberler, türgev'e yapılan bağışlar, havuz medyasına verilen yüz milyonlar sırasıyla basının gündemine düşmüştü.
https://gss.gs/ZKz.png
https://www.sporx.com/...-biri-SXHBQ365199SXQ
https://www.birgun.net/...ap-dedi-yaptim-78438
http://www.radikal.com.tr/...olar-verdim-1176349/
diğer taraftan da yolsuzluk tapelerinde adı geçen erdoğan ailesinin avukatı faik ışık artık aziz yıldırım'ın avukatıydı. televizyon programlarında yargı dünyası içerisinde yürüttüğü lobi faaliyetleri ile gündeme gelen faik ışık bir süre sonra da akp'den milletvekili adayı olacaktı.
https://www.youtube.com/watch?v=QXsSJwiaIis
bu arada dönemin cumhurbaşkanı abdullah gül'ün kişiye özel olur söylemi ve vetosuna rağmen erdoğan'ın ısrarıyla şike yasası değişti. bu yasa değişikliğine chp ve mhp'de destek vardi , ancak meclis aritmetiği düşünüldüğünde bu değişikliğin yapılmasında belirleyici olan recep tayyip erdoğan'ın ısrarıydı.
https://www.hurriyet.com.tr/...n-anatomisi-19415989
sportif yargılamada ise fenerbahçe yönetiminin defaten ve organize olarak şike yaptığına dair verilen cas kararına rağmen fenerbehçe kulübü'ne ve aziz yıldırım'a hiç bir ceza verilmeden yargılama sonuçlandırıldı. rıdvan dilmen ve göksel gümüşdağ'ın rutin kaçak saray ziyaretleri; bu ziyaretlerden sonra şekillendirilen federasyon ve kurulları; "ben bu işi kimseyi küme düşürmeden çözerim" diyen yıldırım demirören'in federasyon başkanı olarak atanması; 58. maddenin değiştirilerek şikenin adeta suç olmaktan çıkarılması ve daha sonra cas kararında müstehzi ifadelerle değerlendirilecek olan "sahaya yansımadı" safsatası. tüm bunlar kamuoyu önünde yaşandı ve sportif yargılama sürecini etkileyen en önemli unsurlar olarak gündeme geldi.
ve son olarak anayasamıza göre kesin ve nihai olan yargıtay kararı infaz aşamasında bozularak yeniden yargılama ve beraat kararları verildi.
velhasıl, ergenekon ve balyoz davalarından nemalanma adına sadece söylemler üzerinden başlayan bir işbirliği, yukarıda bahsettiğimiz ve sorgulanması gereken çok daha karanlık ilişkilerle farklı bir boyuta ulaştı. erdoğan'ın himayesinde rıdvan dilmen, göksel gümüşdağ, şenes erzik ve yıldırım demirören gibi isimler üzerinden sadece fenerbahçe'yi kurtarmak adına başlatılan süreç, ethem sancak üzerinden nihat özdemir ve faik ışık'la erdoğan'a ulaşılmasıyla fenerbahçe'yle birlikte aziz yıldırım'ı da kurtaracak hale getirilmişti.
tüm bunların dışında konu hakkında fikir verebilecek bazı açıklamaları da gözden kaçırmamak lazım.
rıdvan dilmen'in "sayın erdoğan bu süreçte herkesten farklı fenerbahçelilik yapmıştır" açıklaması;
https://www.youtube.com/...nnel=KralAltmisbirTV
mahmut uslu'nun "yeniden yargılanmaya sayın başbakan'ın verdiği söz üzerine, inşallah bizi de alacaklar" açıklaması;
https://www.youtube.com/watch?v=OuHp7tYuBno
erdoğan'ın celal doğan'la görüşmesinde ifade ettiği "aziz yıldırım'ın silivri'ye gönderilmesini ben engelledim" söylemi;
http://www.radikal.com.tr/...ledim-demis-1396287/
kürşat tüzmen'in federasyon başkanının nasıl atandığına dair açıklamaları;
https://www.youtube.com/watch?v=Rg36j-_OYtA
son olarak fenerbahçe taraftarlarına samimi bir soru;
bu ülkede insanlar yıllarca mütedeyyin kisvesi altında, atatürkçülük kisvesi altında ya da milliyetçilik kisvesi altında suç işlediler. çaldılar, çırptılar, adam öldürdüler, yolsuzluktan hırsızlığa bin bir türlü suç işlediler. kimisi allah, kimisi atatürk, kimisi bayrak dedi. ama aslında hem bu topluma, hem bu değerlere en büyük ihaneti de bu değerleri kullanıp bu suçları işleyen insanlar yaptı; kendi çıkarları ve yapacağı ahlaksızları perdelemek için allah'ı, atatürk'ü, bayrak'ı kullanacak kadar zavallı bu insanlar. ve bu insanlar, işledikleri bu suçlara rağmen, bu kutsallar üzerinden milyonlarca insanı senelerce kandırdı, uyuttu, peşinden sürükledi ve iktidarda kaldı.
bu fotoğrafta recep tayyip erdoğan’ı, aziz yıldırım’ı, akp’ye oy verenleri ve kendinizi nereye koyuyorsunuz?