• 40
    gittiğim bir maçtı. yanlış hatırlamıyorsam istanbulspor o zaman iddialı bi' kadro kurmuştu hollanda a milli takımında oynayan 2 oyuncu filan vardı kadrolarında. fener'den dışlanan oğuz-aykut bunlardaydı. ve o aralar istanbulspor 3 büyüklerle kendi sahasında maç yaptığında --kendi stadyumları ufak olduğundan daha fazla gişe hasılatı elde edilmek için--geride kalan 2 takımın sahasından birinde oynuyordu. bu maç ise inönü stadındaydı. 3-4 arkadaş toplanıp gittik beleştepe'ye yakın, deniz tarafına uzak olan açık tribündeydik. maça iyi başlayıp 2-0 öne geçtik ancak oğuz ve aykut'un iyi oyunları ve olağanüstü çabalarıyla maç 2-2'ye geldi maçın sonlarına doğru. çok büyük bi' hayalkırıklığı içindeydik ki skordan ziyade o sezonun sonlarına rastlayan maçın sonucunun şampiyonluk yarışında önemi büyüktü hayalkırıklığının nedeni maçın berabere bitmesinden ziyade bununla alakalıydı daha çok. neyse, maçın 2-0'dan 2-2'ye gelmesi takımı da etkilemişti ve sonlara doğru baskı kurmaktan da uzaktık, biz de maç sonlarından her zaman yaşanan o müthiş izdihamdan kurtulmak için 2-3 dakika erken çıktı. biz tam dışarı çıktık ki büyük bi' uğultu koptu. hemen beleştepe'ye yönelip ne olduğunu anlamaya çalıştık birkaç dakikalık tereddütten sonra penaltı olduğunu anladık ve golü beleştepe'den izleyip inanılmaz bi' mutluluk içinde beşiktaş'taki kadıköy iskelesine yollanmak üzere yürümeye başladık. o yolun ortalarına doğru bizim önümüzde yürüyen ve maçtan çıktıkları belli olan galatasaraylı taraftarlar bize doğru koşmaya toplu halde koşmaya başladılar ''ne oluyor?'' demeye kalmadan ellerinde sopa, zincir o anda ellerine ne gelmişse kendi hallerinde yürüyen, iskeleye, otobüs duraklarına ulaşmaya çalışan maça çocuklarıyla birlikte gelmiş babaların da içinde olduğu hiçbir şekilde bi' bütünlük arz etmeyen, organize şekilde tezahürat vs yapmayan bu taraftar topluluğunun üzerine saldırmaya başladı bu beşiktaşlılar. birkaç sahneye şahit oldum ki gerçekten korkunçtu. bu saldırıyı gerçekleştiren o.çocukları ellerindeki çivili sopalarla rastgele kişilere artık nerelerine denk gelirse vurmaya başladı, beni de sıkıştırdılar o dar yolda. kafama gelen darbeleri dirseğimle savuşturmaya çalıştım ki herhalde başarılı oldum kolum çatlamıştı. o sıralar üniversite sınavlarına hazırlandığımdan birkaç ay epey olumsuz etkilemişti bu durum beni. o günden beri çarşı'dan, beşiktaş'tan ve tinerci diye tabir edlen bu tiplerden nefret ederim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın