• 53
    bu olağanüstü seçimli genel kurulla ilgili özellikle galatasaray muhalefetinin ve basın mensuplarının ortaya attığı iddialar var. bu iddiaları maddeler halinde değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

    1-bu seçim kararı, iki gün sonra son duruşması yapılacak ve büyük ihtimalle yönetimin aleyhine çıkacak mahkeme kararını etkisiz hale getirmek için alınmıştır.

    bu iddiayı serhat ulueren ekotürk’teki telegol programında dile getirdi ve böyle bir iddianın kulislerde dillendirildiğini ifade etti. konuğu sedat doğan da aynı manaya gelecek yorumlar yaptı.

    bu iddia hukuktan bihaber olanlar için normal karşılanabilir ama hukukçu sedat doğan için üzücü bir durum. çünkü mahkeme yönetimin aleyhine red kararı verse bile (daha önce ihtiyati tedbir kararının devamına karar vermiş istinaf kararı olduğundan) ihtiyati tedbirin devamı şartıyla verecektir. mahkemelerin genel uygulaması da böyledir. dosyada ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise dava reddedilse bile temyiz aşamasından geçip kesinleşinceye kadar tedbirin devamına karar verilir. ihtiyati tedbir devam edeceğinden dosyanın istinafa gitmesi, orada incelenmesi de aylar hatta yıllar alacağından mayıs 2021’de yapılacak seçime kadar davanın sonuçlanması mümkün olmayacak ve olağan seçimli genel kurul mayıs 2021’de yapılabilecekti. bu durumda da alınan idari ibrasızlık kararının hiçbir hükmü kalmayacaktı. yani bu olağanüstü seçimli genel kurul kararının, iki gün sonraki mahkeme kararı ile en ufak bir ilgi ve irtibatının olabileceğini sanmıyorum.

    2-yönetim zaten biliyor ki, beş-altı bin kişinin katılabileceği bir genel kurula içişleri bakanlığı ve valilik izin vermeyecek. biz seçim kararı alalım, seçim istiyordunuz buyrun işte seçim diyelim diye düşünmüştür. bunu başta burak elmas olmak olmak üzere sedat doğan da dolaylı olarak ima etti. (sedat doğan hukukçu olduğundan direkt suçlayıcı konuşmak yerine ima ediyor.)

    bu iddia da saçma. çünkü yasak 1 aralık 2020’de bitiyor. yönetim sürekli seçim baskısı yapan muhalefete karşı ne yapabilir. hiç seçim kararı almasa her ay yapılan divan toplantılarında yönetime saldırıp duruyorlar. bu saldırılardan nasıl kurtulacak yönetim? seçim kararı alarak kurtulabilecek. başka çareleri var mı? yok. o zaman içişleri bakanlığı izin vermese bile yönetim baskılardan kurtulmak için bu kararı almak zorunda değil mi?

    3-yapılacak olağanüstü seçimde mustafa cengiz aday olamaz. çünkü idari ibrasızlık kararına karşı bizzat kendisi dava açmamıştır. davayı açanlar abdurrahim albayrak ve yusuf günay’dır ve dava bunların şahıslarını bağlar. dolayısıyla dava açmayan başkan aslında düşmüştür ve aday da olamaz.

    bu iddiayı dillendiren tek kişi ise sedat doğan. bu da tamamen yanlış ve yasalara aykırı bir iddia. hukukçu, amacına ulaşmak için hukuku eğip bükmez, yasaları ve tüzük hükümlerini yerle bir etmez. kuralları önce objektif olarak değerlendirir ardından amacına uygun değilse yasalara boyun eğer.

    ibra oylaması her yönetici için ayrı ayrı yapılmaz aksine yönetim kurulunun tamamı için topluca yapılır. (diğer kurullar için de topluca yapılır) dolayısıyla bir kişinin açacağı ibrasızlık kararının iptali davası yeterlidir ve iptal kararı alınması halinde bundan bütün kurul üyeleri yararlanır. yani a. albayrak ve yusuf günay’ın açtığı davadan başkan m. cengiz dahil tüm yönetim kurulu üyeleri yararlanır. çünkü iptal edilen karar toplu ibrasızlık kararıdır.

    4-idari ibranın türk hukukunda olmadığı konusunda ise sedat doğan şöyle diyor. “yaklaşık otuz yıl önce tüzüğümüzde bir hüküm vardı. mali kongrede yönetimin düşmesi için on üye tarafından bir önerge verilebiliyor ve bu önerge o anda genel kurulda oylanabiliyordu. oylama sonucunda düşme kararı çıkarsa yönetim düşüyordu. düşme kararı verilmesi halinde de yönetim seçime gitmek zorundaydı. o tüzük hükmü adnan polat zamanında kaldırıldı çünkü yönetim yapılan suçlamalara o anda cevap veremiyordu ve haksız bir durum oluşuyordu. yapılan değişiklikle bu hüküm kaldılıp yerine idari ibrasızlık hükmü getirildi.

    şimdi bu açıklamanın neresini düzeltelim ki? bu açıklama tam anlamıyla ayak oyunlarına ve kumpaslara kapı açacak tarzda bir açıklama.

    öncelikle, adnan polat döneminde değiştirilen, düşme önergesi ve oylaması dernekler kanununun emredici hükümlerine tamamen aykırı. dernekler kanununda yönetimin düşmesi, istifa vs. konuları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. bu kurallar içinde düşme önergesi verilmesi ve genel kurulda oylanması yoktur ve olması da genel mantığa da yasal mantığa da aykırıdır. yasalar bir yönetimin değişmesine ancak seçimli genel kurullarda karar verilebileceğini öngörüyor. hükumetler ve bakanlar için düzenlenmiş “gensoru ile düşürme” uygulaması dernekler kanununda yoktur ve dolayısıyla dernek ya da kulüp yönetimlerini gensoru benzeri düşme oylamasıyla görevden düşürülemez. bunun aksini iddia etmek, kurulacak kumpaslara kapı açmak demektir. o zaman her kulüp yönetimi geceyarısı bir operasyonu ile düşürülebilir.

    bu gerçeklerden hareketle “düşme önergesi ve oylaması” ne kadar dernekler kanununa aykırı ise yerine konan idari ibrasızlık da o kadar aykırıdır.

    5-idari ibrasızlık kavramının ne kadar saçma olduğunu daha önce izah etmiştim ama tekrar etmekte fayda var. hukukumuzda sadece türk ticaret kanunu’nda düzenlenen ibra, borçtan kurtarma demektir. dernekler kanununda da mali genel kurullarda, adı üstünde mali genel kurullarda ve sadece mali işlere ilişkin olmak üzere yöneticileri temize çıkarmak için konulmuş bir kuraldır. idari işlemlere ilişkin olarak, yöneticiler genel kurul kararı ile aklanamaz. yasalara aykırı bir idari işlem varsa bu her zaman soruşturulabilir. bunun aksi düşünülemez. aksi halde her türlü yasadışı idari işlem ibra edilince sorumluluk ortadan kalkar ki bunun hukukumuzda kabul edilmesi mümkün değildir. kısacası idari ibra kavram olarak bile gülünçtür.

    nitekim yargıtay adnan polat ile ilgili davada, idari ibrasızlık hukukumuzda yoktur diyor ve ekliyor; mali ibra aynı zamanda idari ibrayı da kapsar. çünkü ibra’nın bölünemezliği ilkesi vardır. yani diyor tek ibra vardır o da mali ibradır ve bu bölünemez. idari ibra tüzükte olsa bile önemsiz çünkü mali yönden ibra idari ibrayı da kapsar.

    türkiye'de bütün kanunlarda eksiklik ve boşluklar vardır ama bunlardan ikisi komik derecede karmaşık ve kaotiktir. birincisi seçim yasası, (ibb seçimlerindeki tartışmaları hatırlayalım) ikincisi bu bizim galatasaray tüzüğünün idari ibra (yönetsel ibra) düzenlemesi. ne diyelim burası türkiye ve burada kumpas ve ihanet vakai adiyedendir.

    şimdi bütün bu yazdıklarımı düşünerek karar verelim. dursun özbek gibi kulübü 400 m euro borç ve 170 m euro zararla teslim eden, başkanlığı döneminde tek bir derbi maç kazanamayan, liseli bir başkanı ibra edenler, galatasaray’ı uefa’da cezadan kurtaran, iki yıl üst üste şampiyon yapan mustafa cengiz yönetimini neden ibra etmezler. (üstelik gece yarısı kumpas kurarak bu karar alınmıştır.) galatasaray’ı neden böyle bir kaosa sokarlar? bunun galatasaray’a verdiği ve vereceği zararı neden düşünmezler.

    galatasaray ya benimdir ya da kara toprağın diyen bu depresif narsistlere karşı mustafa cengiz’in desteklenmesi boyun borcudur. çünkü insanlığın birinci şartı, haklıdan yana olmak, haksızın karşısında olmaktır.

    not: genel kurul üyesi olsaydım, tüzüğün yönetsel yönden ibrasına ilişkin hükmünün iptali için dava açardım. bunu yönetim kurulu neden düşünmüyor anlamıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın