• 189
    yıllar sonra bütün felaketlerin yaşandığı 2020 yılının ekim ayının son günü oynanan galatasaray- ankaragücü maçına dair akıllarda ne kaldı diye hafızayı yoklarsak, bu maçı belki de hiç hatırlamayacağız. biraz daha kendimizi zorlarsak, sadece kazandığımızı ama golün bile nasıl atıldığını söyleyemeyeceğiz büyük ihtimalle, zira galatasaray son yılların en etkisiz karşılaşmalarından birini sergiledi. "galatasaraylıları ben iyi tanırım, onların oyunla ilgili çok fazla beklentileri var, iyi oyun, bol pozisyon" diyordu fatih terim maçın ardından, canı sıkıla sıkıla... ama, üç puanların kazanılmasının önemli haftalar olduğunu da eklemeden edemiyordu...

    çocukluğunda sevdalandığı sarı-kırmızılı formayı giyme hayalini gerçekleştiren ve her maç formasını hakkıyla ıslatan ömer, belki de hiç aklına getirmediği ama hocasının ona yaptığı sürprizle, kolunda kaptanlık pazu bandıyla saha çıktı. arkasında taylan, emre kılınç, babel, diagne, etebo ve savunma oyuncuları... savaşan bir kadro ama yaratıcılıktan uzak... ince pas, ara pas, bacak arası, çalım, topuk pası, vs... bunları kim yapacak, soru işareti... beklediğimiz gibi de bir oyun oldu, galatasaray %60-70 topla oynadı da, rakip kalede tehlike yaratacak pozisyon sergileyemedi. aksine, deplasman ekibinin okan'ın kalesinde gole yakın anları oldu da, onlar kah beceriksizdi, kah galatasaraylı savunma elemanları dikkatliydi, topun ağlarla kucaklaşmasına müsade etmediler.
    ev sahibinin maçı kazanmak için iki opsiyonu vardı, ya maçta tek göze batan sarrachi'nin, bir bek oyuncusunun şapkadan tavşan çıkarmasını beklemek ya da duran toplardan bir gol bulmak. ikincisini ömer ve babel'le denediler ama vuruşlar hep isabetsizdi, o anlarda insanın aklına "yahu emre kılınç neden bi,r tanesini denemez?" sorusu geliyor, acaba çocuğa çömez muamelesi mi yapılıyor? maçı kazandıran gol serbest vuruştan gelmedi ama uruguaylı sol bekin devre biterken harika bindirmesinde, hollandalı babel'e "al da at" pasından geldi. hiç bir şey yaratmadığı maçta galatasaray 1-0 öne geçiverdi. futbolun cilvesi işte...

    ikinci yarı da benzer senaryo sergilenecekken, fatih terim, forvete top taşınamadığı için sahada gezen diagne'nin yerine arda'yı alarak siyah-beyaz filme renk katmayı denedi ve de haklı çıktı. kaptanın gayretleriyle de sarı-kırmızılıların pozisyonları geldi: arda pas verdi ömer vurdu savunmadan kornere çıktı, arda al da at dedi feghouli rakibin ayağına çarptırdı, arda taçtan emre akbaba'yı ceza sahasına soktu, top kalecide kaldı... feghouli'nin de oyuna girmesi, yaratıcı elemanların sahada olması galatasaray'ı kıpırdattı ve bu da gösterdi ki her ne kadar "sövsek" de bu takım topu ayağında tutan ve ileriye taşıyan bir belhanda'ya muhtaç...
    marcao ve sarrachi'nin sakatlanması kötü oyunun üzerine tuz biber ekerken, okan'ın gol yemeden maçı bitirmesi gelecek haftalar adına olumlu bir gelişme yüreğimizi ısıttı. bu arada emre güral'ın maçın ilk dakikalarında taylan'ın aşil tendonuna basmasına neden sarı kart çıktı da kırmızı değil, anlamış değilim... oysa galatasaraylı futbolcular bunun daha hafifini yaptığında oyundan atılmıyor muydu?

    kaynak ve maçtan fotoğraflar:
    http://ultrasmovement.blogspot.com/...ay1-0ankaragucu.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın