157
genel kanının aksine kolay bir maç olmayacak zira oynadığımız futbolun bir antitezi var karşımızda. galatasaray her ne kadar tempolu yapısı ile övgüleri toplasa da, tempo dediğimiz şey rakibin oyununuza verdiği reaksiyona göre anlam kazanan bir olgu. geride bekleyen ve zaten oturaklı çıkma eğilimindeki bir takıma karşı tempo yapmak stratejik bir hata. özellikle rakip sahada kaybettiğiniz toplarda karşı bir reaksiyon alamıyorsanız, yani sizden kaptığı topla kontraya çıkmak yerine topu döndermeyi seçiyorsa(tam burada serdar ali çeliker hayali geliyor), tempo kesinlikle vazgeçmek zorunda olduğumuz bir enerji israfına dönüyor.
bu noktada ''galatasaray kendi futbolunu oynamalı'' anlayışına kesinlikle katılmıyorum. her rakibe karşı kendi futbolunuzla sonuç alamazsınız. başakşehir gibi organize olabilen, etkili oyunculara sahip bir takıma karşı kendi futbolunuzu oynayabilirsiniz, oynamalısınız da zira maçın kontrolünü kaybettiğinizde saha üzerindeki her şeyi onların yapabiliteleri üzerinden ilerliyor. fakat fenerbahçe gibi organizasyon açısından iç anadolu futbolu sığlığında kalmış, kendi futbolu olmayan defansif bir takıma top vermek, geride beklemek yapılabilecek en mantıklı hamle.
fm de bile gustavo-tolga-ozan 3'lüsüyle oynarken ''yaratıcı oynayın'' talimatı verdiğiniz an yere yatıp ağzından köpükler saçan alerjik reaksiyonlar gösteriyorlarken, fenerbahçeyi kendi sahasına kapamak saçmalıktan öte bir şey değil. seyirci gibi bir avantajımız da yokken kesinlikle önde baskılı bir pres uygulamamalıyız. elbette bundan da bir sonuç alınabilir fakat sonuç alamadığınızda almış olduğumuz risk, pres yaparken aldığınız riskten çok daha fazlası olur ki falcao-arda-feghouli 3'lüsü zaten 70'i görmeden oyundan düşen oyuncular.
o yüzden enerjimizi her açından daha dengeli kullanmalıyız. çünkü futbolumuzu oynayacağımız asıl zaman dilimi ozan-gustavo-tolga 3'lüsüne karşı değil, mert hakan-sosa ikilisinin oyuna girdiği an olmalı.
bu noktada ''galatasaray kendi futbolunu oynamalı'' anlayışına kesinlikle katılmıyorum. her rakibe karşı kendi futbolunuzla sonuç alamazsınız. başakşehir gibi organize olabilen, etkili oyunculara sahip bir takıma karşı kendi futbolunuzu oynayabilirsiniz, oynamalısınız da zira maçın kontrolünü kaybettiğinizde saha üzerindeki her şeyi onların yapabiliteleri üzerinden ilerliyor. fakat fenerbahçe gibi organizasyon açısından iç anadolu futbolu sığlığında kalmış, kendi futbolu olmayan defansif bir takıma top vermek, geride beklemek yapılabilecek en mantıklı hamle.
fm de bile gustavo-tolga-ozan 3'lüsüyle oynarken ''yaratıcı oynayın'' talimatı verdiğiniz an yere yatıp ağzından köpükler saçan alerjik reaksiyonlar gösteriyorlarken, fenerbahçeyi kendi sahasına kapamak saçmalıktan öte bir şey değil. seyirci gibi bir avantajımız da yokken kesinlikle önde baskılı bir pres uygulamamalıyız. elbette bundan da bir sonuç alınabilir fakat sonuç alamadığınızda almış olduğumuz risk, pres yaparken aldığınız riskten çok daha fazlası olur ki falcao-arda-feghouli 3'lüsü zaten 70'i görmeden oyundan düşen oyuncular.
o yüzden enerjimizi her açından daha dengeli kullanmalıyız. çünkü futbolumuzu oynayacağımız asıl zaman dilimi ozan-gustavo-tolga 3'lüsüne karşı değil, mert hakan-sosa ikilisinin oyuna girdiği an olmalı.