471
emin bayram ve ozan kabak’tan yola çıkarak galatasaray alt yapısı hakkında bazı düşünce ve kanaatlerimi açıklamak istiyorum. bunlar bütün galatasaray taraftarının bilmesi gereken şeyler. çünkü taraftarın %90’ı hayatında florya'yı görmemiş olabiliyor. orada çarkların nasıl döndüğünü, nasıl bir zihin yapısının hüküm sürdüğünü herkesin bilmesi gerekir.
önce şu tespitleri yapalım:
-türkiye’nin en yetenekli çocukları galatasaray alt yapısına gelirler. bunu hem kendileri, hem aileleri hem de hocaları ister ve başardıklarında hayatlarına yeni bir güneş doğmuş gibi olur.
-türkiye’nin en güçlü alt yapısı galatasaray’dadır. (altınordu ve bursa ile birlikte) tüm eksiklerine rağmen hoca kalitesi, antreman sahası ve florya gibi çok seçkin bir mekanda olması orayı çekici kılmaktadır.
işin asıl püf noktası, sadece istanbul'un değil, tüm türkiye’nin en yetenekli çocuklarının florya’ya gelmek için can atması. bu sayede florya adeta çiçek bahçesi gibidir.
bu tespitlerden hareketle diyorum ki; galatasaray alt yapısına gelmiş ve en üst kademelere tırmanmış yetenekli futbolcuların türkiye'deki emsallerinden büyük bir farkı var. bu da kendilerine olan güvenleri. bu güvenleri ve tabi yetenekleri sayesinde yıldız olma potansiyeli taşırlar.
bu yıldız adaylarının önündeki en büyük engel ise “yeterince forma şansı bulamamaktır.” tekrar ediyorum “yeterince forma şansı bulamamaktır.” çünkü galatasaray a takımı hep şampiyonluğu hedefler, şampiyonlar ligine gidip 30-35 m euroyu alalım derken ellerindeki 40-50 m euroluk yeteneklerin herbirini forma şansı vermemekten kaybeder. galatasaray’ın dışardan transfer ettiği bütün yerli futbolcular için söylüyorum; alt yapımızdaki çocuklardan en ufak bir üstünlükleri yoktur. tek şansları “forma giyebilecekleri daha küçük takımlarda olmalarıdır.”
profesyonel futbol oynayanlar iyi bilir. bir futbolcu maç atmosferini yaşadıkça adrenalin seviyesi yükselir, fizik ve kondisyonu yükselir, hızı ve tekniği artar ve yeteneği de varsa yıldız olur çıkar. maç oynamadan, nabız yüz altmışları bulmadan yıldız olamazsınız. istediğiniz kadar antreman yapın, alt yapıda oynayın istediğiniz kadar alt liglerde patates tarlalarında futbol oynayın olmaz.
işte galatasaray alt yapısına gelen herbiri yıldız adayı çocuklar için kahredici kısır döngü burada başlıyor. tam a takımda forma bulacağı, süre alacağı, ali sami yen’de taraftarın karşısına çıkıp kanat çırpmaya başlayacağı anda önlerinde demirden bir bariyer yükseliyor. durun hele siz nereye gidiyorsunuz, daha çocuksunuz, bir hata yaparsanız yanarsınız, hele gidin birinci, ikinci üçüncü ligde biraz pişin görelim. işte yaprak dökümü o anda başlar, çocuklar gidecek takım arama derdine düşerler. takımlar nazlanmaya başlarlar. çünkü gitmek istedikleri takımlarda bir-iki yönetici çıkar engeller bu transferleri. çünkü ya fenerbahçelidir ya bjklidir bu yöneticiler ve galatasaray’a nefretle doludurlar. (tıpkı ekranlarda nefret kusan yorumcu ve muhabirler gibi) galatasaray’a olan nefretleri yüzünden gencecik çocukların önüne dikilir “biz galatasaray’a adam yetiştirme yurdu değiliz” gibi saçma gerekçelerle transferlerine engel olurlar ya da olamasalar bile takımda mobing uygular forma giymelerini ve çiçek açmalarına engel olurlar. bunlar hikaye değil türkiye’nin yakıcı ve yaşanmış gerçekleri.
bu nedenle diyorum ki;
galatasaray her yıl alt yapıdan en az üç futbolcuyu a takım kadrosuna alarak forma vermeli ve bir-iki yıl içinde onları kazanma yoluna gitmelidir. 18 yaşında sürekli oynamaya başlayan abdulkadir ömür başarmışsa, ozan kabak başarmışsa diğerleri de başarır. bırakın hata yapsınlar. onlar öyle hata yaptıklarında onun altında ezilecek gençler değil. tam aksine hatalarından ders çıkaracak kadar zeki ve yetenekliler.
yönetim, teknik kadro ve taraftardan rica ediyorum. gençlere güvenelim ve forma verelim/verdirelim. onları destekleyelim ve olacakları izleyelim.
önce şu tespitleri yapalım:
-türkiye’nin en yetenekli çocukları galatasaray alt yapısına gelirler. bunu hem kendileri, hem aileleri hem de hocaları ister ve başardıklarında hayatlarına yeni bir güneş doğmuş gibi olur.
-türkiye’nin en güçlü alt yapısı galatasaray’dadır. (altınordu ve bursa ile birlikte) tüm eksiklerine rağmen hoca kalitesi, antreman sahası ve florya gibi çok seçkin bir mekanda olması orayı çekici kılmaktadır.
işin asıl püf noktası, sadece istanbul'un değil, tüm türkiye’nin en yetenekli çocuklarının florya’ya gelmek için can atması. bu sayede florya adeta çiçek bahçesi gibidir.
bu tespitlerden hareketle diyorum ki; galatasaray alt yapısına gelmiş ve en üst kademelere tırmanmış yetenekli futbolcuların türkiye'deki emsallerinden büyük bir farkı var. bu da kendilerine olan güvenleri. bu güvenleri ve tabi yetenekleri sayesinde yıldız olma potansiyeli taşırlar.
bu yıldız adaylarının önündeki en büyük engel ise “yeterince forma şansı bulamamaktır.” tekrar ediyorum “yeterince forma şansı bulamamaktır.” çünkü galatasaray a takımı hep şampiyonluğu hedefler, şampiyonlar ligine gidip 30-35 m euroyu alalım derken ellerindeki 40-50 m euroluk yeteneklerin herbirini forma şansı vermemekten kaybeder. galatasaray’ın dışardan transfer ettiği bütün yerli futbolcular için söylüyorum; alt yapımızdaki çocuklardan en ufak bir üstünlükleri yoktur. tek şansları “forma giyebilecekleri daha küçük takımlarda olmalarıdır.”
profesyonel futbol oynayanlar iyi bilir. bir futbolcu maç atmosferini yaşadıkça adrenalin seviyesi yükselir, fizik ve kondisyonu yükselir, hızı ve tekniği artar ve yeteneği de varsa yıldız olur çıkar. maç oynamadan, nabız yüz altmışları bulmadan yıldız olamazsınız. istediğiniz kadar antreman yapın, alt yapıda oynayın istediğiniz kadar alt liglerde patates tarlalarında futbol oynayın olmaz.
işte galatasaray alt yapısına gelen herbiri yıldız adayı çocuklar için kahredici kısır döngü burada başlıyor. tam a takımda forma bulacağı, süre alacağı, ali sami yen’de taraftarın karşısına çıkıp kanat çırpmaya başlayacağı anda önlerinde demirden bir bariyer yükseliyor. durun hele siz nereye gidiyorsunuz, daha çocuksunuz, bir hata yaparsanız yanarsınız, hele gidin birinci, ikinci üçüncü ligde biraz pişin görelim. işte yaprak dökümü o anda başlar, çocuklar gidecek takım arama derdine düşerler. takımlar nazlanmaya başlarlar. çünkü gitmek istedikleri takımlarda bir-iki yönetici çıkar engeller bu transferleri. çünkü ya fenerbahçelidir ya bjklidir bu yöneticiler ve galatasaray’a nefretle doludurlar. (tıpkı ekranlarda nefret kusan yorumcu ve muhabirler gibi) galatasaray’a olan nefretleri yüzünden gencecik çocukların önüne dikilir “biz galatasaray’a adam yetiştirme yurdu değiliz” gibi saçma gerekçelerle transferlerine engel olurlar ya da olamasalar bile takımda mobing uygular forma giymelerini ve çiçek açmalarına engel olurlar. bunlar hikaye değil türkiye’nin yakıcı ve yaşanmış gerçekleri.
bu nedenle diyorum ki;
galatasaray her yıl alt yapıdan en az üç futbolcuyu a takım kadrosuna alarak forma vermeli ve bir-iki yıl içinde onları kazanma yoluna gitmelidir. 18 yaşında sürekli oynamaya başlayan abdulkadir ömür başarmışsa, ozan kabak başarmışsa diğerleri de başarır. bırakın hata yapsınlar. onlar öyle hata yaptıklarında onun altında ezilecek gençler değil. tam aksine hatalarından ders çıkaracak kadar zeki ve yetenekliler.
yönetim, teknik kadro ve taraftardan rica ediyorum. gençlere güvenelim ve forma verelim/verdirelim. onları destekleyelim ve olacakları izleyelim.