1528
izlemesi çok keyifli futbolcu. devamlılık problemi olmasaydı buralara düşmezdi sanıyorum. kendisini pamuklara sararak burada tutabiliriz...
ya da hata yapma potansiyeli olan ancak beri yandan da “yalnızca sürekli fırsat bulursa gelişebileceği” kabak gibi ortada olan futbolcuyu alıp hata yapsa da arkasında durarak kendi lemina’mızı yaratacağız...
elimize linnes gibi bir fırsat geçti. şu adamı hata da yapsa sürekli oynatsaydık kendisi büyük ihtimalle seviye atlayacaktı. yaşı gelişiminin altın çağını biraz geçmiş olduğu için istenenden yavaş ilerliyordu ancak sürekli ilk 11’de eli ayağı düzgün bir kadroda oynayamadı.
konu nasıl mı linnes’e geldi çünkü orta sahada benzer potansiyelde oyuncu pek almadık, başka örnek veremiyorum. e linnes’e sabredemiyorsan gidip bastonlu mariano’nun keyfini beklersin. o da canı isterse oynar, enerjisi yettiğince oynar.
şöyle diyebiliriz aslında; taylan’ı daha genç yaşlarında getirip oynatıp hatalarına sabredemiyorsan lemina’yı alıp, ağzının suyu aka aka “nolur sakatlanmasın” demen çok doğal*. o adamın sana geliş sebebi zaten bu. istikrarsız oluşu. yoksa şu adam juventus’ları, premier lig’leri boşuna görmedi. çok yetenekli...
bu arada;
bu seneki şampiyonluğu kaçırmamızın, saha içi sebeplerinin en başında kendisinin sakatlıkları yatıyor*. zira kendisini rotasyona sokabilecek tek bir adam bile yoktur. özellikle 2019-2020 sezonunun ikinci yarısında, lemina savunmanın arasına girerek topların pas ya da çalımla çok kolay çıkmasını sağlıyor, savunma 4’lüsünün hem defansif konsantrasyonunu hem de topla çıkarken özgüvenini arttırıyordu.
beri yandan da seri’nin ikili mücadelelerdeki yumuşak halini çok güzel süspanse ediyordu. seri de hücumda daha diri olduğunda takımı bir maestro gibi yönetebiliyordu. takımı hem savunmada hem de hücuma çıkışlarda öyle güzel rahatlatıyordu ki takımın “x” faktörüne dönüşmüştü lemina...
transferi düşünüldüğünde gelecekle ilgili güzel dersler çıkarılabilir tabi. ancak oyunun ve kalitesinin büyüsüne kapılarak
“sakat da olsa, sonunda kazancımız olmasa da, gelsin lan! ben taylan maylan, atalay falan kimseyi beklemem. hazır gelsin oynasın, fatih hoca da pamuklara sarsın. sakatlanırsa da banane. hoca düşünsün. ben seyir keyfime bakarım”
demek de bir tercih. burada bariz bir risk tercihi var. hangisini almak istersen onu alırsın.
galatasaray’ımız için “hayırlısı ne ise o olsun” noktasına geldik. zira ben taraftara göre ya da taraftar gibi transfer yapan camianın işinin zor olduğunu düşünüyorum :(
ya da hata yapma potansiyeli olan ancak beri yandan da “yalnızca sürekli fırsat bulursa gelişebileceği” kabak gibi ortada olan futbolcuyu alıp hata yapsa da arkasında durarak kendi lemina’mızı yaratacağız...
elimize linnes gibi bir fırsat geçti. şu adamı hata da yapsa sürekli oynatsaydık kendisi büyük ihtimalle seviye atlayacaktı. yaşı gelişiminin altın çağını biraz geçmiş olduğu için istenenden yavaş ilerliyordu ancak sürekli ilk 11’de eli ayağı düzgün bir kadroda oynayamadı.
konu nasıl mı linnes’e geldi çünkü orta sahada benzer potansiyelde oyuncu pek almadık, başka örnek veremiyorum. e linnes’e sabredemiyorsan gidip bastonlu mariano’nun keyfini beklersin. o da canı isterse oynar, enerjisi yettiğince oynar.
şöyle diyebiliriz aslında; taylan’ı daha genç yaşlarında getirip oynatıp hatalarına sabredemiyorsan lemina’yı alıp, ağzının suyu aka aka “nolur sakatlanmasın” demen çok doğal*. o adamın sana geliş sebebi zaten bu. istikrarsız oluşu. yoksa şu adam juventus’ları, premier lig’leri boşuna görmedi. çok yetenekli...
bu arada;
bu seneki şampiyonluğu kaçırmamızın, saha içi sebeplerinin en başında kendisinin sakatlıkları yatıyor*. zira kendisini rotasyona sokabilecek tek bir adam bile yoktur. özellikle 2019-2020 sezonunun ikinci yarısında, lemina savunmanın arasına girerek topların pas ya da çalımla çok kolay çıkmasını sağlıyor, savunma 4’lüsünün hem defansif konsantrasyonunu hem de topla çıkarken özgüvenini arttırıyordu.
beri yandan da seri’nin ikili mücadelelerdeki yumuşak halini çok güzel süspanse ediyordu. seri de hücumda daha diri olduğunda takımı bir maestro gibi yönetebiliyordu. takımı hem savunmada hem de hücuma çıkışlarda öyle güzel rahatlatıyordu ki takımın “x” faktörüne dönüşmüştü lemina...
transferi düşünüldüğünde gelecekle ilgili güzel dersler çıkarılabilir tabi. ancak oyunun ve kalitesinin büyüsüne kapılarak
“sakat da olsa, sonunda kazancımız olmasa da, gelsin lan! ben taylan maylan, atalay falan kimseyi beklemem. hazır gelsin oynasın, fatih hoca da pamuklara sarsın. sakatlanırsa da banane. hoca düşünsün. ben seyir keyfime bakarım”
demek de bir tercih. burada bariz bir risk tercihi var. hangisini almak istersen onu alırsın.
galatasaray’ımız için “hayırlısı ne ise o olsun” noktasına geldik. zira ben taraftara göre ya da taraftar gibi transfer yapan camianın işinin zor olduğunu düşünüyorum :(