324
maç başında yapılan şampiyon cimbom yazdıracağız pankartını greame souness'ın 3 boyutlu koreografisinin tamamladığı, ultraslan'ın dünya üzerinde tartışmaya mahal vermeyen belki de tek olumlu işi olan görsel şovun süslediği ve altın portakal wesley sneijder'in iki bazukasıyla kazandığımız efsane derbi. hala daha iç sahada kazandığımız son femer derbisi olması ise içimde oturan öküz niteliği taşımaktadır.
maçta bruno alves'in kırmızı kartına kadar olan bölüm, sanki kadıköy'de alelade bir derbi maçı oynanıyormuş gibi bir senaryo idi. emmanuel emenike'nin her ne kadar mental ve teknik anlamda yetersiz olduğu bir gerçekse, bir boğa gibi güçlü ve ayakları yere iyi basan bir forvet olduğu da o kadar gerçekti. chejdou ve semih'in kaç kez üstesinden gelebildi, ben sayamadım, özette dahi. az buçuk tekniği olsa ilk yarıda en az bir tanesini gol yapmıştı.
alves'in kırmızısından sonra önce olcan'ın direkten dönen şutu, ardından kadlec'in gerçekten çok müsait bir pozisyonda topu auta gönderip zor olanı başarabilmesi maça hareket getirmiş, sanki son dakikada bir golü bulan tarafın üzerine yatacağı hissini vermişti. fakat öyle olmadı. sniper tarafından 88'de gelen ilk bombardımanın ardından henüz 3 dakika bile geçmeden ikincisinin gelmesi galatasaraylıları çıldırmaya yetti de artmıştı bile. fenerlisi, galatasaraylısı, diğer maçı izleyen üçüncü kişiler bile ilk golün harikuladeliğinin etkisinden çıkamamışken ikincisinin gelmesi tüm futbolseverleri gerçekten şok üzerine şoka sokmaya yetmiş de artmıştı bile.
2-0'dan sonra değil topun sneijder'e gelmesi, kameranın kendisini göstermesi bile üçüncü bir gol için taraftarı beklentiye sokmaya yetmişken, bir anda tff ve askerleri hakemler gerçeği ile normal hayata dönmemiz uzun sürmedi. topun en az 10 cm taca çıktığı bir anda devam kararı alan cüneyt çakır ve eyyam kadrosu, galatasaray defansının bir anda boşluğa gelip uyumasıyla beraber alper'in golüne zemin hazırladı ve dünyanın neresinde olursa olsun tartışma konusu olacak bir gol ile skor 2-1'e geldi. santrası yapılıp, galatasaray defansının ileri şişirmesi ile maçın son düdüğünün çalmasının aynı anda olması da, bir an taç, haksız gol, skor falan unutulmasına yol açtı. akabinde goygoy ve derbi galibiyeti kutlaması moduna ışık hızıyla girildi. elbette başrolde sneijder ve güdümlü savaş mühimmatları vardı.
yani şimdi niyetim burada polemik yaratmak değil, hatta galatasaray takımının mevcut kadrosunda formayı giyen herkese, özellikle şu pandemi dolayısıyla az çok özlem ve saygı duyuyorken şunu söylemek istiyorum. değil belhanda, dünyanın şu andaki tüm 10 numaralarını getir, üstad wesley gibi olamaz.
sneijderim, altın portakalım, ne harika bir şeydin sen yahu...
sneijder olmasa ne o maçı kazanabilir, ne de o sezonu şampiyon bitirebilirdik. aha bu kadar da iddialıyım.*
maçta bruno alves'in kırmızı kartına kadar olan bölüm, sanki kadıköy'de alelade bir derbi maçı oynanıyormuş gibi bir senaryo idi. emmanuel emenike'nin her ne kadar mental ve teknik anlamda yetersiz olduğu bir gerçekse, bir boğa gibi güçlü ve ayakları yere iyi basan bir forvet olduğu da o kadar gerçekti. chejdou ve semih'in kaç kez üstesinden gelebildi, ben sayamadım, özette dahi. az buçuk tekniği olsa ilk yarıda en az bir tanesini gol yapmıştı.
alves'in kırmızısından sonra önce olcan'ın direkten dönen şutu, ardından kadlec'in gerçekten çok müsait bir pozisyonda topu auta gönderip zor olanı başarabilmesi maça hareket getirmiş, sanki son dakikada bir golü bulan tarafın üzerine yatacağı hissini vermişti. fakat öyle olmadı. sniper tarafından 88'de gelen ilk bombardımanın ardından henüz 3 dakika bile geçmeden ikincisinin gelmesi galatasaraylıları çıldırmaya yetti de artmıştı bile. fenerlisi, galatasaraylısı, diğer maçı izleyen üçüncü kişiler bile ilk golün harikuladeliğinin etkisinden çıkamamışken ikincisinin gelmesi tüm futbolseverleri gerçekten şok üzerine şoka sokmaya yetmiş de artmıştı bile.
2-0'dan sonra değil topun sneijder'e gelmesi, kameranın kendisini göstermesi bile üçüncü bir gol için taraftarı beklentiye sokmaya yetmişken, bir anda tff ve askerleri hakemler gerçeği ile normal hayata dönmemiz uzun sürmedi. topun en az 10 cm taca çıktığı bir anda devam kararı alan cüneyt çakır ve eyyam kadrosu, galatasaray defansının bir anda boşluğa gelip uyumasıyla beraber alper'in golüne zemin hazırladı ve dünyanın neresinde olursa olsun tartışma konusu olacak bir gol ile skor 2-1'e geldi. santrası yapılıp, galatasaray defansının ileri şişirmesi ile maçın son düdüğünün çalmasının aynı anda olması da, bir an taç, haksız gol, skor falan unutulmasına yol açtı. akabinde goygoy ve derbi galibiyeti kutlaması moduna ışık hızıyla girildi. elbette başrolde sneijder ve güdümlü savaş mühimmatları vardı.
yani şimdi niyetim burada polemik yaratmak değil, hatta galatasaray takımının mevcut kadrosunda formayı giyen herkese, özellikle şu pandemi dolayısıyla az çok özlem ve saygı duyuyorken şunu söylemek istiyorum. değil belhanda, dünyanın şu andaki tüm 10 numaralarını getir, üstad wesley gibi olamaz.
sneijderim, altın portakalım, ne harika bir şeydin sen yahu...
sneijder olmasa ne o maçı kazanabilir, ne de o sezonu şampiyon bitirebilirdik. aha bu kadar da iddialıyım.*