7
taraftara zirveyi ve dibi kısa sürede arka arkaya tattırmış maç.
yeni açıkta kapalı tribün tarafına doğru olan yerde seyretmiştik. o yıllar yeni açıkta sahaya doğru bakıldığında biraz büyükçe sağ tarafta, bir de çok küçük ve sadece tek kapıyı alacak şekilde sol tarafta demirlerle ayrılmış yerler vardı. bu soldaki demirle ayılmış yerde seyrettiğim tek maçtı ve sonrasında da hiç bir zaman bu maçı hatırlatacağından dolayı bir daha oraya gitmedim. o maçta oraya gitmemizin sebebi de keyiften değildi. maça saatler olmasına rağmen tek boş yer orada görünüyordu. iç kısımda demirlerden atladık ve geçtik. hava çok sıcaktı, ufak bir esinti bile yoktu ve açık tribün işte; güneş, ter, taş zemin vs. maç öncesi coşku müthişti. saatlerce süren coşkulu tezahüratlar güneş altında geçmeyen zamanı hızlandıran tek şeydi.
ilk maç 3-1 mağlubiyetle bittiğinden tribünde bütün kritikler "ilk on beş dakikada bulunacak bir gol" şeklinde diye başlıyordu. buna çok odaklanmıştık ve 3. dakikada saunders karşı taraftaki kaleye golü attı. biz de bir süreliğine başka bir evrene gittik. coşku, sevinç, çığlıklar, tepinmeler belki de hiç bir gol için bu kadar uzun sürmemiştir. dediklerimiz olmuş ve maçın başında gs öne geçmişti. bundan sonrası artık kolaydı bir gol için 87 dakika daha vardı. ama takım bu erken gelen golün etkisiyle oyunu rakibe bırakmaya başlamıştı. bir iki tehlike atlatıldı ve sonrasında nedved ( ulan nezihi!) bizim olduğumuz taraftaki kaleye doğru müthiş sert vurdu. önce ölüm sessizliği sonra kaleciye dönük küfür ve bağrışmalar. bir kaç dakika önce yaşananların diyetiydi galiba. ne kadar zirve yaptıysak sevinçte, aynı derece dipteydik şimdi. işin kötü yanı o andan itibaren takım hiç ümit vermedi turu geçeceğine. aynı şekilde taraftar da ateşini kaybetmişti o dakika. maç da tur da o golle gitmişti.
maçtan sonra venison tepki görmüştü ancak ön libero olarak oynamış ve maça asılmaya devam eden az sayıda oyuncudan biri olmuştu. asıl rezalet avrupa kupalarında bir önceki yıl aldığı ceza nedeniyle bu maçlarda oynayamayan mike marsh'ın durumuydu. ayrıca souness transfer sürecinde bunu bildiğini ama sakladığını çünkü ilk turda sparta prag gibi güçlü bir rakip ile karşılaşmayı beklemediğini itiraf edişiydi.
yeni açıkta kapalı tribün tarafına doğru olan yerde seyretmiştik. o yıllar yeni açıkta sahaya doğru bakıldığında biraz büyükçe sağ tarafta, bir de çok küçük ve sadece tek kapıyı alacak şekilde sol tarafta demirlerle ayrılmış yerler vardı. bu soldaki demirle ayılmış yerde seyrettiğim tek maçtı ve sonrasında da hiç bir zaman bu maçı hatırlatacağından dolayı bir daha oraya gitmedim. o maçta oraya gitmemizin sebebi de keyiften değildi. maça saatler olmasına rağmen tek boş yer orada görünüyordu. iç kısımda demirlerden atladık ve geçtik. hava çok sıcaktı, ufak bir esinti bile yoktu ve açık tribün işte; güneş, ter, taş zemin vs. maç öncesi coşku müthişti. saatlerce süren coşkulu tezahüratlar güneş altında geçmeyen zamanı hızlandıran tek şeydi.
ilk maç 3-1 mağlubiyetle bittiğinden tribünde bütün kritikler "ilk on beş dakikada bulunacak bir gol" şeklinde diye başlıyordu. buna çok odaklanmıştık ve 3. dakikada saunders karşı taraftaki kaleye golü attı. biz de bir süreliğine başka bir evrene gittik. coşku, sevinç, çığlıklar, tepinmeler belki de hiç bir gol için bu kadar uzun sürmemiştir. dediklerimiz olmuş ve maçın başında gs öne geçmişti. bundan sonrası artık kolaydı bir gol için 87 dakika daha vardı. ama takım bu erken gelen golün etkisiyle oyunu rakibe bırakmaya başlamıştı. bir iki tehlike atlatıldı ve sonrasında nedved ( ulan nezihi!) bizim olduğumuz taraftaki kaleye doğru müthiş sert vurdu. önce ölüm sessizliği sonra kaleciye dönük küfür ve bağrışmalar. bir kaç dakika önce yaşananların diyetiydi galiba. ne kadar zirve yaptıysak sevinçte, aynı derece dipteydik şimdi. işin kötü yanı o andan itibaren takım hiç ümit vermedi turu geçeceğine. aynı şekilde taraftar da ateşini kaybetmişti o dakika. maç da tur da o golle gitmişti.
maçtan sonra venison tepki görmüştü ancak ön libero olarak oynamış ve maça asılmaya devam eden az sayıda oyuncudan biri olmuştu. asıl rezalet avrupa kupalarında bir önceki yıl aldığı ceza nedeniyle bu maçlarda oynayamayan mike marsh'ın durumuydu. ayrıca souness transfer sürecinde bunu bildiğini ama sakladığını çünkü ilk turda sparta prag gibi güçlü bir rakip ile karşılaşmayı beklemediğini itiraf edişiydi.