2752
kendisini ilk kez 2009-10'da jupp heynckes'in afili leverkusen'inde seyretmiştim. stefan kiessling ile birlikte çift kule santrforunu oluşturdukları 4-4-2 ile oynayan ve arturo vidal, toni kroos, tranquillo barnetta gibi seyretmesi keyifli topçulardan oluşan bir takımdı o leverkusen. sezon sonuna doğru yaşadıkları formsuzluk olmasa belki de şampiyon olabilirlerdi. o zamanlar seyrettiğim eren'in 10 sene geçmeden türkiye'de göreceği muamele o gün anlatılsa inanmazdım.
hikayesi olmayan şampiyonluk zaten azdır ama bizim şampiyonlukların hemen hemen tamamında anlatılacak bir hikaye, biz özel taraf ve öne çıkan bir slogan oluyor. 2005-06'yı 16 dakikalık bekleyiş, 2007-08'i "teknik direktörsüz şampiyonluk", 2011-12'yi "kadıköy şampiyonluğu", 2014-15'i "dördüncü yıldız" ve de 2018-19'u "forvetsiz şampiyonluk" olarak anıyoruz. tüm bu şampiyonlukların içinde iki tanesi beni epey rahatsız ediyor: teknik direktörsüz şampiyonluk ve forvetsiz şampiyonluk.
cevat güler'in 2007-08 şampiyonluğunda 6 maçta guardiola etkisi yaparak şampiyonlukta rol oynadığını iddia etmediğim gibi eren'in de 2018-19 şampiyonluğunda lewandowski rolü oynadığını savunmayacağım tabii ki. ama sizin plansızlığınızdan, iş bitiriciliği eksikliğinizden, tez canlılığınızdan kaynaklı olarak doğan eksiklikleri yine sizin talebinizle kapatmaya çalışan insanları yok saymak, hele hele de o insanların duruşlarında, karakterlerinde, gayretlerinde göze çarpan bir eksiklik yoksa insanı bir parça rahatsız ediyor.
galatasaray'da asgari ücretin 2 milyon euroya çıktığı dönemlerde 2 milyon 150 bin eurodan 3 yıllık kontrat yapılması, tıpkı sezon başlamak üzereyken gomis'in satılıp yerine kimsenin alınmamasının eren'in suçu değildi. "forvetsiz şampiyonluk" olarak anılan 2018-19 şampiyonluğunun ilk devresinde 9'u ilk 11'de 11 maça çıkıp 7 gol atan, iyi kötü mücadele eden, ayrılık sürecinde ve sonrasında hiçbir kötü söz etmeyip hiç de mecbur olmadığı halde hocasının kötü gününde yanında olup taziye bildirmek üzere adana'ya kadar giden bir adamın varlığını inkar edip emeklerini yok saymak ve şampiyonluk kutlamalarında yer vermemek genelde bize, özelde de fatih hoca'ya maalesef yakışmadı. başarımızı "forvetsiz şampiyonluk" diye anarak eren'i tahkir ettiğimiz gibi aynı zamanda kendi plansızlığımızı ve organizasyonsuzluğumuzu itiraf ettiğimizi sanırım fark edemiyoruz.
eren'in ne kadar umrundadır bilemem, belki hiç değildir. beni yaralayan ve içimi gıcıklayan asıl taraf; anlatmaya çalıştığım gibi eren'le ilgili de değil. bir işi yüceltmeye çalışırken hissettiğimiz başkalarını ve başkalarının işlerini küçültme ihtiyacı.
eren'in çocuklarına bırakacağı milyon euroları inşallah olacaktır. ama insanların çocuklarına bırakacakları mirasın içinde hikayeler de var, olmalı. biz 2018-19 şampiyonluğunu "forvetsiz şampiyonluk" diye anarak eren'in çocuğundan, dinleyebileceği bir hikayeyi alıyoruz aslında. kapanan 8 puanlık farkın, kazanılan çok cepheli savaşın, söylenen şampiyonluk şarkılarının hengamesi arasında emekleri ve ismi yok sayılan ve üzerinden vakit geçmesine rağmen hatırladığımda içime böyle bir burukluk veren bir isim eren derdiyok.
umarım başkaları bunu yaşamaz. en azından galatasaray yaşatmaz.
hikayesi olmayan şampiyonluk zaten azdır ama bizim şampiyonlukların hemen hemen tamamında anlatılacak bir hikaye, biz özel taraf ve öne çıkan bir slogan oluyor. 2005-06'yı 16 dakikalık bekleyiş, 2007-08'i "teknik direktörsüz şampiyonluk", 2011-12'yi "kadıköy şampiyonluğu", 2014-15'i "dördüncü yıldız" ve de 2018-19'u "forvetsiz şampiyonluk" olarak anıyoruz. tüm bu şampiyonlukların içinde iki tanesi beni epey rahatsız ediyor: teknik direktörsüz şampiyonluk ve forvetsiz şampiyonluk.
cevat güler'in 2007-08 şampiyonluğunda 6 maçta guardiola etkisi yaparak şampiyonlukta rol oynadığını iddia etmediğim gibi eren'in de 2018-19 şampiyonluğunda lewandowski rolü oynadığını savunmayacağım tabii ki. ama sizin plansızlığınızdan, iş bitiriciliği eksikliğinizden, tez canlılığınızdan kaynaklı olarak doğan eksiklikleri yine sizin talebinizle kapatmaya çalışan insanları yok saymak, hele hele de o insanların duruşlarında, karakterlerinde, gayretlerinde göze çarpan bir eksiklik yoksa insanı bir parça rahatsız ediyor.
galatasaray'da asgari ücretin 2 milyon euroya çıktığı dönemlerde 2 milyon 150 bin eurodan 3 yıllık kontrat yapılması, tıpkı sezon başlamak üzereyken gomis'in satılıp yerine kimsenin alınmamasının eren'in suçu değildi. "forvetsiz şampiyonluk" olarak anılan 2018-19 şampiyonluğunun ilk devresinde 9'u ilk 11'de 11 maça çıkıp 7 gol atan, iyi kötü mücadele eden, ayrılık sürecinde ve sonrasında hiçbir kötü söz etmeyip hiç de mecbur olmadığı halde hocasının kötü gününde yanında olup taziye bildirmek üzere adana'ya kadar giden bir adamın varlığını inkar edip emeklerini yok saymak ve şampiyonluk kutlamalarında yer vermemek genelde bize, özelde de fatih hoca'ya maalesef yakışmadı. başarımızı "forvetsiz şampiyonluk" diye anarak eren'i tahkir ettiğimiz gibi aynı zamanda kendi plansızlığımızı ve organizasyonsuzluğumuzu itiraf ettiğimizi sanırım fark edemiyoruz.
eren'in ne kadar umrundadır bilemem, belki hiç değildir. beni yaralayan ve içimi gıcıklayan asıl taraf; anlatmaya çalıştığım gibi eren'le ilgili de değil. bir işi yüceltmeye çalışırken hissettiğimiz başkalarını ve başkalarının işlerini küçültme ihtiyacı.
eren'in çocuklarına bırakacağı milyon euroları inşallah olacaktır. ama insanların çocuklarına bırakacakları mirasın içinde hikayeler de var, olmalı. biz 2018-19 şampiyonluğunu "forvetsiz şampiyonluk" diye anarak eren'in çocuğundan, dinleyebileceği bir hikayeyi alıyoruz aslında. kapanan 8 puanlık farkın, kazanılan çok cepheli savaşın, söylenen şampiyonluk şarkılarının hengamesi arasında emekleri ve ismi yok sayılan ve üzerinden vakit geçmesine rağmen hatırladığımda içime böyle bir burukluk veren bir isim eren derdiyok.
umarım başkaları bunu yaşamaz. en azından galatasaray yaşatmaz.