• 11
    kariyer golünü şimdi golün güzelliği mi yoksa yaptığı etki mi belirler onu bilmiyorum o yüzden iki farklı gol anlatacağım benim için siz seçersiniz.

    güzel gol;
    ------------
    ilkokul 5. sınıftayız. bizde ilkokulda beden derslerinde sınıfın erkekleri maç yapacağı zaman sınıfta iki kaptan vardı ve lig usülü maçlar yapardık. yani toplamda en çok kim kazanırsa o şampiyon oluyor ama lig de 2 takımdan oluşuyor. (lige bak) efenim kaptanlardan biri benim, biri de o zamanlar aramızdan su sızmayan, birbirimizin evine gittiğimizde bile bir şekilde top oynadığım arkadaşım. o zamanlar gerçekten güzel top oynardım basketbolcu olup okul basketbol takımında olmama rağmen futbol tutkuydu benim için, 60 kişilik sınıftan kızları çıkardığımızda 25-30 erkek falan kalırdı ancak 8 kişiyi oynatmazdık mecburen ve sömetr haricinde de takımlarda değişiklik olmazdı. hatta ara yarıyıl tatilinde ne entrikalar ne oyunlar dönerdi rakip takımdaki iyi oyuncuyu ayartmak için. hatta hiç unutmam sınıftan bir çocuk kendisini almadığım için 1 sene benimle konuşmamıştı. * her hocanın joker oyuncusu olduğu gibi (mancini-ceyhun gülselam gibi) benim de joker oyuncum vardı tahtaya ilk onun adını yazardım, görkem. okul yeni başlamış maça hazırlanıyoruz neyse efenim karşı kalede de çoğu zaman koşu yarışı yaptığım ve benden hızlı olduğunu iddia etse de sürekli yarışı başlatan kişinin start vermeden başlamasından dolayı yenildiğim çocuk vardı. içimden şimdi 'laciverte boyadım seni ulan mert' dedim. o zamanlar yaşıtlarıma göre garip bir vuruş tekniğim vardı bir koydum mu kaleci kaleden kaçıyordu, o zamanlar devam etseydi gerçek bir futbolcu olabilirdim çünkü git gide kazmalaştım :d neyse efenim maç başlayacak bizim görkem'i çağırdım dedim ki 'bak oğlum santra yapılınca topu bana at sonra ileri çıkın topu size atacağım karambole gol atarsınız'. sanki fatih terim'im şuna bak çocuk aklıyla doldur boşalt yapacağım ama dakika da ilk dakikalar. maç başladı tabii rakip mal gibi kendi arasında konuşuyor, bu görkem bana topu attı havadan sağıma taç çizgisinin önüne düştü top ben de topu uzaklaştırayım taca çıkmasın derken aynı zamanda da müthiş(!) taktiğimi uygulayayım derken topa öyle bir sağ vole çaktım ki orta sahadan top önce çok fazla havalandı sonra mermi gibi yere düştü. şöyle betimleyeyim, hagi'nin uzaktan vurduğu şutlar vardır ya hani birden düşer kaleye aynı öyle bir pozisyondu ama çok daha havadan alçaldı top. tabii bunu hiç beklemeyen mert uzakta sohbet ediyordu elleri arkada bağlı, ben topa bakıp vurduğumdan kafayı biraz geç kaldırdım baktığımda mert 'vüleeeey top lan' diyerek kaleye giden topa koşuyordu ama artık çok geçti. haa sonradan benim yakın arkadaşım olan (kendisi de çok iyi galatasaraylı idi) karşı takım kaptanı dahil çamura yattılar tabii biz bunu saymayız biz başladığını bilmiyorduk falan (suyun öte yanındaki takıma benzettiniz değil mi *). böyle olunca bizimkilerle konuşmuş bayağı bir gaz vermiş ve hepsinin askerden yeni gelmiş gibi oynamasını sağlayıp maçı 14-2 falan kazanmıştık.

    etkili gol;
    -----------

    bu sefer de 7.sınıftayız. biz a şubesiydik ve teneffüslerde d sınıfı ile gerek basket olsun gerek futbol olsun tatlı bir çekişmemiz vardı. özellikle basketbol oynayan sayısı hayli fazla olduğu için genellikle 3'e 3 olan teneffüs maçlarımız hayli çekişmeli ve bazen de sert geçerdi. efenim basketbol takımında oynayan bendeniz oyunu taa küçükten kuralına göre oynamaya alıştığı için eğitim almamış oyuncularla karşılaştığımda bazen sinirlenebiliyordum. bir gün yaptığımız tek pota 3'e 3 basket maçında sertliğin dozajı artmış ve sayıya giderken belimden tutulup çekilmiştim. baskette en fazla nefret ettiğim hareket budur çünkü turnikeye zıplarken çekildiğinizde çok kötü pozisyonlarda zemine düşüp fazla zarar görebilirsiniz. bizim zemin de asfalttı. böyle bir hareket şahsıma yapıldığı için hayli sinirlenip çok önde olduğumuz maçı 's...m maçınızı oynamayı öğrenirseniz tekrar sizi yenebiliriz' cümlem karşı tarafı kudurtmaya yetmiş, bana saldırmaya çalışan rakibe karşı mülayim ve çalışkan çocuklar olarak adlandırılan sınıfımızın erkekleri birden içlerindeki aslanı dışarı vurmuştu. ben çok şaşırmıştım ama bizim sınıfı da çok severdim çoğu galatasaraylı idi, sınıfta da sosyal yönünü dersleri ile harmanlayan şahsım biraz da sevilirdim yani :d bizimkiler rakibi püskürttükten sonra siz görürsünüz tehditlerine karşı bir püskürtme daha yapmıştı sınıflarına kadar kovalayarak. bunu niye anlattım hemen o kısma geleyim. bir gün biz beden dersinde yine lig usülü yukarıda anlattığım maçımızı yaparken bu d sınıfının dersi boşmuş. ufuğa baktığımda kurtlar vadisi'nden kopmuş gelmiş gibi birilerinin slow motion sahaya yaklaştığını gördüm. gelenler sanki birden 10 yaş büyümüş biraderli falan konuşmaya başlamış, bizden intikam almak için bir gün önce basket sahasında madara ettiğimiz o 3 ezik okul takımında futbol oynayan sınıf arkadaşlarını da alarak sahaya intikal etmişlerdi. maç tekliflerini geri çeviremezdik, ufak bir istişareden sonra kabul ettik tabii. ben yine oynayacakları yakın arkadaşımla belirleyip değişiklik için 2 hak istediğimizi karşı tarafa bildirmiştik. o anda yan tarafta d sınıfı kızları bizim sınıf kızlarıyla voleybol oynuyormuş (sahalar çok yakın yan yana) bizi gören kızlar da maç yapacağız diye sahanın kenarında yerlerini almışlardı. sevdiğim kız da gelmişti oraya ve ona gidip sorup öğrendiğim üzere voleybolda bizim kızlar da küsküyü vurmuş bunlara :d ortalık gerginlik kokuyordu, bir de ne oluyor la burda diyerek bakmaya gelen sınıfımızdan bir çocuğun babası (çocuk rahmetli oldu allah rahmet eylesin) beden hocamız hakemlik yapayım bari diyince her şey daha da ciddiye bindi. artık ölüm kalım, rezil olma olmama maçıydı. sahanın yanında odası olup ne zaman top oynasak topumuzu alan müdür yardımcısı bile odasının penceresinden maçı izliyordu. herkesin eli ayağı titriyor buzum diyen çocuklar saçma sapan hatalar yapıyordu. resmen sahadan kemik sesleri geliyordu. teneffüs zili çalmak üzereydi durum 0-0'dı ve zil çalınca maç bitecekti. sevdiğim kıza baktım dönüp öyle bir gülümsedi ki bana hala aklıma geldikçe gülümserim. benim yakın arkadaşı çağırdım dedim ki oğlum bak sana bugüne kadar ısmarladığım onca yengen'in (kesme işaretini yanlışlık olmasın diye koyuyorum*) hakkını verme günü bugündür, gol atmamız lazım sen sağa geç orta falan açarsın dedim. kendisi sol ayaklıydı ve bileği çok iyiydi teknikti ama pek şut atamazdı. takıma beyler gazamız mübarek olsun diyince bedir'in aslanları gibi bizimkiler saldırmaya başladı. uzun bir top atıldı, orta sahada takımı yönlendiren ben atılan topun benim yakın arkadaş savaş'ın ayağına geldiğini görünce ileri haldır haldır depara kalktım. rakip kalenin sağ tarafında savaş topla buluştu, top sol ayağındaydı benim koştuğumu görünce zaman kazanmak için sağ ayağına aldı topu.ben senin sağ ayağına sıçaaaaaam derken slow motion şekilde, savaş biraz bekledi elini kaldırdı ve topun dibine girerek ortayı açtı. çin ordusunu yaran kürşat gibi koşarken takım arkadaşlarımı bile patır patır yere döken ben o ortaya darbeli şekilde kafayı vurdum ve golün olduğunu bizim kızların çığlığından anladım. golü attıktan 10 saniye sonra teneffüs zili çalmıştı. artık kahramandım ben, kızların olduğu yere koştum sevdiğim kıza senin için attın demek üzereyken 'vüleeeeeyyyyheeğğğğğ' diye sırtıma vurulan yumruk sonrası yere düşüp üstüme atlayan 6-7 davara küfürler ediyordum. tam anlamıyla bir harp kazanmıştık, üstümdeki takım arkadaşlarımı kaldırıp yerden kalkarken sevdiğim kızı arıyordu gözlerim. sağa sola bakarken pırlanta gibi tüm ışıltısıyla parlıyordu adeta. izleyenler bilir, la la land'in son sahnesindeki gibi kafamı selam verir gibi aşağı yukarı salladım ve o gülümsemeyi bir kez daha gördüm. o gülümseme için o gün değil orda o golü atmak, okuldan bile atılmayı göze alabilirdim..

    the end.

    not: ilk aşkım olan o kız basket takımından olan ve bizim sınıftan arkadaşım olan başka bir çocuğu seviyordu çocuk da ona yüz vermiyordu. ilkokul 3.sınıfta okul gezisinde dansa kaldırdığımda beni reddedip sevdiği çocuğun ayağına giderek dans teklifi edip red yemişti. çocuk bu kızı üzmek istiyordu benim yüzümden. çünkü ne zaman bire bir basket maçı yapsak sürekli bana yenildiği için beni üzmek istiyordu. o çocuk bir gün sınıfta sırf beni baskette yenemiyor diye kızı çağırıp beni çağırıp kıza 'benden hoşlanıyor musun' diyip gözümün önünde kızın evet cevabını vermesini sağlamıştı. çok fazla üzülmüştüm sonra yüzüme bile bakamadı o kız biliyordu çünkü onu sevdiğimi. okulda en popüler kız olan o sevdiğim kız 8.sınıfta popülerliği düşüyor diye o sıralar okulda popüler olan şahsıma sırf bu yüzden çıkma teklifi etti. 2.haftanın ardından sınıftan bir erkek arkadaşım hakkında kötü konuştu diye ayrıldım. lisede kötü arkadaş çevresi edinip tavşan gibi olan o kız güzelliği maalesef geriye giderek lise biter bitmez evlendi. akıllarda güzel anılar ve elimde okuma bayramından kalan seromonide birbirimize bakarken çekilmiş o masum fotoğraf kaldı. mutlu olsun bir ömür.
App Store'dan indirin Google Play'den alın