4
bir futbolcunun değil de kendi kariyer golümü anlatacağım. bakalım beğenecek misiniz. :)
o zamanlar 4. sınıftaydım ve görme engelliler okulunda eğitimimi sürdürüyordum.
her teneffüste maç yapardık.
(bkz: futbol aşkı engel tanımaz)
ben görece iyi kalecilik yapıyorum diye beni hep kaleci yaparlardı.
itiraz ederdim, kabul etmezdim.
ama eninde sonunda kendimi kalede bulurdum.
kale derken, bildiğiniz kale değildi bu tabii ki.
kendimizin anlayabileceği şekilde, bahçede bir yerleri sınırlar ve kale olarak kullanırdık oraları.
topun nerede olduğunu az çok fark edebilmek için topa poşet geçirir ve öyle top oynardık.
bir gün yine maç yapıyorduk.
skoru tam hatırlamıyorum ama 1 farkla gerideydik.
yine kaleciydim her zamanki gibi. o gün saçma sapan goller yemiştim ve takım arkadaşlarımdan fırça yiyordum sürekli.
"siz de zorla kaleye koymasaydınız." dedim.
artık maçın son anlarıydı ve top bana geldi.
rakip kaleye doğru topu diktim.
bir karambol oluştu ve korner kazandık.
tam o sırada zil çalıverdi.
bu artık son ataktı. atarsak berabere bitecekti; atamazsak yenilecektik.
kaybedeceğimiz bir şey yoktu.
ben ileri çıktım.
biz görme engellilerin topa kafa vurması pek mümkün değil; zira zamanlamayı ayarlamamız imkansıza yakın.
bu yüzden kornerleri yerden kullanırdık.
arkadaşım yine yerden kulandı korneri.
orada bir karambol oldu yine ve top yükseklik kazandı.
topun üzerindeki poşetin hışırtısını duydum.
kafamın önüne doğru geliyordu top, hissettim.
ben içimden şöyle dedim:
"oğlum murat bir daha bu fırsat gelmez. rasgele salla kafayı denk gelirse gelir, gelmezse zaten bir şey olmaz."
tabii ki bu anlattıklarım anlık olarak gelişti.
"ya tutarsa" diyerek topa doğru hamle yaptım.
o kadar çok istedim ki denk gelmesini, anlatamam.
herhangi bir şey düşünmeksizin kafamı ve vücudumu poşet hışırtısının geldiği yere doğru tabiri caizse savurdum.
ve oldu. topa vurmayı başardım.
kendimi tüm gücümle topa doğru savurduğumdan; oldukça şiddetli bir kafa vuruşu yapmış oldum.
top kaleye doğru gitti ve gol oldu.
fakat, yaptığım kontrolsüz hamle nedeniyle hızımı alamamamdan mütevellit yüzüstü yere kapaklandım.
gole de tam anlamıyla sevinemedim; çünkü sert şekilde yüzümü yere çarptım.
yerden kalkıp; "bakın beni kaleye koydunuz ama ben olmasam maçı kaybedecektik." dedim.
attığım bu kariyer golü, hayatımda attığım ilk ve son kafa golü bile arkadaşlarımı ikna etmeye yetmedi.
sonraki maçlarda da beni kaleci yapmaya devam ettiler.
o zamanlar 4. sınıftaydım ve görme engelliler okulunda eğitimimi sürdürüyordum.
her teneffüste maç yapardık.
(bkz: futbol aşkı engel tanımaz)
ben görece iyi kalecilik yapıyorum diye beni hep kaleci yaparlardı.
itiraz ederdim, kabul etmezdim.
ama eninde sonunda kendimi kalede bulurdum.
kale derken, bildiğiniz kale değildi bu tabii ki.
kendimizin anlayabileceği şekilde, bahçede bir yerleri sınırlar ve kale olarak kullanırdık oraları.
topun nerede olduğunu az çok fark edebilmek için topa poşet geçirir ve öyle top oynardık.
bir gün yine maç yapıyorduk.
skoru tam hatırlamıyorum ama 1 farkla gerideydik.
yine kaleciydim her zamanki gibi. o gün saçma sapan goller yemiştim ve takım arkadaşlarımdan fırça yiyordum sürekli.
"siz de zorla kaleye koymasaydınız." dedim.
artık maçın son anlarıydı ve top bana geldi.
rakip kaleye doğru topu diktim.
bir karambol oluştu ve korner kazandık.
tam o sırada zil çalıverdi.
bu artık son ataktı. atarsak berabere bitecekti; atamazsak yenilecektik.
kaybedeceğimiz bir şey yoktu.
ben ileri çıktım.
biz görme engellilerin topa kafa vurması pek mümkün değil; zira zamanlamayı ayarlamamız imkansıza yakın.
bu yüzden kornerleri yerden kullanırdık.
arkadaşım yine yerden kulandı korneri.
orada bir karambol oldu yine ve top yükseklik kazandı.
topun üzerindeki poşetin hışırtısını duydum.
kafamın önüne doğru geliyordu top, hissettim.
ben içimden şöyle dedim:
"oğlum murat bir daha bu fırsat gelmez. rasgele salla kafayı denk gelirse gelir, gelmezse zaten bir şey olmaz."
tabii ki bu anlattıklarım anlık olarak gelişti.
"ya tutarsa" diyerek topa doğru hamle yaptım.
o kadar çok istedim ki denk gelmesini, anlatamam.
herhangi bir şey düşünmeksizin kafamı ve vücudumu poşet hışırtısının geldiği yere doğru tabiri caizse savurdum.
ve oldu. topa vurmayı başardım.
kendimi tüm gücümle topa doğru savurduğumdan; oldukça şiddetli bir kafa vuruşu yapmış oldum.
top kaleye doğru gitti ve gol oldu.
fakat, yaptığım kontrolsüz hamle nedeniyle hızımı alamamamdan mütevellit yüzüstü yere kapaklandım.
gole de tam anlamıyla sevinemedim; çünkü sert şekilde yüzümü yere çarptım.
yerden kalkıp; "bakın beni kaleye koydunuz ama ben olmasam maçı kaybedecektik." dedim.
attığım bu kariyer golü, hayatımda attığım ilk ve son kafa golü bile arkadaşlarımı ikna etmeye yetmedi.
sonraki maçlarda da beni kaleci yapmaya devam ettiler.