7
hayatımın en özel günlerinden biri.
2000 doğumlu galatasaraylı nesil bir çok başarı gördü ama bu kadıköy galibiyet hasreti bir çok kişi için travma etkisi yarattı resmen. 12 mayıs 2012'de kadıköy'de çok anlamlı bir şampiyonluk kazandık, belkide 100 sene sonra bile böyle bir olay yaşanmamış olacak ama bu kadıköy her galatasaraylının içinde bir ukde bıraktı yıllarca.
çocukluğumdan beri galatasarayla yatıp kalkan bir ailede büyüdüm. 6 yaşlarımda daha okuma yazma bilmezken galatasaray kadrosunu ezbere bilen, anasınıfında fenerbahçeli arkadaşımla penaltı atışırken golü atınca ''haggiiiiii'' diye bağıran bir çocuktum. galatasaray küçüklüğümden bu yana cok güzel sevinçler, mutluluklar yaşattı.
ama en büyük üzüntülerimi de galatasaray yaşattı. çok ağlak, sulugözlü bir insan değilim ama bu hayatta ağlamlarımın %90'ı galatasaray yüzündendir. 19 yaşında bir genci kız arkadaşı yanındayken 6.golden sonra hüngür hüngür ağlatabiliyor*. yıllardır her sene dürüst olalım ağustosta fikstür açıklanınca hepimiz ilk önce kadıköy'deki fenerbahçe maçı ne zaman diye bakıyorduk.
gerek babam, gerek dedem yıllarca kahveye götürdüler. fenerbahçe maçları bir farklıydı, daha sabahtan karnıma ağrılar girerdi heyecandan. her sene büyük bir çoşkuyla, sevinçle giderdim maçı izlemeye. değişmeyen tek şey eve istisnasız ağlayarak dönmem oluyordu. annemin ''bir daha gitmeyeceksin maç izlemeye'' diye bağırmaları hala kulağımda. gol sevinci bile yaşayamadık dolu dolu. 9 kasım 2008 fenerbahçe galatasaray maçında lincoln golü atınca sevinçten havalara uçmuştuk, yaklaşık 10 dakika falan sürdü sevincimiz. 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçında aynı şekilde 5 dakika sürdü. ya bu seride en iyi oynadığımız maçta* bile alex'in golünden sonra gözlerim dolmuştu ''yine mi 6 olacak'' diye. mükemmel bir geri dönüşe imza attık ama malum direk gole izin vermeyince eve yine buruk şekilde dönmüştük.
her sene olduğu gibi yine aynı heyecan, yine aynı inançla saatler, dakikalar geçmek bilmedi. evimizde maç yayını olmasına rağmen, babam ve amcamın ''oğlum viski içecez'' ikna çabalarına rağmen yine soluğu en yakın arkadaşlarımın yanında kahvede aldım. maçtan önce 101 çevirirken yine klasik muhabbetler ''oğlum bu filmin sonu yok'' muhabbetleri. 7 kişiydik ve ben hariç herkes fenerbahçeli bizden, bir sırayı komple kapattık. en yakın 2 arkadaşım beni ortalarına aldılar ''gollerden sonra üstüne çıkacaz, kaçmak yok'' diye. zaten semtimizde fenerbahçeli sayısı fazla olduğu için haliyle kahvede de üstünler, arka sıramızdaki abilerin hepsl de fenerli. ön sıramız galatasaraylı mahalleden, kahveden tanıdığımız abiler.
kruse'nin penaltısından sonra dedikleri gibi üstüme çıktılar. ama gram korkum, üzüntüm yok. yerlerine oturunca onlara da söyledim bu maç dönecek, göz var nizam var. falcao'nun penaltısında topa vurana kadar geçen 5 saniye 50 yıl gibi geldi, yılların birikimi o golden sonra kusuldu. kafayı yedik resmen sevinçten. ama asıl filmin kopması onyekuru'nun golünden sonra oldu. yıllardır tanıdığım, semtimizin bitirimlerinden cengiz abinin öz kardeşine sarılır gibi sarılıp sarsması ''bittiii lannn bitttiii'' diye boğazını yırtması, asla küfür etmeyen çok efendi bir adam olan samet abinin ''bitti amk bittti'' diye haykırması, berber caner abinin 10 yaşlarındaki yeğenin maçtan yarım saat sonra biz maçı değerlendirirken yanıma gelip sanki daha golü yeni atmışız gibi koşarak bana sarılıp ''abi sonunda kazandık vallaha kazandık'' demesini ömrüm boyunca unutmayacağım.
benim bu kadar hasta galatasaraylı olmamı sağlayan, zamanında benden daha hasta olan zamanla yaşadıklarından dolayı tepkilerini, duygularını içinde yaşayan babamın eve gelince kapıda karşılayıp ''hadi gözün aydın oğlum'' diyip sıkı sıkı sarılması. o adamla biz 7 sene hiç görüşmedik, yıllar sonra görüştüğümüzde bile o kadar sıkı sarılmamıştık. sabah 6'da uyanıp denizli'ye gidecek olmasına rağmen 7 yaşındaki çocuklar gibi heyecanla, mutlulukla gece 2'ye kadar bütün spor programlarını izledik. öyle ki normalde asla oturma odasında sigara içmeyen, içirtmeyen babam kül tablasını oturma odasına almış, mutfağa bile gitmiyor televizyonun başından kalkıp.
uzun lafın kısası 7'den 70'e bütün galatasaraylılara travma yaşatan bu boktan seri bitti. kanırta kanırta bitirdik.
eklemeyi unutmuşum. verdiğim sözü tabiki unutmadım. daha doğmamış yeğeniniz radamel şengül ellerinizden öper :)
(bkz: #2870321)
2000 doğumlu galatasaraylı nesil bir çok başarı gördü ama bu kadıköy galibiyet hasreti bir çok kişi için travma etkisi yarattı resmen. 12 mayıs 2012'de kadıköy'de çok anlamlı bir şampiyonluk kazandık, belkide 100 sene sonra bile böyle bir olay yaşanmamış olacak ama bu kadıköy her galatasaraylının içinde bir ukde bıraktı yıllarca.
çocukluğumdan beri galatasarayla yatıp kalkan bir ailede büyüdüm. 6 yaşlarımda daha okuma yazma bilmezken galatasaray kadrosunu ezbere bilen, anasınıfında fenerbahçeli arkadaşımla penaltı atışırken golü atınca ''haggiiiiii'' diye bağıran bir çocuktum. galatasaray küçüklüğümden bu yana cok güzel sevinçler, mutluluklar yaşattı.
ama en büyük üzüntülerimi de galatasaray yaşattı. çok ağlak, sulugözlü bir insan değilim ama bu hayatta ağlamlarımın %90'ı galatasaray yüzündendir. 19 yaşında bir genci kız arkadaşı yanındayken 6.golden sonra hüngür hüngür ağlatabiliyor*. yıllardır her sene dürüst olalım ağustosta fikstür açıklanınca hepimiz ilk önce kadıköy'deki fenerbahçe maçı ne zaman diye bakıyorduk.
gerek babam, gerek dedem yıllarca kahveye götürdüler. fenerbahçe maçları bir farklıydı, daha sabahtan karnıma ağrılar girerdi heyecandan. her sene büyük bir çoşkuyla, sevinçle giderdim maçı izlemeye. değişmeyen tek şey eve istisnasız ağlayarak dönmem oluyordu. annemin ''bir daha gitmeyeceksin maç izlemeye'' diye bağırmaları hala kulağımda. gol sevinci bile yaşayamadık dolu dolu. 9 kasım 2008 fenerbahçe galatasaray maçında lincoln golü atınca sevinçten havalara uçmuştuk, yaklaşık 10 dakika falan sürdü sevincimiz. 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçında aynı şekilde 5 dakika sürdü. ya bu seride en iyi oynadığımız maçta* bile alex'in golünden sonra gözlerim dolmuştu ''yine mi 6 olacak'' diye. mükemmel bir geri dönüşe imza attık ama malum direk gole izin vermeyince eve yine buruk şekilde dönmüştük.
her sene olduğu gibi yine aynı heyecan, yine aynı inançla saatler, dakikalar geçmek bilmedi. evimizde maç yayını olmasına rağmen, babam ve amcamın ''oğlum viski içecez'' ikna çabalarına rağmen yine soluğu en yakın arkadaşlarımın yanında kahvede aldım. maçtan önce 101 çevirirken yine klasik muhabbetler ''oğlum bu filmin sonu yok'' muhabbetleri. 7 kişiydik ve ben hariç herkes fenerbahçeli bizden, bir sırayı komple kapattık. en yakın 2 arkadaşım beni ortalarına aldılar ''gollerden sonra üstüne çıkacaz, kaçmak yok'' diye. zaten semtimizde fenerbahçeli sayısı fazla olduğu için haliyle kahvede de üstünler, arka sıramızdaki abilerin hepsl de fenerli. ön sıramız galatasaraylı mahalleden, kahveden tanıdığımız abiler.
kruse'nin penaltısından sonra dedikleri gibi üstüme çıktılar. ama gram korkum, üzüntüm yok. yerlerine oturunca onlara da söyledim bu maç dönecek, göz var nizam var. falcao'nun penaltısında topa vurana kadar geçen 5 saniye 50 yıl gibi geldi, yılların birikimi o golden sonra kusuldu. kafayı yedik resmen sevinçten. ama asıl filmin kopması onyekuru'nun golünden sonra oldu. yıllardır tanıdığım, semtimizin bitirimlerinden cengiz abinin öz kardeşine sarılır gibi sarılıp sarsması ''bittiii lannn bitttiii'' diye boğazını yırtması, asla küfür etmeyen çok efendi bir adam olan samet abinin ''bitti amk bittti'' diye haykırması, berber caner abinin 10 yaşlarındaki yeğenin maçtan yarım saat sonra biz maçı değerlendirirken yanıma gelip sanki daha golü yeni atmışız gibi koşarak bana sarılıp ''abi sonunda kazandık vallaha kazandık'' demesini ömrüm boyunca unutmayacağım.
benim bu kadar hasta galatasaraylı olmamı sağlayan, zamanında benden daha hasta olan zamanla yaşadıklarından dolayı tepkilerini, duygularını içinde yaşayan babamın eve gelince kapıda karşılayıp ''hadi gözün aydın oğlum'' diyip sıkı sıkı sarılması. o adamla biz 7 sene hiç görüşmedik, yıllar sonra görüştüğümüzde bile o kadar sıkı sarılmamıştık. sabah 6'da uyanıp denizli'ye gidecek olmasına rağmen 7 yaşındaki çocuklar gibi heyecanla, mutlulukla gece 2'ye kadar bütün spor programlarını izledik. öyle ki normalde asla oturma odasında sigara içmeyen, içirtmeyen babam kül tablasını oturma odasına almış, mutfağa bile gitmiyor televizyonun başından kalkıp.
uzun lafın kısası 7'den 70'e bütün galatasaraylılara travma yaşatan bu boktan seri bitti. kanırta kanırta bitirdik.
eklemeyi unutmuşum. verdiğim sözü tabiki unutmadım. daha doğmamış yeğeniniz radamel şengül ellerinizden öper :)
(bkz: #2870321)