17110
diyelim ki bir devlet memurusunuz. 20 sene devlete hizmet ettiniz. kafanız attı sizi eleştiren birini dövdünüz. sonra evli bir kadına asılıp silahla hastane bastınız. kocasını dövdünüz.3 yıla yakın hapis cezası aldınız. meslektaşınızın dudağını patlattınız. bir başka meslektaşınıza yumruk attınız. idarecilerinizle maaş tartışması yapıp diğer memurlarla ayaklandınız. gelen müfettişlere "şerefsizler hepinizi öldürmek lazım" dediniz. tüm bunlardan sonra hala o kurumda nasıl çalışabilirsiniz? arkanızda kimse yoksa bir yerinizden kan alırlar değil mi?
ancak asıl anlatmak istediğim sorun burada değil.
bu ülkede yeri geldiğinde bir hayvanat eziyet eden, bir güçsüze fiske atan, işinde bir hata yapan bir adamı hep beraber linç ediyoruz. edelim de. ama aynı hataları yapan ünlü ya da politik bir kişi olunca algımız bambaşka oluyor. bir akrabamız evliyken eşini aldatsa demedigimizi bırakmayız ama harem kuran ünlüleri, nafaka aşığı motorları ağzımız açık izleriz. onların abartılı lüks yaşamlarını, siyasetçilerin torpillerini, zenginliklerini o kadar dert etmeyiz de bir başka emekçinin bizden fazla almasına çıldırırız.
biz böyle salak oldukça bunlar da böyle yaşamaya devam eder. iki nüfuzlu abilerine haber ederler, iki kokuşmuş gruba açıklama yaptırırlar, biz de aslında iyi çocuktu der sineye çekeriz. algılarımızla çok kolay oynarlar ki ben o algılarımızı ...
yukarıda birileri demiş zaten ama ilkeli bir kurum bu ülkede hiçbir zaman olmadı. olmaz da. kendimizi kandırmayalım. ben zaten hiçbir zaman inanmadim buna. galatasaray'a dair tek inancım baba gündüz'ün dediği gibi futbol kulübünün üzerinde bir his takımı olduğudur. galatasaray'ı ben bir felsefe, değişimde bir itici güç olarak algılarım. bu kulübe ardalar, emreler de gelmiştir ama derwaller, metinler, prekaziler de. galatasaray bu isimlerin kişilerin çok üstünde ayrı bir vizyondur. korkmayın arda gelince galatasaray'a bir şey olmaz. ancak bizi salak yerine koyarak bir yerlere gelmeye çalışanlara da onları getirmeye çalışanlara da edecek elbet birçok lafımız vardır.
ve unutmayın galatasaray ve gerçek galatasaray sevdalıları öyle bir ruhu teşkil eder ki size rağmen bu kulüp başarılı olmuştur ve olacaktır.
ancak asıl anlatmak istediğim sorun burada değil.
bu ülkede yeri geldiğinde bir hayvanat eziyet eden, bir güçsüze fiske atan, işinde bir hata yapan bir adamı hep beraber linç ediyoruz. edelim de. ama aynı hataları yapan ünlü ya da politik bir kişi olunca algımız bambaşka oluyor. bir akrabamız evliyken eşini aldatsa demedigimizi bırakmayız ama harem kuran ünlüleri, nafaka aşığı motorları ağzımız açık izleriz. onların abartılı lüks yaşamlarını, siyasetçilerin torpillerini, zenginliklerini o kadar dert etmeyiz de bir başka emekçinin bizden fazla almasına çıldırırız.
biz böyle salak oldukça bunlar da böyle yaşamaya devam eder. iki nüfuzlu abilerine haber ederler, iki kokuşmuş gruba açıklama yaptırırlar, biz de aslında iyi çocuktu der sineye çekeriz. algılarımızla çok kolay oynarlar ki ben o algılarımızı ...
yukarıda birileri demiş zaten ama ilkeli bir kurum bu ülkede hiçbir zaman olmadı. olmaz da. kendimizi kandırmayalım. ben zaten hiçbir zaman inanmadim buna. galatasaray'a dair tek inancım baba gündüz'ün dediği gibi futbol kulübünün üzerinde bir his takımı olduğudur. galatasaray'ı ben bir felsefe, değişimde bir itici güç olarak algılarım. bu kulübe ardalar, emreler de gelmiştir ama derwaller, metinler, prekaziler de. galatasaray bu isimlerin kişilerin çok üstünde ayrı bir vizyondur. korkmayın arda gelince galatasaray'a bir şey olmaz. ancak bizi salak yerine koyarak bir yerlere gelmeye çalışanlara da onları getirmeye çalışanlara da edecek elbet birçok lafımız vardır.
ve unutmayın galatasaray ve gerçek galatasaray sevdalıları öyle bir ruhu teşkil eder ki size rağmen bu kulüp başarılı olmuştur ve olacaktır.