465
maça dair gördüklerim;
1. içerde oynadığımız maçlarda zaten kalesine kapanarak oynayan rakiplere karşı hala göz kanatan yavaşlıkta, ve de ekseriyetle geriye doğru top oynuyoruz. böylelikle rakiplerin ekmeğine yağ sürmekle kalmıyoruz, tere yağı sürüyor, hatta balını da ekliyoruz. "pas oyunu pas oyunu" diyoruz ama bizimki karşıda bir kale olduğunun, ve topu en hızlı şekilde o kaleye yönlendirme bilincinin uzağında bir pas oyunu.
2. skoru alana kadar deli baskı, gol geliyorum diyor, geliyor da ancak ne oluyorsa o baskı, isteyen, arzulayan oyun orada bitiyor ve biz yiyeceğimiz golü beklemeye başlıyoruz.
3. gamsız mamsız herneyse ancak flu olan falcao transferi söz konusuyken, üstelik an itibarıyla takımdaki tek forvetken, üstelik (kare) bu maç özelinde fena da mücadele etmiyorken, üstelik (küp) maçın 86. dakikasında hem sahada 10 kişiyken hem de oyun 1-0 lehimize gidiyorken kenara geldiğinde ciddi bir ıslıklama sesinin çıkması neyle izah edilebilir inanın bilemiyorum. beğenelim beğenmeyelim, 20 küsür kişilik kadromuzdaki en net forvetimiz şu an kendisi. ona destek olmamak dolaylı olarak takıma destek olmamak olmuyor mu..
4. maalesef 10 kişi kaldığında bunu sahada en çok hissettiten takımların başında geliyoruz. takım sahada biz tribünde kuzu kuzu yiyeceğimiz golleri bekliyoruz. sene 92-93, bir trabzon maçımız vardır samiyen'de (bkz: 4 ekim 1992 galatasaray trabzonspor maçı), bu gözler 25. ve 27. dakikalarda tugay ve uğur'un arka arkaya gördüğü kırmızı kartlarla sahada 9 kişi kalan takımının o dönemler istim üzerindeki rakibine sahayı nasıl dar ettiğini, 75.dkda şükür'ün golü, ve kaçan 2-3 tane çok net pozisyondan sonra son snlerde cyzio nun golü gelmiş ve maç 1-1 bitmişti. o mücadeleye yenilseydik de şapka çıkarılırdı, ancak o zamanki takım 23-25 yaş ortalaması ile zımba gibiydi, şimdi maalesef 30ün üstünde olduğunu düşündüğüm bir yaş ortalamamız var ve bırakın eksik kalmayı 11e 11de bile son dklarda sıkıntı yaşayacağımız aşikar, hele şampiyonlar ligi de başlayınca iş daha zorlaşacak.
4. daha ligin başında şu zemin nedir allah aşkına!
5. maç öncesi seramonide kamera tek tek oyunculara zoomlarken dikkatimi çeken detay, lyundama, diagne, donk ve nzonzi gibi 4 adet 1,90 üzeri oyuncumuz olup da duran topları bu kadar etkisiz kullanmak bize özel olsa gerek, umarım şimdiliktir bu durum. normal şartlarda bizim kornerlerin birçoğuna vurmamız lazım ama göremedik.
umarım bir an önce toparlarız..
1. içerde oynadığımız maçlarda zaten kalesine kapanarak oynayan rakiplere karşı hala göz kanatan yavaşlıkta, ve de ekseriyetle geriye doğru top oynuyoruz. böylelikle rakiplerin ekmeğine yağ sürmekle kalmıyoruz, tere yağı sürüyor, hatta balını da ekliyoruz. "pas oyunu pas oyunu" diyoruz ama bizimki karşıda bir kale olduğunun, ve topu en hızlı şekilde o kaleye yönlendirme bilincinin uzağında bir pas oyunu.
2. skoru alana kadar deli baskı, gol geliyorum diyor, geliyor da ancak ne oluyorsa o baskı, isteyen, arzulayan oyun orada bitiyor ve biz yiyeceğimiz golü beklemeye başlıyoruz.
3. gamsız mamsız herneyse ancak flu olan falcao transferi söz konusuyken, üstelik an itibarıyla takımdaki tek forvetken, üstelik (kare) bu maç özelinde fena da mücadele etmiyorken, üstelik (küp) maçın 86. dakikasında hem sahada 10 kişiyken hem de oyun 1-0 lehimize gidiyorken kenara geldiğinde ciddi bir ıslıklama sesinin çıkması neyle izah edilebilir inanın bilemiyorum. beğenelim beğenmeyelim, 20 küsür kişilik kadromuzdaki en net forvetimiz şu an kendisi. ona destek olmamak dolaylı olarak takıma destek olmamak olmuyor mu..
4. maalesef 10 kişi kaldığında bunu sahada en çok hissettiten takımların başında geliyoruz. takım sahada biz tribünde kuzu kuzu yiyeceğimiz golleri bekliyoruz. sene 92-93, bir trabzon maçımız vardır samiyen'de (bkz: 4 ekim 1992 galatasaray trabzonspor maçı), bu gözler 25. ve 27. dakikalarda tugay ve uğur'un arka arkaya gördüğü kırmızı kartlarla sahada 9 kişi kalan takımının o dönemler istim üzerindeki rakibine sahayı nasıl dar ettiğini, 75.dkda şükür'ün golü, ve kaçan 2-3 tane çok net pozisyondan sonra son snlerde cyzio nun golü gelmiş ve maç 1-1 bitmişti. o mücadeleye yenilseydik de şapka çıkarılırdı, ancak o zamanki takım 23-25 yaş ortalaması ile zımba gibiydi, şimdi maalesef 30ün üstünde olduğunu düşündüğüm bir yaş ortalamamız var ve bırakın eksik kalmayı 11e 11de bile son dklarda sıkıntı yaşayacağımız aşikar, hele şampiyonlar ligi de başlayınca iş daha zorlaşacak.
4. daha ligin başında şu zemin nedir allah aşkına!
5. maç öncesi seramonide kamera tek tek oyunculara zoomlarken dikkatimi çeken detay, lyundama, diagne, donk ve nzonzi gibi 4 adet 1,90 üzeri oyuncumuz olup da duran topları bu kadar etkisiz kullanmak bize özel olsa gerek, umarım şimdiliktir bu durum. normal şartlarda bizim kornerlerin birçoğuna vurmamız lazım ama göremedik.
umarım bir an önce toparlarız..