883
var uygulaması ile ilgili 22.08.2019 tarihinde güzel bir yazı kaleme almış köşe yazarı.
--- alıntı ---
türkiye'de var 'yüzde 51'le çalışıyor
biz var statüsünü henüz tam olarak anlamadık.
var statüsü, masadaki hakeme sadece “net ve bariz bir hata” olduğunda devreye girmesini salık vermiş. sadece yüzde yüz kesinliği olan bir hata. siyah-beyaz kadar net olan, herkesin görebileceği kadar bariz bir hata. ama maalesef süper lig’de var masası, “yüzde 100” değil “yüzde 51” kriteriyle hareket ediyor.
geçtiğimiz çarşamba gecesi vodafone park’taki süper kupa finalinin 100’üncü dakikasında kaleci adrian’la abraham arasındaki mücadeleye hakem penaltı düdüğü çaldığında hepimiz gerilmiştik. hakem frappart’ın faul düdüğü doğru muydu? adrian’ın abraham’a penaltı gerektirecek net bir müdahalesi var mıydı? 30 saniye kadar var incelemesi olup olmayacağına kilitlendik (daha fazla değil)... sonuç: inceleme yok. penaltı atıldı. ve gol geldi.
tartişma bitmiyor
sebep şu: frappart pozisyona yakındı. pozisyonu net bir biçimde gördü ve bir karar verdi. masa pozisyonu izledi, net ve bariz diye tanımlanabilecek bir hata görmedi. bakınız, şu detay çok önemli: var, orta hakemin kararına katılmamış olabilir. pozisyonun %51 oranla temiz olduğunu düşünmüş olabilir. “ben vermezdim” diyebilir. bunların hiçbir önemi yok. net ve bariz bir hata yoksa var’a iş düşmüyor. var masası, tahkim masası değil. maçın yönetimi hâlâ koşulsuz orta hakemde.
bu maçtan birkaç gün sonra süper lig’i ve premier lig’i izledik. her iki ligde uefa süper kupa finalindekilere benzer pozisyonlar yaşadık. galatasaray’ın diagne ile kazandığı, city’nin rodri ile kazanamadığı penaltıları hâlâ tartışıyoruz: diagne’ye yapılan temasta
var’a gidilmeli miydi? ya da rodri’ye yapılanda? size göre şöyle, bana göre böyle olan pozisyonlar.
niye davet etti?
her iki pozisyonda hakemler doğru ya da yanlış, düdük çaldılar, kararlar verdiler. farklılıksa var uygulamasında. şimdi size soruyorum: denizlispor-galatasaray maçının var’ı, orta hakemi neden monitöre davet etti? eğer onun daveti doğruysa, city-tottenham maçının var’ı neden davet etmedi? zira iki pozisyon birbirine benziyor: hakemler görüp birer karar vermişler. aynen süper kupa finalinde frappart’ın yaptığı gibi. ortada yüzde yüz, net, bariz diyebileceğin türden bir tablo var mı? yoksa “sana göre, bana göre” pozisyonlar mı her ikisi de? bakınız, pozisyon maçın var’ı palabıyık’a göre %51 penaltı olabilir. yüzde 80 de olabilir. yüzde 99 da olabilir (ki bana göre de öyle). ancak var statüsü, var’a “sen pozisyonun %99 penaltı olduğunu düşünüyorsan hakemi davet et” demiyor. yüzde yüz, bariz, net bir hata (kural kitabındaki ifadeyle clear and obvious mistake) varsa davet et diyor.
benim bu haftaki süper lig’den anladığım şu: uefa’ya ve premier lig’e göre var, %100, bariz, net hatalarda orta hakemi davet ediyor. bizim ligde ise var, yüzde 51 hata hissediyorsa orta hakemi monitöre çağırıyor. sanırım bu yıl premier lig ve süper lig’i izledikçe, bu ayrımın çok daha fazla varacağız farkına.
haftanin istatistiği
adil demirçubuk’un hürriyet’te yayınlanan araştırmasına göre 7 süper lig kulübü, sezon başı itibariyle forma sponsoru bulamadı. premier lig’de 10, championship’te 14 kulübün forma sponsoru bahis firmaları. sanırım futbolun reklamveren havuzu, sektörel anlamda daralıyor.
haftanin takimi
liverpool, istanbul’dan zaferle ayrılarak bu sezon 6 kupa kazanma ihtimalini canlı tuttu. jurgen klopp’un öğrencilerinin önünde hâlâ kazanabilecekleri 5 kupa daha var: premier lig, fa cup, carabao cup, şampiyonlar ligi ve kıtalararası kupa.
bir başka kural tartişmasi
bu hafta dünya spor kamuoyunun gündemindeyse bir başka kural tartışması vardı. manchester city-tottenham maçının son dakikalarında jesus’un attığı gol, pozisyonun gelişiminde top laporte’un eline temas ettiği için iptal edildi. yeni kurallara göre, bir gol elle atılıyorsa (ya da elle yaratılıyorsa) pozisyonda kasıt olmasa dahi iptal edilecek. yani iptal kararı, kitaba uydu. ancak vicdanlara uymadı. vicdanlara uymamasının sebebiyse şu: laporte hava topuna (örneğin) kane’le çıksa ve top tottenham’lının doğal durumdaki koluna bilinçsizce çarpsa penaltı yok. ama top laporte’un doğal durumdaki koluna bilinçsizce çarptığında hentbol var. sebebiyse ikili mücadele sonrasında jesus’un golünün gelmesi. sanırım futbol tarihinde ilk kez bir kural, savunmacıya ayrı, hücumcuya ayrı uygulanıyor. bunun da bence kabul edilebilir bir tarafı yok. vicdanlara asla sığmayan, son derece yanlış bir uygulama.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
türkiye'de var 'yüzde 51'le çalışıyor
biz var statüsünü henüz tam olarak anlamadık.
var statüsü, masadaki hakeme sadece “net ve bariz bir hata” olduğunda devreye girmesini salık vermiş. sadece yüzde yüz kesinliği olan bir hata. siyah-beyaz kadar net olan, herkesin görebileceği kadar bariz bir hata. ama maalesef süper lig’de var masası, “yüzde 100” değil “yüzde 51” kriteriyle hareket ediyor.
geçtiğimiz çarşamba gecesi vodafone park’taki süper kupa finalinin 100’üncü dakikasında kaleci adrian’la abraham arasındaki mücadeleye hakem penaltı düdüğü çaldığında hepimiz gerilmiştik. hakem frappart’ın faul düdüğü doğru muydu? adrian’ın abraham’a penaltı gerektirecek net bir müdahalesi var mıydı? 30 saniye kadar var incelemesi olup olmayacağına kilitlendik (daha fazla değil)... sonuç: inceleme yok. penaltı atıldı. ve gol geldi.
tartişma bitmiyor
sebep şu: frappart pozisyona yakındı. pozisyonu net bir biçimde gördü ve bir karar verdi. masa pozisyonu izledi, net ve bariz diye tanımlanabilecek bir hata görmedi. bakınız, şu detay çok önemli: var, orta hakemin kararına katılmamış olabilir. pozisyonun %51 oranla temiz olduğunu düşünmüş olabilir. “ben vermezdim” diyebilir. bunların hiçbir önemi yok. net ve bariz bir hata yoksa var’a iş düşmüyor. var masası, tahkim masası değil. maçın yönetimi hâlâ koşulsuz orta hakemde.
bu maçtan birkaç gün sonra süper lig’i ve premier lig’i izledik. her iki ligde uefa süper kupa finalindekilere benzer pozisyonlar yaşadık. galatasaray’ın diagne ile kazandığı, city’nin rodri ile kazanamadığı penaltıları hâlâ tartışıyoruz: diagne’ye yapılan temasta
var’a gidilmeli miydi? ya da rodri’ye yapılanda? size göre şöyle, bana göre böyle olan pozisyonlar.
niye davet etti?
her iki pozisyonda hakemler doğru ya da yanlış, düdük çaldılar, kararlar verdiler. farklılıksa var uygulamasında. şimdi size soruyorum: denizlispor-galatasaray maçının var’ı, orta hakemi neden monitöre davet etti? eğer onun daveti doğruysa, city-tottenham maçının var’ı neden davet etmedi? zira iki pozisyon birbirine benziyor: hakemler görüp birer karar vermişler. aynen süper kupa finalinde frappart’ın yaptığı gibi. ortada yüzde yüz, net, bariz diyebileceğin türden bir tablo var mı? yoksa “sana göre, bana göre” pozisyonlar mı her ikisi de? bakınız, pozisyon maçın var’ı palabıyık’a göre %51 penaltı olabilir. yüzde 80 de olabilir. yüzde 99 da olabilir (ki bana göre de öyle). ancak var statüsü, var’a “sen pozisyonun %99 penaltı olduğunu düşünüyorsan hakemi davet et” demiyor. yüzde yüz, bariz, net bir hata (kural kitabındaki ifadeyle clear and obvious mistake) varsa davet et diyor.
benim bu haftaki süper lig’den anladığım şu: uefa’ya ve premier lig’e göre var, %100, bariz, net hatalarda orta hakemi davet ediyor. bizim ligde ise var, yüzde 51 hata hissediyorsa orta hakemi monitöre çağırıyor. sanırım bu yıl premier lig ve süper lig’i izledikçe, bu ayrımın çok daha fazla varacağız farkına.
haftanin istatistiği
adil demirçubuk’un hürriyet’te yayınlanan araştırmasına göre 7 süper lig kulübü, sezon başı itibariyle forma sponsoru bulamadı. premier lig’de 10, championship’te 14 kulübün forma sponsoru bahis firmaları. sanırım futbolun reklamveren havuzu, sektörel anlamda daralıyor.
haftanin takimi
liverpool, istanbul’dan zaferle ayrılarak bu sezon 6 kupa kazanma ihtimalini canlı tuttu. jurgen klopp’un öğrencilerinin önünde hâlâ kazanabilecekleri 5 kupa daha var: premier lig, fa cup, carabao cup, şampiyonlar ligi ve kıtalararası kupa.
bir başka kural tartişmasi
bu hafta dünya spor kamuoyunun gündemindeyse bir başka kural tartışması vardı. manchester city-tottenham maçının son dakikalarında jesus’un attığı gol, pozisyonun gelişiminde top laporte’un eline temas ettiği için iptal edildi. yeni kurallara göre, bir gol elle atılıyorsa (ya da elle yaratılıyorsa) pozisyonda kasıt olmasa dahi iptal edilecek. yani iptal kararı, kitaba uydu. ancak vicdanlara uymadı. vicdanlara uymamasının sebebiyse şu: laporte hava topuna (örneğin) kane’le çıksa ve top tottenham’lının doğal durumdaki koluna bilinçsizce çarpsa penaltı yok. ama top laporte’un doğal durumdaki koluna bilinçsizce çarptığında hentbol var. sebebiyse ikili mücadele sonrasında jesus’un golünün gelmesi. sanırım futbol tarihinde ilk kez bir kural, savunmacıya ayrı, hücumcuya ayrı uygulanıyor. bunun da bence kabul edilebilir bir tarafı yok. vicdanlara asla sığmayan, son derece yanlış bir uygulama.
--- alıntı ---