• 94
    akşam 9 da başlayacak maç için sabahın çok erken saatlerinde mecidiyeköy e gelmiş, kapalı nöbetine girilmiş, öğlen 12 civarı kapalının yeni açık tarafında ancak konuşlanabilmiş idik. geçmeyen saatler, öğleden sonra 4 e doğru neredeyse full çeken yeni açık ve kapalının ön sırasına ardı ardına dizilmiş davullar, stadın üzerinden geçen uçakları kendimizce yarıştırmamız ( o kadar saat yapacak bir şey olmayınca alternatif eğleneceler buluyorduk kendimize : )

    ayran pide meysu satıcılarının iyi hasılat yaptığı günlerdendir ayrıca. bugün eğer sokakta yediğimiz şeylerden zehirlenmiyorsak bunu stadlarda o yıllarda yediğimiz taştan biraz daha yumuşak olan açma-poğaça-pideler ile köftenin olmadığı ekmeklere (vücudun o yıllarda bu ve bu tarz sağlıksız non organik bol mikrobik gıdalara karşı bağışıklık kazanmasından ötürü) borçluyuz diye düşünmekteyim.

    kapalı kenara manu taraftarının geleceği duyulunca bir anda koridordan herkes sol kapalıya hareketlendi zira bir gece önce sultanahmet ve aksaray civarında ingiliz holigan avına çıkılmış çeşitli yerlerde de sıcak temas sağlanmıştı. bazı yerlerde ise ingilizler ile esnaf ve halk arasında olaylar çıkmış, tribünden bağımsız şekilde halk tarafından dövülmüşlerdi( laleli de pavyona gidip manchester publarındaki gibi takılırsan eğer seni üzerler burada :) çevik kuvvetin yaklaştırmamak için ortama fena dalması, koridorun savaş alanına dönmesi, kafası gözü dağılanlar sonra ingilizlerin bir anda tribüne çıkması ile gerilim ve gerginlik tüm stada yayılmıştı.

    ingilize ingilizce anlayacağı türden spontane sloganlar ile cevap verebilecek zamanın ve tabii şimdinin de tek türk tribünü olan gs kapalısı önce "no way out" sonra " we are the best gs" ve "f.ck you manu" ile rakip tribünü iyice dumura uğratmıştı. eminim bu tarz bir reaksiyon beklemiyorlardı. saatler ilerlemiş sahaya bakmak için manu takımı tünelden görüldüğünde ise etrafımdaki herkesin kendini kaybettiğini anlamam fazla uzun sürmemişti. ryan giggs, cantona, schemiecal (şşt şşt schemiecal) hepsi gülerek bakıyorlardı belki tribüne ama onların aslında içlerindeki korkuyu-telaşı saklamak için böyle durduklarından adımız gibi emindik.

    daha sonra bizimkilerin sahaya çıkması, yanan onlarca meşale, maçın başlamasına yakın kapalının adeta sis bulutu içinde kaybolan bir gemi gibi olması yani dumandan hiçbir yerin gözükmemesi, bir anda başlayan " sen çok yaşaa" bestesi, numaralıdaki dev bayraklar, maçın gergin bir havada oynanması, tugayın uzaktan vurduğu şutun doksanı sıyırarak auta çıktığı anda üst sıraların" gool "diye bağırıp aşağıya doğru dalgalanması sonucu alt sıralarda tam bir can pazarının yaşanması, kendimizi düzeltip sahaya bir daha baktığımızda en az 3-4 dakika geçmiş olduğunu fark etmemiz entersandı.

    maçın sonu, bunları elediğimize inanamamak, yaşanan büyük sevinç hepsi güzeldi. ama dünya gözüyle eric cantonayı hem saha da bizim takımın hem de kapalının önünde her topla buluştuğunda tribünün delirtmesini görmek bu hazzı yaşamak. bunu size hiç bir kamera yansıtamaz , hiç bir cümlede anlatmaya yetmez. zaten kendisinin de açıklaması vardır bununla ilgili ilerleyen yıllarda. maç sonu top toplayıcıya tekme atan bir ruh hali için sadece sahada yenilmek yeterli olmaz kanımca.

    son olarak "şşt şşt şımaykıl" ( bunu bazen junior leccelerimle oynarken,boğuşurken onlara söylüyorum. bana soruyorlar "baba şşt şşt şımaykıl ne demek" diye. bende "boşverin bir gün anlatırım diyorum ama umarım anlarsınız onu ve söylendiği ortamı diye de iç geçiriyorum)
App Store'dan indirin Google Play'den alın