15
galatasaray kulübü olarak çok da kurtulmamamız gerektiğini düşünüyorum.
öncelikle şunu belirteyim, liseli değilim ve son ibra olaylarını desteklemiyorum,
fakat, evet burada çok büyük fakat var. türkiye gibi ülkelerde çoğunluk her zaman demokrasi değildir. demokraside önemli olan çoğulculuktur. bizim gibi liyakattan uzak, kralın her zaman haklı olduğu ve güce tapan insanların olduğu ülkede demokrasiden bahsedemezsiniz. o yüzden böyle ülkelerde çoğunluk eşit değildir demokrasi.
galatasaray'ı diğer kulüpler ayrı kılan da kendi içinde bulunan demokrasisidir.kendi içinde bulunan bu kültürdür. kendi içindeki yönetimidir. türkiyede bulunan bütün taraftar kültürleri aynıdır, o yüzden beşiktaş'ın fenerbahçe'nin başına gelenler bizim başımıza gelmez demek hayalcilikten başka bir şey değil. o yüzden öncelikli olarak biz taraftar olarak buna izin vermeyiz laflar için doldurulmamış boş laflar.
galatasaray kulübü, başkanı kim olursa, genel kurula hesap vermek zorundadır. mali yönden şeffaf olmak zorundadır. bir çalışanın patronuna hesap vermesi gibi her şeyi eksiksiz bildirmesi gerekmektedir. bunu şeffaf şekilde yapmazsa yönetim kurulu o konuda en büyük tepkiyi koyar. diğer kulüplerde "karı gibi konuşuyorsunuz" veya "efsane başkan" gibi lafları çok rahat ve fütursuzca söyleyebilirler, çünkü denetleyen daha üst makam yoktur.
maddi olarak şeffaf olmak zorundayız çünkü yine yönetim kurulu tarafından denetleniyoruz, her şeyin düzgün ve anlaşılır olmasını sağlıyoruz. çünkü kulübün sahibi başkan değil. diğer kulüplerde kimse hangi oyuncuya ne kadar verildiğini bilmiyor. sonra gelen diyor ki, çok kötü bir tabloyla karşılaştık ama kendisi de aynısı yapıyor. çünkü gizlediği zaman ona dur diyecek kurum ya da kişiler yok.
son zamanlarda büyük takımların yaptıkları seçimleri izleyin, başkan seçim olmadan zaten belli oluyor. kimse de güçlü başkanı istemezse kaldıramıyor. beşiktaş yıldırım demirören'i kaldıramadı, şimdi de fikret orman'ı kaldıramazlar. çünkü yönetim kurulu krala biat etmek zorunda. bazı girdilerde okuyorum, ali koç istifa edecek diye. kim ali koç'u istifa ettirecek. kim ali koç' bir laf söyleyebilir. ali koç istediği zaman gider, kimse de bir şey yapamaz. bir de bizim seçimleri izleyin. tamamen bir şölen bir bayram havasında geçer. demokrasinin en çok işlediği yerin o seçim salonu olduğunu görebilirsiniz. yönetim kuruluna , taraftarına, kütürüne, saygısızlık yapan ve buna layık olmayan gider.
şimdi 50000 üyesi olan fenerbahçe mi daha demokratik yoksa 5000 üyesi olan galatasaray mı? bence çok net galatasaray. yani bu konuda hiç şüphem yok. müptezel gibi mikrofonu eline alıp daha konuşmayı bilmeyen fenerbahçe üyeleri mi kötü yoksa bizim yönetim kurulunda bulunan üyelerimiz mi?
galatasaray'ın kurtuluşu liseden kurtulmak değil, liselilerle iyi bir sentez oluşturarak, liyakata daha da önem vererek, gerçek galatasaraylılarla devam etmek bizim kurtuluşumuz.
ayrıca atladığımız bir konu var, son seçimde sandık sandık bakıldığında genç liselilerin bulunduğu sandıklarda, dursun özbek ve diğer liseli adaylara neredeyse hiç oy çıkmazken mustafa cengiz neredeyse oyların tamamını aldı. yani öyle denildiği gibi liseli-lisesiz ayrımı yapılmamıştı.
umarım hem liseliler hem de taraftarlar bazı şeylerin farkına varır ve sadece galatasaray için çalışmalar yapılır. ama bildiğim tek bir şey var, o da, eğer galatasaray'ı liseden soyutlarsan diğerlerinden farkın kalmaz.
öncelikle şunu belirteyim, liseli değilim ve son ibra olaylarını desteklemiyorum,
fakat, evet burada çok büyük fakat var. türkiye gibi ülkelerde çoğunluk her zaman demokrasi değildir. demokraside önemli olan çoğulculuktur. bizim gibi liyakattan uzak, kralın her zaman haklı olduğu ve güce tapan insanların olduğu ülkede demokrasiden bahsedemezsiniz. o yüzden böyle ülkelerde çoğunluk eşit değildir demokrasi.
galatasaray'ı diğer kulüpler ayrı kılan da kendi içinde bulunan demokrasisidir.kendi içinde bulunan bu kültürdür. kendi içindeki yönetimidir. türkiyede bulunan bütün taraftar kültürleri aynıdır, o yüzden beşiktaş'ın fenerbahçe'nin başına gelenler bizim başımıza gelmez demek hayalcilikten başka bir şey değil. o yüzden öncelikli olarak biz taraftar olarak buna izin vermeyiz laflar için doldurulmamış boş laflar.
galatasaray kulübü, başkanı kim olursa, genel kurula hesap vermek zorundadır. mali yönden şeffaf olmak zorundadır. bir çalışanın patronuna hesap vermesi gibi her şeyi eksiksiz bildirmesi gerekmektedir. bunu şeffaf şekilde yapmazsa yönetim kurulu o konuda en büyük tepkiyi koyar. diğer kulüplerde "karı gibi konuşuyorsunuz" veya "efsane başkan" gibi lafları çok rahat ve fütursuzca söyleyebilirler, çünkü denetleyen daha üst makam yoktur.
maddi olarak şeffaf olmak zorundayız çünkü yine yönetim kurulu tarafından denetleniyoruz, her şeyin düzgün ve anlaşılır olmasını sağlıyoruz. çünkü kulübün sahibi başkan değil. diğer kulüplerde kimse hangi oyuncuya ne kadar verildiğini bilmiyor. sonra gelen diyor ki, çok kötü bir tabloyla karşılaştık ama kendisi de aynısı yapıyor. çünkü gizlediği zaman ona dur diyecek kurum ya da kişiler yok.
son zamanlarda büyük takımların yaptıkları seçimleri izleyin, başkan seçim olmadan zaten belli oluyor. kimse de güçlü başkanı istemezse kaldıramıyor. beşiktaş yıldırım demirören'i kaldıramadı, şimdi de fikret orman'ı kaldıramazlar. çünkü yönetim kurulu krala biat etmek zorunda. bazı girdilerde okuyorum, ali koç istifa edecek diye. kim ali koç'u istifa ettirecek. kim ali koç' bir laf söyleyebilir. ali koç istediği zaman gider, kimse de bir şey yapamaz. bir de bizim seçimleri izleyin. tamamen bir şölen bir bayram havasında geçer. demokrasinin en çok işlediği yerin o seçim salonu olduğunu görebilirsiniz. yönetim kuruluna , taraftarına, kütürüne, saygısızlık yapan ve buna layık olmayan gider.
şimdi 50000 üyesi olan fenerbahçe mi daha demokratik yoksa 5000 üyesi olan galatasaray mı? bence çok net galatasaray. yani bu konuda hiç şüphem yok. müptezel gibi mikrofonu eline alıp daha konuşmayı bilmeyen fenerbahçe üyeleri mi kötü yoksa bizim yönetim kurulunda bulunan üyelerimiz mi?
galatasaray'ın kurtuluşu liseden kurtulmak değil, liselilerle iyi bir sentez oluşturarak, liyakata daha da önem vererek, gerçek galatasaraylılarla devam etmek bizim kurtuluşumuz.
ayrıca atladığımız bir konu var, son seçimde sandık sandık bakıldığında genç liselilerin bulunduğu sandıklarda, dursun özbek ve diğer liseli adaylara neredeyse hiç oy çıkmazken mustafa cengiz neredeyse oyların tamamını aldı. yani öyle denildiği gibi liseli-lisesiz ayrımı yapılmamıştı.
umarım hem liseliler hem de taraftarlar bazı şeylerin farkına varır ve sadece galatasaray için çalışmalar yapılır. ama bildiğim tek bir şey var, o da, eğer galatasaray'ı liseden soyutlarsan diğerlerinden farkın kalmaz.