88
house of cards dizisinde bir sahne vardı: rakip politikacılardan biri bir hata yapar. bunun üzerine önemli pozisyonlarda olsun olmasın, parti üyeleri, partiye yakın gazeteciler, televizyoncular rakiplerinin bu hatasını yorumlarken, önceden anlaşılmış bir söz öbeği kullanır. (yanlış anımsamıyorsam ''yönetim acziyeti'' gibi bir şeydi) farklı kişiler tarafından defalarca, doğrudan ya da cümle içinde ve ustaca kullanılan bu söz sonrası, hatalı politikacı kendisini bu 'yafta' üzerinden savunur halde bulur. artık yaptığı hata pek dillendirilmez, hatanın ne olduğu çok da önemli değildir zaten. önemli olan üzerine yapışan ve kendini savunmak zorunda kaldığı o söz öbeğidir. kısa süre içinde de istifa etmek zorunda kalır. hatasından dolayı değil, üzerine sinen ve ağırlığını taşıyamadığı o 'şey' yüzünden.
söz gelimi aziz yıldırım'ın gücünün doruğunda olduğu yıllarda 'zengin, maddi sorunu olmayan, istediğini alabilecek tek takım' imajı vardı fenerbahçe'nin. taraflı tarafsız büyük bir çoğunluk bu durumu bir 'gerçeklik' olarak kabul ediyordu. galatasaray imajı ise tam tersiydi. oyuncularının, çalışanlarının maaşlarını bile ödeyemeyen takım: bir maç hasılatının gazete sayfasına sarılarak ribery'nin gecikmiş alacağının acilen ödenmesi haberi! (algı her zaman yanlış değildir, zira kötü yönetiliyorduk) ancak daha sonradan anladık ki, yığınların büyük oranda kabul ettiği o gerçeklik, gerçeğin yanından bile geçmiyor. borçların, usulsüzlüklerin haddi hesabı yok. bunu biz değil, kendi 'vizyoner' yeni başkanları söylüyor.
siz bakmayın spor programlarında gelen 'algı yapıyorsunuz' mesajlarına gülerek, sanki çok komik, saçma bir şey söylenmiş gibi verdikleri 'algı yapmıyoruz' cevaplarına. zira algı denilen şey, net, ortada, parmağını uzatarak 'aha bu' diyebileceğin bir şey değildir. ama vardır. ne olduğun değil, nasıl göründüğündür önemli olan.
şimdi ise başka bir algı var: 2018/19 sezonunu şampiyon olarak tamlayan galatasaray'ın hakem yardımlarıyla bunu başarabildiği. ve bunu bilinçli ya da bilinçsiz çoğu rakip takım taraftarları kabul ediyor.
bunun böyle olmadığını, hatta tam tersi olduğunu bizler çok iyi biliyoruz. saha içi ya da dışı çok büyük ahlaksızlıklarla, adaletsizliklerle mücadele ettik. sayfalarca şey yazılabilir 2018/19 sezonu için, ama en iyi özeti fatih hocamız yaptı: 'hak yiyip, gak diyorlar'
bu sezon sadece rakiplerimizle futbol oynarken değil, bu algıyla da mücadele edeceğiz. ali palabıyık'ın maç yönetebildiği, ümit öztürk'ün aylarca maç yönetemediği bir ülke burası. galatasaray olarak hazır olmalıyız. çünkü galatasaray engellenemezse, birkaç yıl içinde çok başka bir durumla karşılaşacaklarını biliyorlar. böyle devam ederse 'tek büyük' sadece bir slogan değil, bir gerçeklik olacak. ve bu gerçekliğin (medya da dahil) ne yaparlarsa yapsınlar, ismini değiştiremeyecekler. son şansı olduğunu bilen insanların umutsuzluğu ile ve ahlaksızca saldıracaklar, saldırıyorlar.
daha sezon bile başlamadan geldi 'gak, gak' sesleri. ne de çirkin. ergin ataman'ımız gibi kulaklıkla dolaşacağım yeminle.
söz gelimi aziz yıldırım'ın gücünün doruğunda olduğu yıllarda 'zengin, maddi sorunu olmayan, istediğini alabilecek tek takım' imajı vardı fenerbahçe'nin. taraflı tarafsız büyük bir çoğunluk bu durumu bir 'gerçeklik' olarak kabul ediyordu. galatasaray imajı ise tam tersiydi. oyuncularının, çalışanlarının maaşlarını bile ödeyemeyen takım: bir maç hasılatının gazete sayfasına sarılarak ribery'nin gecikmiş alacağının acilen ödenmesi haberi! (algı her zaman yanlış değildir, zira kötü yönetiliyorduk) ancak daha sonradan anladık ki, yığınların büyük oranda kabul ettiği o gerçeklik, gerçeğin yanından bile geçmiyor. borçların, usulsüzlüklerin haddi hesabı yok. bunu biz değil, kendi 'vizyoner' yeni başkanları söylüyor.
siz bakmayın spor programlarında gelen 'algı yapıyorsunuz' mesajlarına gülerek, sanki çok komik, saçma bir şey söylenmiş gibi verdikleri 'algı yapmıyoruz' cevaplarına. zira algı denilen şey, net, ortada, parmağını uzatarak 'aha bu' diyebileceğin bir şey değildir. ama vardır. ne olduğun değil, nasıl göründüğündür önemli olan.
şimdi ise başka bir algı var: 2018/19 sezonunu şampiyon olarak tamlayan galatasaray'ın hakem yardımlarıyla bunu başarabildiği. ve bunu bilinçli ya da bilinçsiz çoğu rakip takım taraftarları kabul ediyor.
bunun böyle olmadığını, hatta tam tersi olduğunu bizler çok iyi biliyoruz. saha içi ya da dışı çok büyük ahlaksızlıklarla, adaletsizliklerle mücadele ettik. sayfalarca şey yazılabilir 2018/19 sezonu için, ama en iyi özeti fatih hocamız yaptı: 'hak yiyip, gak diyorlar'
bu sezon sadece rakiplerimizle futbol oynarken değil, bu algıyla da mücadele edeceğiz. ali palabıyık'ın maç yönetebildiği, ümit öztürk'ün aylarca maç yönetemediği bir ülke burası. galatasaray olarak hazır olmalıyız. çünkü galatasaray engellenemezse, birkaç yıl içinde çok başka bir durumla karşılaşacaklarını biliyorlar. böyle devam ederse 'tek büyük' sadece bir slogan değil, bir gerçeklik olacak. ve bu gerçekliğin (medya da dahil) ne yaparlarsa yapsınlar, ismini değiştiremeyecekler. son şansı olduğunu bilen insanların umutsuzluğu ile ve ahlaksızca saldıracaklar, saldırıyorlar.
daha sezon bile başlamadan geldi 'gak, gak' sesleri. ne de çirkin. ergin ataman'ımız gibi kulaklıkla dolaşacağım yeminle.