• 12753
    bu sözlüğü gerçekten çok seviyorum ve geç tanıdığım için de kendime kızıyorum. gerek biricik galatasarayımızla alakalı gerek kişisel umutlarımızı, üzüntülerimizi, sevinçlerimizi kardeşçesine paylaşıyoruz. farklı hayatlardan, farklı dünya görüşlerinden gelsek bile her biriniz benim kardeşim ya da abim, ablamsınız.

    çok zor geçen bir sezonun ardından şampiyon olmamıza rağmen (bkz: süper lig 2018-2019 sezonu) henüz 24 saat geçmeden daha iyi, avrupa kupalarında armamızı gururla taşıyacak bir takım için kafa patlatıyor, konuşuyor ve tartışıyoruz. kendi adıma bu paha biçilemez bir mutluluk. 14 yıllık bir çilenin ardından kazanılan şampiyonluğun ertesinde ''yetmez bize bir kupa, şimdi hedef avrupa'' pankartı açan bir taraftardan başka türlü bir tavır ve asalet beklenemezdi zaten. galatasarayımızın kuruluş değerleri nedeniyle taraftarlarımız böyle ve taraftarların bu vizyonu nedeniyle galatasaray ve galatasaray değerleri daha da büyüyor. şampiyonluk sayımızla değil, bu etkileşim sebebiyle, o pankart nedeniyle gururluyum. çünkü uefa kupasını getiren en önemli etkeni temsil eder o pankart. ve o pankart daha ilerisini işaret eder. bunun için gereken her şeye potansiyel anlamda sahibimiz. en büyük engellerimiz ise içinde bulunduğumuz coğrafyanın şartları, idari ve teknik anlamda yapılan hatalar.

    içinde bulunduğumuz coğrafyanın ve sosyolojisinin galatasarayımıza ve tek tek her birimize neler kattığı ya da galatasarayımızdan ve bizlerden neler götürdüğü meselesi ayrıca tartışmayı hak eden bir mesele. ancak şu kesin ki bu coğrafya şartlarının tek tek bireylerden ve kurumlardan çok şey götürdüğü bir gerçek. ve bunun için şu anda yapabileceğimiz çok da bir şey yok. ama yapabileceğimiz şey yöneticilerimizi, teknik kadromuzu ya da sporcularımızı (olması gereken üslupla) eleştirebilmek. başkalarına, rakiplerimize bakmadan bu eleştirileri bizlerin yapması çok daha önemli çünkü başkalarının eleştirileri neredeyse tamamen ''nefret'' temelli ve bizi bir yere getiremez.

    ancak anlamadığım bir şey var. neden yöneticilerimizden, teknik kadromuzdan ya da futbolcularımızdan biri eleştirilince sözlükçe verilen ilk tepki genellikle ''hater''lık suçlaması oluyor? kendi adıma gerek sözlükte gerek başka yerlerde söz gelimi abdürrahim albayrak'ı, fatih terim'i ve 2018-2019 sezonunda oynattığı futbolu, ozan kabak'ın devre arasında gitmesini vs. eleştirdim. ama ben onlardan nefret etmiyorum ki. ya da diğer eleştiren galatasaraylılar, bunu nefret temelli yapmıyorlar. ama eleştirenlerin aldığı ilk tepki çoğunlukla ''hater''lık ya da galatasaraylılıklarının sorgulanması oluyor.

    ancak eleştirerek, galatasarayımızı kendimize dert edinerek (olumlu manada dert edinmek) türkiye coğrafyasının handikaplarını bertaraf edebiliriz. ve bu eleştiri ancak biz yaparsak bir değeri işaret edebilir.

    asıl rakiplerimizle (bkz: türk olmayan takımları yenmek) mücadele edebilecek seviyeye gelebilmek için gereken her türlü potansiyelimiz var. ve bu potansiyelin açığa çıkmasının önünde hata yaptığına inandığımız herkes, kim olursa olsun, eleştirilebilmeli. benim galatasaraylılıktan anladığım budur.

    saygılar adı güzel sözlük.
App Store'dan indirin Google Play'den alın