141
kütahya'da öğrenciyken izlediğim, yaşadığım maçtır.
öncelikle şunu söyleyeyim. bu şampiyonlukta gerets'in, ilic'in, necati'nin, hasan kabze'nin ne kadar payı varsa, alkan isimli yurt arkadaşımın da o kadar payı var. evet, biraz abartıyor olabilirim. o sene, kütahya'da inanılmaz kar yağmıştı ama bu entryde bahsedeceğim arkadaşım yağmur, çamur, soğuk demeden yurttaki sıcak odasından çıkıp bütün maçları izlemek için cafelere gitti. bunlardan biri olan 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçında biz dördüncü golü yedikten sonra mekandan çıktık, kendisi "belki maç döner" diye (en azından bir süre) cafeden ayrılmadı. o derece inanmıştı takıma.
33.hafta maçları sonunda lider fenerbahçe'nin gerisindeydik. ben "haftaya kayseri maçını izlemek için gelmem, adamlar şampiyon oldu" derken, bahsetmiş olduğum yurt arkadaşım "denizli fener'e çakar, biz de şampiyon oluruz" falan diyordu. inanmışlığa bakın. maç günü bu arkadaşım nasıl gazlamışsa "izlemem" dediğim maçı izlemek için kütahya'nın o yıllarda en büyük ve pahalı mekanlarından biri olan pubuc'a 2-3 saat öncesinden gittik. maçın sonuna doğru denizli'den gol haberi gelince alkan beni öyle bir itti ki sonrasını uzunca bir süre hatırlamıyorum. şampiyon olmuş gibi seviniyoruz, çünkü maçın sonu...
neyse, sevine sevine mekan'dan çıktık, şehir merkezi vazo'ya kadar geldik. yurt arkadaşım denizli'den gelen gol haberi sonrası oluşan curcununada kayıp oldu. onsuz seviniyoruz. tabi o dönem akıllı telefon falan yok. fener'in maçına 16 dakika eklendiğini sonradan duyduk. ama o da ne. bizim arkadaş, vazo'nun ordan geçen bir aracı durdurmuş, camdan kafasını sokmuş, açtırmış radyoyu, maçı dinliyor. arabanın sahibi kimdir, hangi takımlıdır bilmiyoruz, garibimin etrafını galatasaraylılar sarmış, adam gülüyor ama biz gerginiz. neyse ki o gerginlik mutlu sonla noktalandı.
dedim ya, en büyük pay sahiplerinden biri de alkan. ben öyle bilirim, öyle inanırım. sinerji diye bir şey var. pozitif olmak gerek.
öncelikle şunu söyleyeyim. bu şampiyonlukta gerets'in, ilic'in, necati'nin, hasan kabze'nin ne kadar payı varsa, alkan isimli yurt arkadaşımın da o kadar payı var. evet, biraz abartıyor olabilirim. o sene, kütahya'da inanılmaz kar yağmıştı ama bu entryde bahsedeceğim arkadaşım yağmur, çamur, soğuk demeden yurttaki sıcak odasından çıkıp bütün maçları izlemek için cafelere gitti. bunlardan biri olan 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçında biz dördüncü golü yedikten sonra mekandan çıktık, kendisi "belki maç döner" diye (en azından bir süre) cafeden ayrılmadı. o derece inanmıştı takıma.
33.hafta maçları sonunda lider fenerbahçe'nin gerisindeydik. ben "haftaya kayseri maçını izlemek için gelmem, adamlar şampiyon oldu" derken, bahsetmiş olduğum yurt arkadaşım "denizli fener'e çakar, biz de şampiyon oluruz" falan diyordu. inanmışlığa bakın. maç günü bu arkadaşım nasıl gazlamışsa "izlemem" dediğim maçı izlemek için kütahya'nın o yıllarda en büyük ve pahalı mekanlarından biri olan pubuc'a 2-3 saat öncesinden gittik. maçın sonuna doğru denizli'den gol haberi gelince alkan beni öyle bir itti ki sonrasını uzunca bir süre hatırlamıyorum. şampiyon olmuş gibi seviniyoruz, çünkü maçın sonu...
neyse, sevine sevine mekan'dan çıktık, şehir merkezi vazo'ya kadar geldik. yurt arkadaşım denizli'den gelen gol haberi sonrası oluşan curcununada kayıp oldu. onsuz seviniyoruz. tabi o dönem akıllı telefon falan yok. fener'in maçına 16 dakika eklendiğini sonradan duyduk. ama o da ne. bizim arkadaş, vazo'nun ordan geçen bir aracı durdurmuş, camdan kafasını sokmuş, açtırmış radyoyu, maçı dinliyor. arabanın sahibi kimdir, hangi takımlıdır bilmiyoruz, garibimin etrafını galatasaraylılar sarmış, adam gülüyor ama biz gerginiz. neyse ki o gerginlik mutlu sonla noktalandı.
dedim ya, en büyük pay sahiplerinden biri de alkan. ben öyle bilirim, öyle inanırım. sinerji diye bir şey var. pozitif olmak gerek.