117
aklıma sami yen'de alınan beraberliklerden sadece belediye maçının geldiği maçtır. eskişehir ve manisa maçlarında skorun üstüne yatarak kaybedilmiş 4 puan, düşünsene şimdi o maçlarda 2. golü bulduğumuzu... ama belediye maçı'nda farklı bi durum vardı. rijkaard bu sefer 1-0'ın üstüne yatamayacağının gayet farkındaydı ve ilk yarı boyunca bariz şekilde de hücuma yolladı takımı. sonra? sonra evet, takım hücumdan vazgeçti... ama skoru koruma endişesi falan değil; rijkaard biliyordu ki bazen futbol tanrısı abuk subuk bi' sebepten, hatta çoğu zaman sebebsiz yere size kızardı ve işleriniz rast gitmezdi. bazı maçlarda top sizi sevmezdi işte. 1-0 önde olunmasına rağmen bilinçli olarak yapılmış bunca atağın çok çok şanssız şekillerde gol olmaması hayra alamet değildi, kötü bi şey geliyordu ve bi şeyler yapmak gerekliydi. o gün daha fazla gol atamayacağını fark eden kim olsa takımı geri yaslardı; fakat karşındaki de futbol tanrısı, "gol yenilecek!" derse, engel olunamıyor, hikmetinden sual olumuyor...
19 aralık galatasaray gençlerbirliği maçı'nda kaçırdığımız ve bence haklı gerekçelerle iptal edilen gollerimizden sonra yine futbol tanrısı'nın hışmını üstümüze çektiğimizi düşündüm. önce belediye maçı, hatta sonra o allahın belası geçen sezon geldi aklıma; 5-2'lik kocaeli maçı'ndan sonra kopup giden sezon... 2. yarı boyunca g*tüm yer görmedi, gole nasıl sevindim artık sen düşün sözlük...
savunma dörtlüsü baya öndeydi bu maç, o tuhaf; servet'in malum ağırlığı, hakan'ın ondan çabuk olmasına rağmen yine ağır statüsünden çıkamayışı, uğur'un iyi yer tutmasına rağmen iyi top süren bi rakibin geçmekte fazla zorlanmaması ve caner'in beklendiği üzere gidip dönmemesi. her şey beklendiği gibi oldu, bu savunmanın bu kadar önde oynayıp kevgir olmaması enteresan... 2. yarının o kabus gibi geçen 10 dakikasını buna bağlamayın, o bence daha çok takımın daha önce alınan beraberliklerijn aklına gelmesiyle genel olarak paniklemesinden kaynaklanıyordu.
şu rezil ofsayt taktiğine gelince; abi çok kötü uygulanıyor, ona eyvallah... ama savunma dörtlüsünde hakan ve uğur dışında markaj yapabilen adam yok?! yani çıkmayıp adamlara yapışılsa, muhtemelen kahe servet'in markajından rahatça sıyrılıp yine vuracak... sadece kendi iyi oynamaktan öte, savunmayı da organize edebilen bir stoper transferi yapılana kadar ofsayt taktiği de olsa bize gireeer, adam adama markaj da olsa bize girer hocu...
efenim malum, frank rijkaard'ın yüzü ekranda her göründüğünde insan "total futbol" diye sayıklamaya başlıyor, bir yerden sonra refleks oluyor. herkesin her işi yaptığı, tek yönlü oyuncunun takıma yük sayıldığı futbol. en çok da hücum yönü olmayan ön liberolar ya da isabetli pas atamayan stoperler görüldüğünde göze çarpıyor. ama ileriye gidip daha da geri dönmeyen bekler, savunmaya yardım etmeyen hücumcular için aynı konu asla gündeme getirilmiyor.
bi bak abi, arda ve kısmen elano dışında hücum hattında savunmaya yardım eden kimseyi bulabilecek misin. arda; vaktiyle bek oynamış olduğundan mıdır nedir, muhtemelen "dünyanın maç başına en çok top çalmayala oynayan hücum oyuncusu rekoru" nu çoktan kırmıştır herhalde(abartının farkındayım; ayrıntıya takılma, ana hatlara odaklan.). elano; tamam, hücum oyuncusu ama benim man city'de gördüğüm kadarıyla "midfielder" oynayan ve rakibe sürekli basan bi adam(şu ana kadar pek sonuç aldığını görmedik, o ayrı.).
e hücum hattında savunmaya yardım edebilen adam sayısı 2 etmiyor abi; hücuma çıkmatan imtina eden(belki çıksa da çok faydalı olamayacak olan) ön liberolara ne hakla total futbol anlatıyoruz ki şimdi? ve ön liberolarla ilgili bir diğer konu:
1-) adrese teslim ara pas falan atmalarını kimse beklemiyor ama topla deli dana gibi koşarak sahayı oradan oraya dolanıp sonunda topu kaptırmak nedir abi? her seferinde elano yanlarına kadar gelmek zorunda kaldı atak başlatmak için...
2-) mustafa ve mehmet çok sayıda pas kesti, bu güzel. ama sizin bu yaptığınız pres değil anam, tek ön liberoyla oynayan italyan takımı olsak neyse; 2 ön liberolu bi' orta sahayı bu kadar hızlı geçmemeli rakip. keita altıpasa kadar giriyor, bi şekilde gol kaçıyor; daha ona üzülemeden topu alan rakip koşa koşa bi' kaç saniyede ceza sahamıza dayanıyor, onun stresi başlıyor. sokun şu topa ayağınızı arkadaş ya! dizilişte forvet arkası görünen elano bile sizden çok bastı rakibe...
şu keita süper adam, bakma tomas doll akıllıca bi formasyon değişikliği hamlesi yaptı kilitlemek için ama ondan ziyade biraz yorgunluktandı 2. yarıda düşmesinin sebebi bence. tekmeyi de nası' yedi di mi lan; hala içim acıyo valla...
of arda'm of... bana kalsa eskisi gibi oynuyosun hala; topla süratlenemeyişin, kısa çalım yapıyor olmana rağmen neden ısrar ettiğini anlayamadığım çalım manyaklığın, n'apıp edip her maç araya sıkıştırarak "kötüydü" dememize engel olan 1-2 gol pası... bi' gün vazgeçeceğini umduğum kötü alışkanlıkların sadece bunlar, c.ronaldo yapınca çok seviyo insan; aslında sen yapınca da fena olmuyo da, omzunda o bant varken yakışmıyo be çocuk...
elano'nun takıma oturduğunun da tescillendiği maç oldu fakat, ön liberolarla ilgili demin bahsettiğim olaydan ve en az 2 kişi tarafından marke ediliyor oluşundan dolayı ceza sahasına doğru dürüst sokulamadı adam. takım ve elano birbirini her geçen gün daha iyi anlıyor, devre arasının araya girmesi kondisyon ve tabi transfer açısından iyi olacak ama umarım bu durumu kötü etkilemez.
ben bu akşamdan sonra kewell'ın gitmesinden ciddi ciddi korkuyorum abi. kalırsa da gerçi bu çok sevdiğim adamı ailesinden ayırdığım için bi yandan suçlu hissediyor olucam kendimi(dolaylı yoldan takımda kalmasıyla bi ilişkim var gibi, yoksa yönetimde falan değilim.); ama bu adamı başka bi formayla görünce de yüreğim dayanır mı bilmiyorum.
ha bi de çok kısa hakem olsun bari: evet; ilk yarıyı tammmmmmmm bi "[burada sarhoşken girilmiş belalı bi kelime vardı]" gibi gençerbirliği'ni kurtarmak için erken bitirdi ve serdar'a kart göstermemesi de mucize. ama arda ve kewell'ın gollerinin iptali sanırım doğru. özellikle kewell'ın golü için bunu söylerken neredeyse ağlayacam ama sol ayağı önde gibi. arda'nın golde de iptal kararının doğru olduğunu düşünmemin nedeni; arda'nın topu sağ köşeye göndermesinin akabinde ele çarpıp sola giden topun kaleciyi kontrpiyede bırakması...
19 aralık galatasaray gençlerbirliği maçı'nda kaçırdığımız ve bence haklı gerekçelerle iptal edilen gollerimizden sonra yine futbol tanrısı'nın hışmını üstümüze çektiğimizi düşündüm. önce belediye maçı, hatta sonra o allahın belası geçen sezon geldi aklıma; 5-2'lik kocaeli maçı'ndan sonra kopup giden sezon... 2. yarı boyunca g*tüm yer görmedi, gole nasıl sevindim artık sen düşün sözlük...
savunma dörtlüsü baya öndeydi bu maç, o tuhaf; servet'in malum ağırlığı, hakan'ın ondan çabuk olmasına rağmen yine ağır statüsünden çıkamayışı, uğur'un iyi yer tutmasına rağmen iyi top süren bi rakibin geçmekte fazla zorlanmaması ve caner'in beklendiği üzere gidip dönmemesi. her şey beklendiği gibi oldu, bu savunmanın bu kadar önde oynayıp kevgir olmaması enteresan... 2. yarının o kabus gibi geçen 10 dakikasını buna bağlamayın, o bence daha çok takımın daha önce alınan beraberliklerijn aklına gelmesiyle genel olarak paniklemesinden kaynaklanıyordu.
şu rezil ofsayt taktiğine gelince; abi çok kötü uygulanıyor, ona eyvallah... ama savunma dörtlüsünde hakan ve uğur dışında markaj yapabilen adam yok?! yani çıkmayıp adamlara yapışılsa, muhtemelen kahe servet'in markajından rahatça sıyrılıp yine vuracak... sadece kendi iyi oynamaktan öte, savunmayı da organize edebilen bir stoper transferi yapılana kadar ofsayt taktiği de olsa bize gireeer, adam adama markaj da olsa bize girer hocu...
efenim malum, frank rijkaard'ın yüzü ekranda her göründüğünde insan "total futbol" diye sayıklamaya başlıyor, bir yerden sonra refleks oluyor. herkesin her işi yaptığı, tek yönlü oyuncunun takıma yük sayıldığı futbol. en çok da hücum yönü olmayan ön liberolar ya da isabetli pas atamayan stoperler görüldüğünde göze çarpıyor. ama ileriye gidip daha da geri dönmeyen bekler, savunmaya yardım etmeyen hücumcular için aynı konu asla gündeme getirilmiyor.
bi bak abi, arda ve kısmen elano dışında hücum hattında savunmaya yardım eden kimseyi bulabilecek misin. arda; vaktiyle bek oynamış olduğundan mıdır nedir, muhtemelen "dünyanın maç başına en çok top çalmayala oynayan hücum oyuncusu rekoru" nu çoktan kırmıştır herhalde(abartının farkındayım; ayrıntıya takılma, ana hatlara odaklan.). elano; tamam, hücum oyuncusu ama benim man city'de gördüğüm kadarıyla "midfielder" oynayan ve rakibe sürekli basan bi adam(şu ana kadar pek sonuç aldığını görmedik, o ayrı.).
e hücum hattında savunmaya yardım edebilen adam sayısı 2 etmiyor abi; hücuma çıkmatan imtina eden(belki çıksa da çok faydalı olamayacak olan) ön liberolara ne hakla total futbol anlatıyoruz ki şimdi? ve ön liberolarla ilgili bir diğer konu:
1-) adrese teslim ara pas falan atmalarını kimse beklemiyor ama topla deli dana gibi koşarak sahayı oradan oraya dolanıp sonunda topu kaptırmak nedir abi? her seferinde elano yanlarına kadar gelmek zorunda kaldı atak başlatmak için...
2-) mustafa ve mehmet çok sayıda pas kesti, bu güzel. ama sizin bu yaptığınız pres değil anam, tek ön liberoyla oynayan italyan takımı olsak neyse; 2 ön liberolu bi' orta sahayı bu kadar hızlı geçmemeli rakip. keita altıpasa kadar giriyor, bi şekilde gol kaçıyor; daha ona üzülemeden topu alan rakip koşa koşa bi' kaç saniyede ceza sahamıza dayanıyor, onun stresi başlıyor. sokun şu topa ayağınızı arkadaş ya! dizilişte forvet arkası görünen elano bile sizden çok bastı rakibe...
şu keita süper adam, bakma tomas doll akıllıca bi formasyon değişikliği hamlesi yaptı kilitlemek için ama ondan ziyade biraz yorgunluktandı 2. yarıda düşmesinin sebebi bence. tekmeyi de nası' yedi di mi lan; hala içim acıyo valla...
of arda'm of... bana kalsa eskisi gibi oynuyosun hala; topla süratlenemeyişin, kısa çalım yapıyor olmana rağmen neden ısrar ettiğini anlayamadığım çalım manyaklığın, n'apıp edip her maç araya sıkıştırarak "kötüydü" dememize engel olan 1-2 gol pası... bi' gün vazgeçeceğini umduğum kötü alışkanlıkların sadece bunlar, c.ronaldo yapınca çok seviyo insan; aslında sen yapınca da fena olmuyo da, omzunda o bant varken yakışmıyo be çocuk...
elano'nun takıma oturduğunun da tescillendiği maç oldu fakat, ön liberolarla ilgili demin bahsettiğim olaydan ve en az 2 kişi tarafından marke ediliyor oluşundan dolayı ceza sahasına doğru dürüst sokulamadı adam. takım ve elano birbirini her geçen gün daha iyi anlıyor, devre arasının araya girmesi kondisyon ve tabi transfer açısından iyi olacak ama umarım bu durumu kötü etkilemez.
ben bu akşamdan sonra kewell'ın gitmesinden ciddi ciddi korkuyorum abi. kalırsa da gerçi bu çok sevdiğim adamı ailesinden ayırdığım için bi yandan suçlu hissediyor olucam kendimi(dolaylı yoldan takımda kalmasıyla bi ilişkim var gibi, yoksa yönetimde falan değilim.); ama bu adamı başka bi formayla görünce de yüreğim dayanır mı bilmiyorum.
ha bi de çok kısa hakem olsun bari: evet; ilk yarıyı tammmmmmmm bi "[burada sarhoşken girilmiş belalı bi kelime vardı]" gibi gençerbirliği'ni kurtarmak için erken bitirdi ve serdar'a kart göstermemesi de mucize. ama arda ve kewell'ın gollerinin iptali sanırım doğru. özellikle kewell'ın golü için bunu söylerken neredeyse ağlayacam ama sol ayağı önde gibi. arda'nın golde de iptal kararının doğru olduğunu düşünmemin nedeni; arda'nın topu sağ köşeye göndermesinin akabinde ele çarpıp sola giden topun kaleciyi kontrpiyede bırakması...